Romanya’nın komünist diktatörü Nikolay Çavuşescu, 30 yıl önce Noel günü göstermelik bir mahkemede yargılandıktan sonra, eşiyle birlikte idam mangası tarafından kurşuna dizilmişti.
Romanya’da Aralık 1989’da yaşanan kanlı çatışmalar, Avrupa’nın en baskıcı rejiminin sonunu getirdi.
Çavuşesku’ya meydan okuyan Romenler için, hayatlarına damga vuran bir andı.
O dönem 19 yaşındaki bir jeoloji ögrencisi olan Traian Rabagia “Savaştı. Burası bir savaş alanıydı. Özgürlük, biz halkız! Kahrolsun Çavuşesku” diye bağırıyordum” diyor.
Çavuşesku’ya karşı isyan, Aralık ortasında ülkenin batısındaki Temeşvar kentinde başlamış ve diktatörün emirleriyle sert bir şekilde bastırılmıştı.
Ancak muhalefet hızla ülke geneline yayılmıştı ve 21 Aralık 1989’da yönetim tarafından dikkatle hazırlanan, ancak bir fiyaskoyla sonuçlanan, Bükreş’te yüz binlerce kişinin dinlediği konuşma gerçekleşti.
Çavuşesku, konuşma yaptığı kalabalığın ruh halini hiç anlayamamıştı ve Temeşvar’daki isyandan “Faşist kışkırtıcıları” sorumlu tuttu.
Ancak kalabalık, yuhalamalarla ve “Temeşvar, Temeşvar” diye bağırarak karşılık verdi .
Tepkiden şoke olan Çavuşesku, kalabalığı maaş zammı vaadiyle sakinleştirmeye çalıştı, ancak muhalefet giderek büyüdü. Devlet otoritesinin yeniden tesis edilmesi amacıyla devlet televizyonundan canlı yayınlanan konuşma birden kesildi.
Çavuşesku’nun fiyaskoyla sonuçlanan konuşmayı yaptığı gün, Traian Rabagia sokaklarda komünist yanlısı güçlerle karşı karşıya kalan göstericilere katıldı.
Bükreş’in merkezindeki InterContinental Oteli’nin önünde duran Rabagia, BBC’ye yaptığı açıklamada “Bu kaldırımda olduğu gibi kan vardı.” dedi.
Çavuşesku’nun 21 yıllık dikta yönetimi ve Romanya’yı 42 yıldır idare eden komünist iktidarın sonunu getirecek devrim başlamıştı.
Ertesi gün, diktatör ve eşi Elena, göstericiler parti merkezini girerken, Bükreş’teki Merkez Komitesi binasından helikopterle kaçtı. Çift, 50 kilometre ötedeki Targoviste’de yakalandı.
Ülkesinin dış borçlarını ödemeyi takıntı haline getiren Çavuşesku, ülkeye ve halka büyük ekonomik zorluklar yaşatan bir kesinti programına girişti.
Çavuşesku’nun bugün bile hala dünyanın en büyük binası olan Halk Sarayı gibi megalomanyak projelere harcadığı para, durumu daha da kötüleştirdi.
Rabagia “80’li yılların yoksulluğunu hatırlıyorum. Bükreş’i hatırlıyorum, birahaneler, restoranlar, her şey karanlıktı, izbeydi.” diyor.
Nikolay ve Elena Çavuşesku lüks saraylarda yaşarken, gıda, ısınma ve aydınlatma gibi temel ihtiyaçların karşılanamaması nedeniyle, izolasyonist ülkede öfke büyüyordu.
“Diğer ülkelerde yaşayan insanların daha çok şeyi olduğunu, daha iyi yaşadıklarını biliyorduk. Bir şeyler olacağı belliydi, ancak kimse bundan bahsetmiyordu.”
Romanya, Doğu Bloğu’nun en çok korkulan gizli polis gücü Securitate’ye sahipti. Çavuşesku rejiminde özgürce konuşmak, tehlikeli bir işti.
1980’li yıllarda her dört Romen’den birinin Çavuşesku’nun gizli polisine muhbirlik yaptığı düşünülüyor. Securitate, binlerce muhalifin işkenceden geçirilmesinden ve ölümünden sorumluydu.
Eski öğrenci “1980’li yılların başlarından beri konuşmaktan duyulan korku vardı.” diyor.
25 Aralık’ta, Noel günü Çavuşesku çifti, insanlığa karşı suç işlemekle itham edildikleri göstermelik bir yargılamadan sonra infaz edildi.
Rabagia “Rahatlamıştım, insanları sakinleştirmek için iyi bir şeydi. Benden daha akıllıları, böyle olayları sonuçlandırmak için kan dökülmesi gerektiğini söylüyor.” diyor.
Komünizmin çökmesinden bu yana 30 yıl geçti ve şu anda Romanya, büyüyen bir ekonomisi olan, işleyen, demokratik bir AB üyesi ülke. Ancak bazıları için 1989’un kanlı günlerinin izleri duruyor.
Bükreş’teki Yüksek Mahkeme binasının önünde duran 46 yaşındaki Alexandru Catalin Giurcanu, devrim sırasında vahşice öldürülen babası için adalet arıyor.
