DOLAR 33,0761 0.08%
EURO 36,1090 0.04%
ALTIN 2.622,770,08
BITCOIN 21413541.9206%
İzmir
38°

AÇIK

SABAHA KALAN SÜRE

137 okunma

Osmanlı Mirası Adalar ve Unutulanlar -5

ABONE OL
03/09/2020 00:54
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Olaydan uzunca bir süre sonra ki, 11 Kasım 1972 tarihli Hürriyet Gazetesi’nde; Cüneyt Arcayürek’in eski Dışişleri Bakanlarından İhsan Sabri Çağlayangil ile yaptığı bir röportajda Çağlayangil, “Savaş sonrası, İtalya ile Yunanistan arasında adaların alınıp verilmesi ile ilgili olarak hazırlanan Paris Konferansı’na ait bazı tutanaklar vardır” der. Peşi sıra şu açıklamayı yapar: “İngiltere, adalar konusunda Paris Konferansına hazırlanırken, Ankara Büyükelçisi eliyle Türk Hükümeti’ne bu Konferans’a katılmasını bildirmiştir. Belki adaların hepsinin Türkiye’ye verilmesi bahis konusu değildir, ama bazıları üzerinde Türk yararlarına uygun incelemeler ve görüşmeler yapılabileceği inancındadır. Gördüğüm belgeye göre, Dışişleri Umumî Kâtibi nezdinde yapılan bu teşebbüse Türk Hükümeti cevap vermemiştir. Daha sonra İngiliz Elçisi bir ikinci teşebbüs daha yapmış, bu adalarda Türklerinde oturduğunu, hiç değilse bu açıdan konferans’ta Türkiye’nin bulunmasını uygun gördüklerini söylemiştir. Hatta İngiliz Elçisi, bu konferans’a tam katılmamayı arzu ettiğimize göre, bir observer, yani müşahit bulundurmamızı da telkin etmiştir. Bu da uygun görülmemiş olacak ki, hiçbir hareket yapılmamıştır. Bugün çıkan manzara, bunu doğrulayacak mahiyettedir. Paris Konferansı ile adalar, tümüyle Yunanistan’a geçmiştir”. Çağlayangil’e göre bu belgeler Dışişleri arşivindedir. Bu açıklama, dönemin Dışişleri bürokratlarından Feridun Cemal Erkin tarafından hem 1976 yılında Milliyet’te yayımlanan yazısında hem de hatıralarında yalanlanır. O’na göre, İngiliz Büyükelçisi’nin belirtilen danışmaları olmaz. Ayrıca Konferanslar, savaşa katılan yengi devletler ile yenilgi devletlerarasında yapılan toplantılardır. Bundan ötürü savaşa katılmadığı için Türkiye’nin çağrılabileceğini bile düşünmek abestir. Erkin anılarında bu konu ile ilgili olarak ayrıca şunları yazmakta. “Konferans münasebetiyle, ben Genel Sekreter sıfatıyla, Hükümetten toplantıya katılmak hususunda veya hiç değilse, adalar konusunda Müttefikler nezdinde teşebbüste bulunulup bulunulmayacağını sordum. Hükümet konuyu görüştü ve savaşa katılmadığımız için hiçbir istekte bulunulmaması hususunda bana talimat verdi. -Oysa, toplantıya davet buna rağmen gerçekleşmişti..-

 

EMRE RİAYET

 

Hiç şüphesiz, bu emre riayet edilecekti. Ancak adaların ani kaderi karşısında derin bir hüzne kapılmamaya da imkân yoktu. İşte böyle ızdıraplı bir vicdan bunalımından sonra, Amerika ve İngiltere Büyükelçilerinin ziyaretlerinden yararlanarak, kendilerine ayrı ayrı şu sözleri söyledim: Ziyaretimin sebebi olan sorunları görüştük ve neticeye vardık. Şimdi size resmî sıfatımla değil, sadece sanki sokaktaki bir Türk vatandaşı olarak hitap ediyorum. Paris’te Barış Konferansı’ndan gelen haberlerden Ege Adaları’nın Yunanistan’a verileceği anlaşılıyor. Hükümetim bu konuda Türkiye adına hiçbir müracaat yapılmamasını kararlaştırdığı için, sizinle, özel kişi olarak konuşuyorum. Bu adaların yüzyıllar boyunca Türk hâkimiyeti altında yaşadığını biliyorsunuz. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra, Paris Barış Konferansı, esasen Roma Hükümeti’nin hiç haksız işgal etmiş olduğu bu adaları, mağlup Türkiye’den alıp kesinlikle İtalya’ya vermişti. Son harpte İtalya mağlup olduğu için adalar, bu defa, İtalya’dan alınıp Yunanistan’a bağışlanıyor. Bir memleketin ulusal topraklarının yakın uzantısı olan adaların yâd ellere geçmesi misali hiç işitilmemiş, görülmemiştir. Adaların Türk yurduna yakınlığı malumdur. O kadar ki, Limni de sabah öten horozun sesi bizim kıyılarda işitilmekte. Sizden rica ediyorum, Hükümetinize, Dışişleri Bakanınıza sorunu bütün bu yönüyle anlatın. Hiç değilse, adalardan bizim kıyılarımıza en yakın olanların Türkiye’ye devri suretiyle, konuyu adil bir paylaşma şeklinde halletsinler… Amerika Büyükelçisi Edwin Wilson, bildirgesi olmayan konularda takındığı sessizliği bu hitabıma karşı da muhafaza etti. İngiltere Büyükelçisi Sir David Kelly ise, konuşmamızı, cereyan ettiği çerçeve ve kayıtlar içinde, Paris Konferansı’na katılmakta olan Dışişleri Bakanı Ernest Bevin’e derhal özel bir mesaj halinde iletmeyi vaat etti… Birkaç gün sonra da Sir David Kelly, benden randevu istedi. Büroma girer girmez bana Bakanı’ndan cevap getirdiğini açıkladı.

 

    En az 10 karakter gerekli