Kaf Dağı bir efsanedir ya hani… Bin bir gece hikayelerindeki iyi yürekli ve cesur kahramanların imkansızla imtihan edildikleri egzotik masal dağı… Birçokları, hayal mahsulü zanneder Kaf Dağı’nı. Gerçektir oysa… Hazar Gölünü Karadeniz’den ayıran binlerce metre yüksekliğinde ve yüzlerce kilometre uzunluğunda muhteşem bir dağ silsilesidir ki bugün adına “Kafkasya” deyiverirler o diyarlara. Zirveleri dört mevsim karla kaplı, etekleri pamuk gibi sisli, insanları hürriyete aşık… Sarı Yıldız, on yedi yaşında, eşi bulunmaz güzellikte bir Kabartay kızıydı. Asıl adı Umay idi, lakin altın sarısı lepiska saçları öylesine parlaktı ki herkes ondan “Sarı Yıldız” diye bahsediyordu. Ak mermer gibi beyaz teni, gül pembesi dolgun dudakları, asil mavi gözleri ile dillere destan olmuştu. Çerkes prenslerinden Pşi Aslanbek’in atlarına bakmakla yükümlü bir köle ailesinin kızıydı, Sarı Yıldız. O yıllarda Kafkas toplumunda keskin bir kast düzeni vardı. Asilzade prensler, onlara hizmet ederek geçim sağlayan köleler ve fakir köylüler… Pşi Aslanbek’in yakışıklı oğlu İnalbek ile Sarı Yıldız birbirlerini seviyorlardı, ama bu imkansız bir aşktı. Zira bir asilzadenin köleler ile evlenebilmesi mümkün değildi. Geleneksel Çerkes danslarını karşılıklı oynuyor, mızıkanın neşe ve hüzün ile harmanlanmış nağmeleri eşliğinde birbirlerini süzüyorlar; ama dans ederken dahi birbirlerine dokunamıyorlardı.
EVLENME TEKLİFİ
Nihayet Prens İnalbek, aşk kokan bir Kafkas akşamı Sarı Yıldız’a evlenme teklif eder. Genç kız, Çerkes kızlarına özgü bir asaletle nazlı bir cevap verir. Lakin onların bu yakınlaşması Çerkes töresine aykırıdır. Babası, İnalbek’i Nalçik’teki bir Rus okuluna gönderir. Sarı Yıldız’ı ise 500 altın karşılığı bir köle tacirine satar. Bugün bize ters gelse de 1875’lerin Kafkasyası’nda köle ticareti yaygın ve dahası kabul gören bir uygulamaydı. Zira asilzadelerin kölesi konumundaki zavallıların çoluk çocuğu için bir kurtuluştu bu… Köle ailelerin çocukları, genellikle İstanbul’a götürülürlerdi. Burada zenginlerin konaklarında hizmetkar olarak çalıştırılırlar, zamanla eğitim görüp hayatlarını kurtarırlardı. Erkek çocuklardan bazısı asker, bazısı memur olarak saygın bir yaşama kavuşurlardı. Genç kızlar ise konak hayatının içinde edindikleri terbiye ve çevreyle İstanbul’un en zengin ve itibarlı ailelerine gelin olabilirlerdi. Sarı Yıldız, o kadar güzel bir genç kızdı ki onu İstanbul’a götüren köle tüccarları, saraya vermekte güçlük çekmedi. Haremde Sultan Abdülaziz’in annesi Valide Sultan’ın dikkatini kısa sürede çeken Sarı Yıldız, Sultan için hazır edilmeye başlandı. Valide Pertevniyal Sultan da Şapşığ lehçesi konuşan bir Çerkes kadınıydı ve bu nedenle Sarı Yıldız’la bilhassa ilgileniyordu. Her şey yoluna girmiş gibi görünse de Sarı Yıldız huzurlu değildi. Zira özgür bir karakteri vardı, Padişah gözdesi olarak dahi köle gibi yaşamak istemiyordu. Kalbinin bir yanında hala gençlik aşkı İnalbek’in hayali yaşıyordu. Öte yandan Osmanlı sarayı, o günlerde bir dedikodu ile çalkalanıyordu. Galata Mevlevihanesi’nin şeyhi Feyzullah Efendi’yle evli olan Padişah’ın kız kardeşi Selma Sultan’ın Dimitraki Bey adında zengin bir Rum banker ile aşk yaşadığı dilden dile dolaşıyordu. Feyzullah Efendi, Balkanlar’ın en şöhretli ailelerinden olan Evrenoslar’dandı. Padişah da bir Mevlevi idi ve çok saygı duyduğu Feyzullah Efendi’nin kız kardeşi ile evlenmesini bizzat o istemişti. Orta yerde son derece vahim bir durum vardı, büyük bir skandal patlamak üzereydi.