“30 yıl sona adalet sistemi, devrim sırasında o insanları kimlerin öldürdüğünü, suçluların kimler olduğunu bulmakta zorlanıyor. Bugün 90’lı yıllardan bu yana açık kalan bir davanın başlangıcı için buradayız,” diyor.
Davada, Çavuşesku’dan sonra iktidara gelen eski Cumhurbaşkanı Ion Iliescu, insanlığa karşı suç işlemekle itham ediliyor.
Savcılar, şu anda 89 yaşında olan ve sağlık durumu bozulan Ion Iliescu ve iki eski çalışma arkadaşını, 1989 devrimi sırasında 862 kişinin ölümünden sorumlu tutuluyor. Davada 5 binden fazla kişinin ifade vermesi bekleniyor.
Romanya’nın 1989 devriminde 1.100’den fazla kişi ölmüştü.
1989 devrimi sırasında, sadece 16 yaşındayken sokaklara çıkan Giurcanu, 23 Aralık 1989 gecesi yaşadıklarını hatırlıyor;
“Babam eve gelmediğimi fark edince, beni aramaya çıkmış. Eve dönerken sokakta ölüsünü buldum. 13 mermiyle öldürülmüştü. Otomatik bir silahtı. Korkunçtu, hayatlarımızı tamamen değiştirdi ve 30 yıl sonra hala babamı kimin vurduğunu bilmiyoruz.”
44 yaşındaki Aurel Dumitrascu da adalet arıyor. Devrim sırasında 14 yaşındaydı.
Sağ kolunun dirseğini sıyırıp, kolundaki mermi yarasını gösteriyor.
“Kaldırımdaki herkesi vurdular. Daha 12 yaşındaydım.”
“Devrim Davası” Şubat 2020’ye ertelendi.
Devrimin ardından gelen çalkantılı yıllar, Iliescu yönetimindeki hükümetle geçildi. Romanya 2007’de AB üyesi oldu ve bu değişen seviyelerde refahı beraberinde getirdi.
Romen ekonomisi etkileyici bir şekilde büyüse de, bugün dahi Avrupa’nın en yoksul ülkelerinden. Bükreş dahil birçok şehir kalkınırken, nüfusun yüzde 45’inin yaşadığı kırsal kesim, geride kaldıklarını düşünüyor.
Transilvanya’nın uzak köylerinden Cris’te, 40’lı yaşlarındaki çiftçiler Marcel ve Niculina Taropa, komünizmin yıkılmasından sonraki 30 yılı şöyle değerlendiriyor:
“Mutluyduk, çünkü daya iyi bir dönemin geleceğini düşündük. Ama çok fazla şey değişmedi. İyi yollarımız, otobanlarımız yok ve sağlık sistemi daha da kötüleşiyor. Komünizm dönemi daha iyiydi, çünkü işimiz sabitti.”
Taropa çifti, ifade özgürlüğünde komünist döneme göre değerli bir değişiklik olduğunu kabul ediyor, ancak aynı zamanda 1989 devriminin ekonomik faydalarının, umdukları kadar olmadığında da hemfikirler:
“Kanalizasyon, su ve gaz, köyümüzde olması gereken üç şey. Gaz olmadan birçok köylü evlerini odun yakarak ısıtmak zorunda. Tıpkı ülkedeki 3,5 milyon diğer hane gibi.”
Dünya Bankası’nın istatistiklerine göre, Romen kırsal nüfusunun yüzde 70’i yoksulluk sınırının altında yaşıyor.
Taropa “İnsanlara burada, Romanya’da yeterli para ödenmiyor. Köylerdeki nüfus yaşlandı ve gençler ülke dışına gitti.” diyor.
Romanya’nın başındaki en büyük sorunlardan biri, yüksek düzeydeki göç.
Ülke AB’ye katıldığından bu yana, dört milyon kişi daha iyi bir yaşam umuduyla ülkeyi terk etti. Yaygın yolsuzluk da bir başka neden…
Son yıllarda, yolsuzlukla mücadele önlemlerini sulandıran ve yargı bağımsızlığının altını oyan Sosyal Demokratlar’ın öncülüğündeki hükümetlere karşı gösteriler yapıldı.
2017’deki kitlesel gösteriler, 1989’dan bu yanaki en büyük eylemlerdi.
Sayısız soruna karşın, Traian Rabagia “Romanya’nın tarihindeki en uzun ve en güçlü demokrasi bu” diyor.
Bükreş’in merkezinde, dondurucu bir Aralık akşamında, halk kapitalizm ve Noel’in parlak ışıklarının altında, yoğun trafiğe girip çıkarak alışveriş yapıyor.
30 yıl önce böyle bir sahne düşünülemezdi bile.
Ancak babasını devrim sırasında kaybeden Giurcanu gibiler için, Noel kapanmayan yaraları yeniden açıyor:
“Başka herkes için Noel sadece Noel. Ancak bizim için babalarımızın, oğullarımızın, annelerimizin nasıl tabuta girdiğini hatırlamak demek. Babamın ailemiz için satın aldığı Noel ağacı, çiçek gibi tabutuyla birlikte gömüldü.”
bbc
HABERLER
1 gün önceHABERLER
1 gün önceKÖŞE YAZARLARI
5 gün önceKÖŞE YAZARLARI
10 gün önceKÖŞE YAZARLARI
16 gün önce