“Rumeli meselesini” tam bilmeyenler için, söz konusu olan “bir zamanlar bize ait olup sonra terk etmek zorunda kaldığımız” büyükçe bir toprak parçasından ibarettir. Oysa gerçek çok daha başkadır: Rumeli meselesi, kaybedilen topraklardan ziyade – dile kolay – tam altı yüzyıllık bir tarihin üst üste koyarak biriktirdiği bir kültür ve medeniyet davasıdır.
Topraklar, savaşlarla kazanılır, kaybedilir… Napolyon’un Doğu Avrupa macerası misali, birkaç sene içinde binlerce kilometre karelik alanlara hükmettikten sonra, aynı hızla oralardan ayrılmak zorunda kalabilirsiniz. Çünkü toprak ele geçirmiş olmak, eğer bu coğrafyada herhangi bir kültürel birikime dayanmıyorsanız çok fazla bir şey ifade etmez. Hırçın bir tay misali, işgal ettiğiniz coğrafya sizi bir anda sırtından atıverir.
Aynı şekilde, eğer derin bir kültürel damganız varsa toprak kaybetmekle söz konusu coğrafyayı tamamen terk etmiş sayılmazsınız. İşte biz Türklerin “Rumeli meselesi”, tam olarak bu nedenle kaybedilmiş toprakların davası değil, kaybedilmiş topraklarda bıraktığımız büyük medeniyetin sürdürülebilirliği ile ilgilidir.
Sözün gelişi, esasen Makedonya ve Rodoplara oranla çok daha kısa sayılabilecek ortak bir geçmişimiz olduğu halde Boşnaklarla öylesine güçlü bir ortak kültürümüz vardır ki, bu toprakları kaybetmemizin üzerinden geçen 150 seneye yakın bir süreye rağmen, Türkler ve Boşnaklar arasındaki ilişkiyi tanımlarken “kardeşlik” kelimesi bile ziyadesiyle yetersiz kalmaktadır.
Bilenler bilir, Boşnaklar’ın aşk türkülerine “sevdalinka” denir. Ayşe KULİN’in Bosna Trajedisini anlattığı aynı isimli romanından tanıdığımız bir kelimedir “sevdalinka”. Sevda lafı zaten bizim Türkçeden birebir alıntıdır. “sevdalinka” ise “sevda türküsü” demektir. Sevdalinkaların melodik yapısı, bizim Rumeli türkülerimiz ile Slav müziğinin adeta bir kırmasıdır. Bu nedenle, Türk müziğine ait bir bestenin yabancı dilde yorumlanmasından farksızdır. Hele bir de sözlerine bakarsak, Türk kültürünün açık etkisini hemen fark edersiniz
Sultan 1. Abdülmecit’in vefatı üzerine yakılan bir sevdalinka bakın ne diyor:
İstanbul’da Boğaziçi’nde hasta paşa yatıyor
Ruhu çöküyor ve kara toprağı arzuluyor
Dua onun için kutsal ve müezzin minareden
Tüm sesiyle okuyor “Allah ilallah, selam alejkum”
Sevdalinkaların kültürel temellerinde öylesine güçlü kültürel Türk izleri vardır ki, bunları anlatmak için herhalde bir kitap yazılsa yeri vardır. Sözün gelişi, Saraybosna’nın en tanınmış sevdalinkalarına konu olan “bent başı” isimli yer, İshakoğlu İshak Bey tarafından 1462’de yaptırılan ve 1875’e kadar varlığını sürdüren bir su bendinden adını alır. Boşnakça “benbaşa” diye telaffuz edilen ve hala kentin eski mahallelerinden birine adını veren bent başı için çok sayıda sevdalinka yakılmıştır. İşte bunlardan bir tanesi:
Benbaşaya gittiğimde su için
Beyaz kuzumu da
Benimle götürdüm.
……
O bana:
Bu akşam gel dedi
Ben aynı akşam gitmedim.
Ertesi akşam gittim
Ama benim yârim
Başkasıyla evlenmişti.
Sevdalinkalar hüzünlüdür, hatta biraz melankoliktir. Boşnaklar’ın tarih boyunca neredeyse hiç dinmeyen acılarını anlatırlar sanki. Türk sazı ile keman ve akordeon gibi Batılı müzik aletlerinin birlikte şakıdıkları, buğulu türkülerdir. Madden kaybettiğimiz Rumeli topraklarının manen hala bizim kültürümüzün ayrılmaz bir parçası olduğunu fısıldarlar bize…
Mostarlı ünlü şair Aleksa Şantiç’in sözlerini yazdığı ve çok tanınmış bir sevdalinkada karşılıksız bir aşktan söz ediliyor:
Dün akşam ılık hamamdan dönerken
Yaşlı imamın bahçesinden geçtim
Bahçedeki yaseminlerin gölgesinde
Elinde ibrikle duruyordu Emina
Öyle güzel ki! Yemin ederim
Sultanın yanında olsaydı utanmazdı
Yürüdüğünde ve omuzları hareket ettiğinde
Hocanın muskasıda bana yardım edemez.
Selam verdim ona yemin derim
Güzel Emina duymak bile istemedi
Gümüş ibriğine su doldurdu
Bahçedeki gülleri sulamaya gitti
Dallardan rüzgâr omuzlarına esti
Örülmüş saçlarını çözdü
Saçları mavi sümbül gibi koktu
Benim başımı döndürdü
Neredeyse sendeledim, yemin ederim
Ama güzel Emina yanıma gelmedi
Sadece kaşlarını çatarak baktı
Utanmaz, onun için ölmemi umursamadı
Yaşlı şair öldü, Emina öldü
Yaseminli bahçe kimsesiz kaldı
İbrik kırıldı, çiçekler soldu
Emina hakkındaki şarkı hiçbir zaman ölmeyecek
Şairin güzel Emina’ya olan aşkı misali, bizim kaybedilmiş Rumeli coğrafyasında terk etmek zorunda kaldığımız kültürümüzü yaşatma sevdamız da hiç bitmeyecek…
NOT: Yıllık iznimi kullanacağım için yazılarıma kısa bir süre için ara veriyorum. Şimdilik herkese Allahaısmarladık…
ARAŞTIRMA-İNCELEME
1 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
3 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
3 gün önceHABERLER
5 gün önceHABERLER
10 gün önce