Rifat Sait
Geçen hafta Arnavutluk, Kosova ve Makedonya’yı ziyaret ettik. Buraları onlarca kez ziyaret etmişliğim var. Her defasında beni etkiler ve bana mesaj verir. Arnavutluk ve Makedonya’yı başka bir yazımda inşallah masaya yatıracağım. Şimdi Kosova’yı, Kosova’da gördüklerimizi paylaşmak istiyorum.
Dedim ya Balkanlar bize her gittiğimizde mesajlar verir. Nitekim bu defa da tarihi dersler verdi. Aslında anlatacaklarım çok uzun da eğer bir makale yazacaksanız, onu belli bir özetle yazmak gerekir. Bunu başarabilmek için pek çok kez istifade ettiğim babası da Kosovalı olan merhum istiklal şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un şiirleri imdadıma yetişir.
Yazıma, satır satır benzeterek Rahmetli Akif’in 1913 yılında yazdığı meşhur Kosova şiiriyle devam edeceğim.
Aradan bir asırdan fazla geçse de tekerrür eden tarih var. Ders alınmamış olsa ki tekerrür etmeye devam ediyor.
İlginçtir, Akif bazı şiirlerine bir hadis veya ayetle başlar. İşte onlardan biri de Kosova şiiridir. Şiirin başındaki hadis de şöyledir:
“Nizâr evlâdı: “Yetişin ey Nizâroğulları! “ Yemenliler de: “Yetişin Ey Kahtanoğulları!” dedi mi, hemen tepelerine felâket iner; hemen Allah’ın nusreti üzerlerinden kalkar: Hepsine birden de kılıç musallat olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Nuaym bin Hammâd, Fiten 1-396)
Sonra devam eder şiire;
“Üç beyinsiz kafanın derdine, üç milyon halk,
Bak, nasıl doğranıyor? Kalk, baba, kabrinden kalk! *
Diriler koşmadı imdadına, sen bâri yetiş…
Arnavutluk yanıyor… Hem bu sefer pek müdhiş!”
Şiirde bahsedilen 3 beyinsiz kafa hep vardır. Zaman ve isimler değişir sadece. Bahsi geçen Arnavutluk ise sadece bugünkü Arnavutluk değil, Kosova ve Makedonya’nın da içinde olduğu Osmanlı dönemindeki Arnavutların yaşadığı tüm bu bölgedir.
Akif şiirinde Kosova’nın İpek şehrinde doğan rahmetli babasına haykırmaktadır:
“Baba! En sevgili annen, o senin öz vatanın
Olacak mıydı feda hırsına üç kaltabanın?
Dedemin sürdüğü, can ektiği toprak gitti…
Öyle bir gitti ki hem; bir daha gelmez ebedî!”
Biz bu kelimeleri yazsak emin birçok kişi bize tepki gösterir ve linç etmeye çalışırdı. Hoş yine olacaktır. Ama belki utanır ve kendilerine gelirler diye Akif’i de aldım yanıma.
Akif aynı şiirinde şöyle devam eder:
“Ne olurdun bunu kalkıp da göreydin acaba?
“Meşhed”in beynine haç saplanacak mıydı baba!”
Kosova’da dolaşırken caddelerde çok sayıda yeşil renkli Haç işareti görürsünüz. Nüfusunun %95’i Müslüman olan Kosova’da bu haç işaretleri nedir diye merak edenlere söyleyeyim. Kosova’daki eczaneler bu haç işaretini kullanıyor. Burası İslam ülkesi olsa da burada Kızılay değil Kızılhaç simgesini kullanıyor. Akif’in Meşhed dediği yer Kosova’dır . Şiirinde söylediği ““Meşhed”in beynine haç saplanacak mıydı baba!” ifadesi bir asır önce farklıydı ama şimdi tüm eczanelerinde farklı bir şekilde yine karşımıza çıkıyor.
Beni en çok etkileyen ve yazımın başlığını da oluşturan kısım ise şiirin aşağıdaki satırlarıdır:
“Nerde olsam çıkıyor karşıma bir kanlı ova…
Sen misin, yoksa hayâlin mi? Vefâsız Kosova!”
Geçen hafta ziyaret ettiğim yer neresi? Olduğu gibi değişen tanıyamadığım bu yer Kosova mı yoksa hayali mi? Kosova vefasız olamaz.
Olamaz zira Akif cevap veriyor şiirinde:
“Hani binlerce mefâhirdi senin her adımın?
Hani sînende yarıp geçtiği yol “Yıldırım’ın?
Hani asker? Hani kalbinde yatan Şâh-ı Şehîd?
Âh o kurbân-ı zafer nerde bugün? Nerde o ıyd?
