Ortodoks Sırplar ile Müslüman Arnavutlar arasındaki günümüzde yaşanan sorunları ortaya çıkaran daha genel ve sistemli bir çatışmaya ve savaşa dönüştüren asıl olay, 19.yy da Balkanlar’da kurulan Slav Hıristiyan devletleri boy gösterip yayılırken sorunların politikleştirilmesi olmuştur. 16. ve 17.yy da Kosova savaşını çıkaran asıl sebep de, Rusya’nın Priştine ve Mitroviça’da kendilerini temsil eden yöneticiler aracılığıyla yerli Arnavutlar arasına yeni kuşku ve husumet tohumları ekmesi ve bunun üzerine bölgenin karıştırılması olmuştur. Görüldüğü gibi Rusya işin başını çeken hâkim güçlerden biridir. Tito dönemindeki isteklerine devam etmeyi sürdürüyor. Aynı şekilde Sırbistan ve Karadağ hükümetlerinin 1912’de Kosova’yı ele geçirir geçirmez bölge halkına gösterdikleri yıkıcı ve bölücü tutum ve davranışlar sorunlara çanak tutmuştur. Ayrıca tepeden dayatılan politikalar, bölgede daha önce hiç görülmemiş bir ölçekte halklar arasında sistemli düşmanlık ve nefret tohumları ekmiştir. 18. ve 19.yy’ larda bölgede hüküm süren zor hayat koşulları Müslüman Arnavut köylülerin giderek daha fazla ezilmesine yol açmıştır. Olaylara Sırplar açısından bakıldığında 1912’de yaşanan özerkleşme istekleri çok farklı bir düşünce kalıbına göre ifade edilmektedir. Sırplara göre esir edilmiş bir nüfus olan Kosova Sırpları yabancı bir imparatorluk gücünden, Osmanlı ve Türklerden, kurtarma uğruna verilen kurtuluş savaşının nihai örneğidir bu yapılanlar. Sırplar bu yıllarda bu düşüncelerinin hâkim bir görüş haline gelmesi için çok uğraşmışlardır. Yani Sırpların iddia ettikleri gibi Kosovalı Sırpların Osmanlı döneminde esir olmadıklarına tarih şahittir. Birinci dünya savaşını bile çıkartan Sırplar olduğuna göre, Sırp milleti Balkan ailesinin haylaz çocuğudur denebilir. Balkanlarda yaşanan hemen her türlü sorunun ve sıkıntıların altından hep Sırpları görmekteyiz. Buna rağmen bu haylaz ve şımarık çocuk Avrupa da ki destekçi hakim güçlere de momerandum vermesiyle de meşhurdur. 1913 yılında Kosova’daki Sırpların haklarını korumak ve haklılığını savunmak için Belgrat, hâkim güçlere uyarı niteliğinde yazı göndermiş ve bu yazıda üç gerekçe sunmuştur. Bu gerekçe içinde üç hak iddiası vardır ve sorunların bu hakların verilmesiyle bitebileceğini arzu etmektedir.
İddia edildiği gibi haklı olmadıklarını bizzat Sırplar bu süreçte gösterdikleri tavır ve davranışlarıyla, ispat etmiş oldular. Sırp rejiminin fiilen sergilediği davranışlarla birinci madde de iddia ettikleri daha uygar olama savı rafa kaldırılmıştır. Kosovalı Arnavutlara ve Bosnalı Boşnaklara yapmış oldukları insanlık dışı katliamlar ve insan hakları ihlalleri ne kadar uygar olamadıklarının bir göstergesi oldu ve bu maddenin işlerliğini ortadan kaldırdı.