PADİŞAHIN EMRİ İLE
Duruma daha fazla tahammül edemeyen Padişah’ın emri ile Dimitraki Bey öldürülünce ortalık yatışır gibi olmuştu. Lakin kısa bir süre sonra Selma Sultan’ın ölüm haberi ile saray erkanı sarsılacaktı. İntihar mı yoksa cinayet mi olduğu bir türlü anlaşılamayan bu ölümden en çok etkilenenlerden birisi de küçük kızıyla yalnız kalan Evrenosoğlu Şeyh Feyzullah Efendi olacaktı. Bütün bunlar olup biterken ülkede derin bir siyasi ve mali sıkıntı vardı. İngiliz ve Ruslar aralarında büyük bir güç mücadelesi veriyor, Sultan Abdülaziz’i kendi taraflarına çekecek manevralar yapmaya gayret ediyorlardı. Siyasetin ve aile içi sıkıntıların içinde bunalan Sultan Abdülaziz’in moralini düzeltmek için yeni bir gözdenin iyi geleceğini düşünen Valide Sultan, Sarı Yıldız’ın Padişah’a sunulması zamanı geldiğine karar vermişti. Lakin fazlasıyla deli dolu bir kız olan Sarı Yıldız, Padişah’la baş başa kaldığında ona kendisiyle birlikte olmak istemediğini söyleme cesaretini gösterdi. Önceleri sinirlenen Sultan, daha sonra genç kızın cesur ve özgür karakterinden etkilendi. Genç kızı korumak istedi. Zira ister kendisini reddetmiş olsun, isterse Padişah tarafından beğenilmemiş olsun bu şekilde huzurdan ayrılan bir kızın başına kötü şeyler geleceğine şüphe yoktu. Sultan Abdülaziz, kız kardeşi tarafından rezil edilen damatları Feyzullah Efendi’yi saraya çağırdı. Münasip bir dille Sarı Yıldız’dan söz ederek genç kızla evlenmesini emretti. Böylece hem Feyzullah Efendiye karşı mahcubiyeti bir nebze azalacak, hem de kendisini reddetme cesaretini gösteren deli kızı, annesi Pertevniyal Sultan’ın öfkesinden koruyacaktı. Büyük bir acı yaşayan Feyzullah Efendi, küçük kızı ve özgür Çerkes kızı Sarı Yıldız, önceleri birbirlerini çok yadırgadı. Mesleği gereği dindar bir yaşantı içindeki Feyzullah Efendi ile bu deli kızın bir arada yaşaması hiç de kolay değildi. Zira her ikisi de kendi iç dünyaları içinde fırtınalar yaşamaktaydı. Ancak Feyzullah Efendi, Mevleviliğin verdiği derin hoş görü içinde yeni karısına davrandı ve kısa sürede birbirlerinin yaralarına merhem oldular.
SELANİK’E TAŞINDILAR
Nihayet İstanbul’dan kaçıp kurtulmak isteyen Feyzullah Efendi, ailesiyle birlikte memleketi Selanik’e taşınır. Mevlevi Dergahının postişini olan kocası ile birlikte mutlu bir hayat süren Sarı Yıldız, bir müddet sonra Serez Belediye reisi olan Yusuf Bey’le tanışır. Genç kadının güzelliği bir kez daha başına bela olur. Evrenos ailesiyle eskiden beri kavga içinde olan Yusuf Bey, genç kadına göz koyar. Sarı Yıldız tarafından sert bir dille reddedilen Yusuf, bunu kendisine yediremez. Yörenin namlı eşkıyalarından Kara Yorgi’ye para verir. Haydut Yorgi, bir kır gezisi sırasında Feyzullah Efendi’yi Sarı Yıldız’ın gözleri önünde öldürür. Yakasına yapışan Sarı Yıldız’a “Serez’in efendisinde çok para var…” diye cevap veren Kara Yorgi’nin söylediklerinden katilin kimliğini öğrenen genç kadın intikam planları yapar. Yusuf Efendi, çirkin bir plan yapmıştır. Feyzullah Efendi’nin ardından Kara Yorgi’yi öldürtür ve Sarı Yıldız’ın karşısına çıkıp kocasının intikamını aldığını söyler. Sarı Yıldız, Yusuf Efendi’nin nasıl bir oyun peşinde olduğunu kavramıştır. Onun kendisine yaklaşmasına izin verir. İçkisine zehir katarak onu öldürür. Genç kız, hem namusunu hem de gururunu kurtarmış; çok sevdiği kocasının intikamını almıştır.
ARAŞTIRMA-İNCELEME
1 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
3 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
3 gün önceHABERLER
5 gün önceHABERLER
10 gün önce