DOLAR 35,2068 0.3%
EURO 36,7672 0.92%
ALTIN 2.968,331,32
BITCOIN 34546755.12609%
İzmir
16°

HAFİF YAĞMUR

SABAHA KALAN SÜRE

145 okunma

Pozitif Ayrışma Devam edecek mi ?

ABONE OL
03/09/2020 00:54
0

BEĞENDİM

ABONE OL

AB yetkililerinin çözüm üretmede ağır hareket etmesi, Çin’den gelen ekonomik yavaşlama verileri, küresel anlamda ekonomilere bakışta olumsuz görünümün devam etiğine işaret ediyor. Bu ekonomik manzaraya bakarak son toplantısını yapan Amerika Birleşik Devletleri Merkez Bankası (FED), toplantı sonrası açıklamalarında, özellikle AB deki belirsizliklere vurgu yaparak, Avrupa’daki durumun ABD bankacılık sistemine sıçrama endişesiyle, temkinli olmayı tercih ettiğini ifade etti. Genel beklenti piyasalarda FED’in belirsizlik ortamında parasal genişleme politikalarını uygulamaya devam edeceği yönünde idi. Ancak, Bernanke yaptığı konuşmada, özellikle istihdam üzerinde durarak, büyüme ile birlikte istihdamın üzerindeki olumsuz durumun devam halinde gereğinin yapılacağını belirtmek suretiyle parasal genişleme politikaları konusunda beklentilere açık kapı bıraktı. Şimdiye dek uygulanan parasal genişleme politikalarının narkoz etkisine karşı bağışıklık kazanan piyasalar, son zamanlarda etkinin azalmasıyla, yeni bir likidite desteği eksikliği nöbetlerine tutulmaya başladı. Hatta “El ile gelen düğün bayram” havasında, kötü gidişatın sinyali makro veriler açıklandıkça, “FED nasıl olsa köşeye sıkışıp parasal genişleme politikalarını uygulamak zorunda kalacak” diyerek kötü verilere bile alkış tutacak hale geldi.

GİRDABIN DIŞINDA KALMAYI BAŞARMAK

Dünyadaki bu gidiş karşısında Türkiye’nin, gerçekten çok dikkatli bir ekonomi yönetimi göstermek zorunda olduğu ortada. Bugüne dek alınan tedbirler sayesinde, gerek cari açık, gerek enflasyon, gerekse büyüme konusunda açıklanan rakamlar gösteriyor ki, Türkiye bulunduğu ekonomik ortamda ekonomisini bu güne kadar girdabın dışında tutmayı başararak “pozitif ayrışma” tanımlamasını hak etmiştir. Açılanan veriler, cari açık ve enflasyon konusunda hedeflenen seviyelerin yakalandığını gösteriyor. Hatta ABD ve AB’nin kâbusu olan istihdam konusunda bile açıklanan işsizlik verileri kalıcı yapısal iyileşmelerin yakalandığına işaret etmekte (on aydır TÜİK verileri aylık bazda işsizliğin azaldığını gösteriyor). Bundan sonra ekonomi yönetimine düşen, bu çizgiyi sürdürecek yeni politikaları hayata geçirerek yola devam etmek olacaktır. Örneğin ekonomimizin yumuşak karnı cari açık meselesi, bugüne dek ihracat hamleleri ile dengelenmiştir. Ancak, bize göre daha yavaş büyüyen hatta küçülen dış ekonomilerin pazarlarında rekabeti ve sürdürülebilir ihracat büyümesini yakalamak adına yapısal değişikliklere de gitmelidir. Bu bağlamda birkaç ay önce hayata geçirilen teşvik yasası, ihracata dayalı büyüme için çok yerinde bir hamle olmuştur. Yine ihracatta katma değeri yüksek ürünlerin ağırlığının artırılası adına teknoloji ve Ar-Ge yatırımlarının desteklenmesi, aynı yasa kapsamında ihracata dönük üretim yapan sektörlerin rekabet gücünü artırmayı hedeflemiştir. Dış satıma paralel, iç talebi canlandıracak tedbirler de Türkiye’nin öncelikli konularındandır. Enflasyon ve cari açığa olumsuz etkisi, iç talebi canlandırma meselesinin çok hassas yan etkilerindendir. O yüzden içeride aşırı rehavet ve bolluk havası ile yapılacak canlılığı artırma hamleleri bize enflasyon olarak geri dönmemeli. Üretmeden tüketime götürecek uygulamalardan kaçınmalıyız.

MERKEZ BANKASI’DAN YERİNDE KARAR

Yakalanan bu ayrışmayı korumak adına Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası da üzerine düşeni titizlikle yerine getirmeli. Zaten bugüne dek uyguladığı para politikaları ile gerekli dengeleri sağlayabilen banka, son Para Piyasası Kurulu(PPK) toplantısında mevcut riskleri göz önüne alarak faiz oranlarını değiştirmeme kararı almıştır. Sadece dövizle tutulacak karşılık oranını yüzde 50’den 55’e çıkararak döviz rezervini güçlendirmiş ve piyasalara 3 milyar TL ek likidite sağlamıştır. Yine faizleri düşürmeyerek, bankacılık sistemi içerisinde oluşacak kredi risklerini kontrol altına tutmak istediğini göstermiştir. Bu, sağlam bankacılık sistemini korumak adına yerinde ve doğru bir karardır. Adına kriz kâhini denilen uzmanların dünya ekonomisi için öngördüğü kötü senaryoda yer almamak ve ayrışmayı korumak adına her kesime bundan sonra daha da önemli görevler düşecek.

 

    En az 10 karakter gerekli


    HIZLI YORUM YAP