DİNSEL VE TARİHİ HAK KAVRAMI UYDURMACASI
Benzer şekilde ikinci maddede belirtilen dinsel ve tarihi hak kavramı da bir uydurmacadır. Ortodoksluğun da dâhil olduğu Hıristiyanlığın hiçbir mezhebinde ve biçiminde, Yahudilerin Kudüs’ü kutsal topraklar olarak niteledikleri gibi kutsal sayılan topraklar asla bulunmamıştır. Bu nedenle Sırp hükümetinin tarihi hak olarak iddia ettiği bu maddenin hiçbir hükmü yoktur. Üçüncü maddede iddia edilen demografik yapıdaki sayı çoğunluğu hiçbir resmi belgeye dayanmamaktadır. Bölgede 1912 yılından buyana, resmi makamlarca gözlemciler huzurunda yapılmış bir nüfus sayımı asla yapılamamıştır. 11 Haziran 2011 senesi nüfus sayımının yapıldığı ilk ve resmi sayım olarak tarihe geçmiştir. Sırplar bu sayımda da yapılması gereken provakatif tavırlarını sergileyip gerekeni yapmışlar, Arnavutların sayısının az kendi sayılarının çok çıkması için çığırtkanlıklarını devam etmişler ve ettirmektedirler. Her şeye rağmen dışarıdan bakan gözlemcilere göre bölgedeki Arnavutların bir şekilde kendi kendini yönetmesi gerekli ve haklı görünmektedir. Yani tarihçiler ve politikacılar Arnavutların kendi içlerinde kendi kendilerini yönetmelerinin gerekli olduğunda hem fikirdirler. Onlara göre Kosova yüzlerce yıl boyunca Sırbistan’a bağlı olmadan yaşamıştır. Çünkü tarihçiler Kosova’nın bağlanacağı bir Sırbistan’ın tarih boyunca mevcut olmadığını söylemektedirler. Kosova Bosna gibi değildir. Üç halk Bosna’da bir mozaik şeklinde karışık yaşarlarken Kosova’da etnik çoğunluğu yüzde 90 olarak Arnavutlar meydana getirmektedirler. Bu nedenle Sırpların Arnavutların iddialarına karşı çıkmaya hakları yoktur. Kosova’nın tarih boyu hep önem taşımasının nedenlerinden biri Balkanlarda bulunduğu coğrafyaya daha doğrusu jeopolitik duruma dayanır. Kosova, Avrupa’da mineral bakımından en zengin bölgedir. Mitroviça’daki madenler 1920’lerde bir Britanya şirketinin dikkatini çekmişti. Şirketin geliştirdiği Trepça Madeni savaştan sonra Avrupa’nın en büyük kurşun ve çinko kaynağı durumuna gelmişti. Ayrıca ülkenin magnezit üretiminin yarısı burada gerçekleştirilmekteydi. O günlerde Yugoslavya dünyanın üçüncü büyük magnezit üreticisiydi. Batı Kosova’daki krom ve boksit yatakları da büyük önem taşır. Bölgede bir miktar bakır ve demir cevherinin yanı sıra kömür yatakları da yer alır. Jeopolitik yapısı gereği İngiltere bölgeye yatırım yapmış ve bölgede hakim güçlerden biri haline gelmiştir. Kosova’nın maden ve mineral zenginlikleri Romalılardan tutun da Nazilere kadar birçok fetih ordusunun hedefi haline getirmiştir. 1941’de Yugoslavya’yı işgal eden Hitler, burayı işgal bölgelerine ayırırken, Alman işgal bölgesinin bu zengin maden yatakları ve bu madenleri işleyen fabrikaları içine almasını sağlamaya dikkat etmiştir. Sırbistan’ın toprak genişletmek amacıyla Nisan 1992’de Bosna’ya savaş açmasıyla Kosova’daki Arnavutların durumu da iyice kötüye gitmeye başlamıştı. Bosna’daki savaşın bitmesi Kosova’daki bunalımı sona erdirememiştir. Sırpların şovenist milliyetçi duyguları tüm olanlardan sonra hala devam etmektedir; sıradan Sırplar Kosova hakkında daha eleştirel düşünmeyi öğrendiklerinde bütün Kosova ve Sırbistan hakları bundan yarar sağlayacak, üstelik Sırpların sağladığı yarar daha da az olmayacaktır. Sağlıcakla kal Kosova
….Bitti
KÖŞE YAZARLARI
3 gün önceKÖŞE YAZARLARI
8 gün önceKÖŞE YAZARLARI
14 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
22 gün önceKÖŞE YAZARLARI
23 gün önce