Söyle, Meşhed, öpeyim secde edip toprağını:
Yok mudur sende Murâd’ın iki üç damla kanı?”
Bu son ziyaretimizde her ziyaretimizde olduğu gibi yine ziyaret ettik Sultan Murad türbesini. Bilmeyenler için söylüyorum. Kosova meydan savaşının hemen öncesinde Allah’a (cc) “ordumu muzaffer eyle beni de şehit” diye dua eden ve duası kabul olup şehit edildiği yerde Kosova Mazgirt ovasında iç organlarının toprağa verildiği yere türbesi yapılan şehit Sultan Murad han. Allah (cc) ondan razı olsun ve gani gani rahmet eylesin.
Rahmetli dedemden bilirim. Arnavutlar vatansever, yiğit insanlardır. Akif de bunu bildiği için sorar. Tıpkı bugün bizim de sormak istediğimiz gibi:
“Hani, milletlere meydan okuyan kavm-i necîb?
Görmedim bir kişi, tek bir kişi meydanda… Garib!
Kosova, eski Yugoslavya’da Cumhuriyet değildi. Ama özerkliği olan bir muhtariyetti. Sırbistan’a karşı kahraman şehidi Adem Jashari’nin öncülük ettiği mücadeleyle bağımsızlığını ilan etti. Bağımsızlık mücadelesinde ona en büyük desteği Türkiye verdi. İtalyan hava üssünden kalkan NATO uçaklarında Türk pilotları vardı. Sırp hedeflerini tam on ikiden vuran Türk pilotları. Kosova’yı ilk tanıyan ülkelerden biri de Türkiye oldu. Sonra bir baktık ki Kosova’da düşünceler değişmiş. Dostlar karışmış. ABD’nin sahte ve çıkarcı yakınlığı bizleri çok üzdü.
Sonra aklıma Akif’in şu dizeleri geldi:
“Hani, ey kavm-i esâret-zede, muhtâriyyet?
Korkarım, şimdi nasîbin mütemâdi haybet!”
Kosova’da birileri Kosova halkını şaşırtmış. Oysa Kosovalılar yiğit insanlardır. İnançlı insanlardır. Vefakârdırlar. Ben inanıyorum ki, Akif şu dizeleri başkası için söylemiştir:
İşte, ey unsur-i isyan, bu elîm izmihlâl,
Seni tahrîk eden üç beş alığın ma’rifeti!
Ya neden beklemiyordun bu rezîl âkıbeti?
Hani, milliyyetin İslâm idi… Kavmiyyet ne!
Sarılıp sımsıkı dursaydın a milliyyetine.
“Arnavutluk” ne demek? Var mı Şerîat’te yeri?
Küfr olur, başka değil, kavmini sürmek ileri!
Kosova ziyaretimde Başkent Priştine ’de dolaşırken sık sık karşıma çıkan o koskocaman Katedral yine canımı çok sıktı. Dedelerimin uğrunda kan akıttığı ve can verdiği Kosova’ya bunlar yakışmıyor. Nüfusunun %95’i Müslüman olan dede toprağı Kosova’ya birileri bu yakışmayan mirası bırakmış. Demek ki Müslüman Arnavutlara çan sesini ısrarla dinletmek istiyorlar.
Ayrıca Kosova’nın Kudüs’e elçilik açması da bir Kosovalı olarak bizleri çok üzüyor. Bu karar tüm Kosovalıların ortak kararı değildir.
Akif’in aynı Şiir’de dediği gibi:
“Artık ey millet-i merhûme, sabâh oldu uyan!
Sana az geldi ezanlar, diye ötsün mü bu çan?
Ne Araplık, ne de Türklük kalacak, aç gözünü!
Dinle Peygamber-i Zîşân’ın ilâhî sözünü.
Türk Arab’sız yaşamaz. Kim ki “Yaşar” der, delidir!
Arab’ın, Türk ise hem sağ gözü, hem sağ elidir.
Veriniz başbaşa… Zîrâ sonu hüsrân-ı mübîn:
Ne Hilâfet kalıyor ortada billâhi, ne din!
“Medeniyyet!” size çoktan beridir diş biliyor;
Evvelâ parçalamak, sonra da yutmak diliyor.
Arnavutlar size ibret olacakken, hâlâ,
Ne bu şûrîde siyâset, ne bu fâsid da’vâ?
Görmüyor gittiği yanlış yolu, zannım, çoğunuz…
Size rehberlik eden haydudu artık kovunuz!
Bunu benden duyunuz, ben ki evet, Arnavud’um…
Başka bir şey diyemem… İşte perîşan yurdum!..”
BALKAN YEMEKLERİ
1 gün önceHABERLER
10 gün önceKÖŞE YAZARLARI
19 gün önceHABERLER
05 Kasım 2024