DOLAR 32,9949 -0.11%
EURO 35,8195 -0.26%
ALTIN 2.528,010,83
BITCOIN 22341350.44227%
İzmir
31°

AÇIK

SABAHA KALAN SÜRE

146 okunma

Sevdalinka dedikleri..

ABONE OL
03/09/2020 00:55
0

BEĞENDİM

ABONE OL

“Rumeli meselesini” tam bilmeyenler için, söz konusu olan “bir zamanlar bize ait olup sonra terk etmek zorunda kaldığımız” büyükçe bir toprak parçasından ibarettir. Oysa gerçek çok daha başkadır: Rumeli meselesi, kaybedilen topraklardan ziyade – dile kolay – tam altı yüzyıllık bir tarihin üst üste koyarak biriktirdiği bir kültür ve medeniyet davasıdır.

Topraklar, savaşlarla kazanılır, kaybedilir… Napolyon’un Doğu Avrupa macerası misali, birkaç sene içinde binlerce kilometre karelik alanlara hükmettikten sonra,  aynı hızla oralardan ayrılmak zorunda kalabilirsiniz. Çünkü toprak ele geçirmiş olmak, eğer bu coğrafyada herhangi bir kültürel birikime dayanmıyorsanız çok fazla bir şey ifade etmez. Hırçın bir tay misali, işgal ettiğiniz coğrafya sizi bir anda sırtından atıverir.

Aynı şekilde, eğer derin bir kültürel damganız varsa toprak kaybetmekle söz konusu coğrafyayı tamamen terk etmiş sayılmazsınız. İşte biz Türklerin “Rumeli meselesi”, tam olarak bu nedenle kaybedilmiş toprakların davası değil, kaybedilmiş topraklarda bıraktığımız büyük medeniyetin sürdürülebilirliği ile ilgilidir.

Sözün gelişi, esasen Makedonya ve Rodoplara oranla çok daha kısa sayılabilecek ortak bir geçmişimiz olduğu halde Boşnaklarla öylesine güçlü bir ortak kültürümüz vardır ki, bu toprakları kaybetmemizin üzerinden geçen 150 seneye yakın bir süreye rağmen, Türkler ve Boşnaklar arasındaki ilişkiyi tanımlarken “kardeşlik” kelimesi bile ziyadesiyle yetersiz kalmaktadır.

Bilenler bilir, Boşnaklar’ın aşk türkülerine “sevdalinka” denir. Ayşe KULİN’in Bosna Trajedisini anlattığı aynı isimli romanından tanıdığımız bir kelimedir “sevdalinka”. Sevda lafı zaten bizim Türkçeden birebir alıntıdır. “sevdalinka” ise “sevda türküsü” demektir. Sevdalinkaların melodik yapısı, bizim Rumeli türkülerimiz ile Slav müziğinin adeta bir kırmasıdır. Bu nedenle, Türk müziğine ait bir bestenin yabancı dilde yorumlanmasından farksızdır. Hele bir de sözlerine bakarsak, Türk kültürünün açık etkisini hemen fark edersiniz

Sultan 1. Abdülmecit’in vefatı üzerine yakılan bir sevdalinka bakın ne diyor:

İstanbul’da Boğaziçi’nde hasta paşa yatıyor

Ruhu çöküyor ve kara toprağı arzuluyor

Dua onun için kutsal ve müezzin minareden

Tüm sesiyle okuyor “Allah ilallah, selam alejkum”

 

Sevdalinkaların kültürel temellerinde öylesine güçlü kültürel Türk izleri vardır ki, bunları anlatmak için herhalde bir kitap yazılsa yeri vardır. Sözün gelişi, Saraybosna’nın en tanınmış sevdalinkalarına konu olan “bent başı” isimli yer, İshakoğlu İshak Bey tarafından 1462’de yaptırılan ve 1875’e kadar varlığını sürdüren bir su bendinden adını alır. Boşnakça “benbaşa” diye telaffuz edilen ve hala kentin eski mahallelerinden birine adını veren bent başı için çok sayıda sevdalinka yakılmıştır. İşte bunlardan bir tanesi:

 

Benbaşaya gittiğimde su için

Beyaz kuzumu da

Benimle götürdüm.

……

 

O bana:

Bu akşam gel dedi

Ben aynı akşam gitmedim.

Ertesi akşam gittim

Ama benim yârim

Başkasıyla evlenmişti.

 

Sevdalinkalar hüzünlüdür, hatta biraz melankoliktir. Boşnaklar’ın tarih boyunca neredeyse hiç dinmeyen acılarını anlatırlar sanki. Türk sazı ile keman ve akordeon gibi Batılı müzik aletlerinin birlikte şakıdıkları, buğulu türkülerdir. Madden kaybettiğimiz Rumeli topraklarının manen hala bizim kültürümüzün ayrılmaz bir parçası olduğunu fısıldarlar bize…

 

Mostarlı ünlü şair Aleksa Şantiç’in sözlerini yazdığı ve çok tanınmış bir sevdalinkada karşılıksız bir aşktan söz ediliyor:

 

Dün akşam ılık hamamdan dönerken

Yaşlı imamın bahçesinden geçtim

Bahçedeki yaseminlerin gölgesinde

Elinde ibrikle duruyordu Emina

Öyle güzel ki! Yemin ederim

Sultanın yanında olsaydı utanmazdı

Yürüdüğünde ve omuzları hareket ettiğinde

Hocanın muskasıda bana yardım edemez.

Selam verdim ona yemin derim

Güzel Emina duymak bile istemedi

Gümüş ibriğine su doldurdu

Bahçedeki gülleri sulamaya gitti

Dallardan rüzgâr omuzlarına esti

Örülmüş saçlarını çözdü

Saçları mavi sümbül gibi koktu

Benim başımı döndürdü

Neredeyse sendeledim, yemin ederim

Ama güzel Emina yanıma gelmedi

Sadece kaşlarını çatarak baktı

Utanmaz, onun için ölmemi umursamadı

Yaşlı şair öldü, Emina öldü

Yaseminli bahçe kimsesiz kaldı

İbrik kırıldı, çiçekler soldu

Emina hakkındaki şarkı hiçbir zaman ölmeyecek

 

Şairin güzel Emina’ya olan aşkı misali, bizim kaybedilmiş Rumeli coğrafyasında terk etmek zorunda kaldığımız kültürümüzü yaşatma sevdamız da hiç bitmeyecek…

 

NOT: Yıllık iznimi kullanacağım için yazılarıma kısa bir süre için ara veriyorum. Şimdilik herkese Allahaısmarladık…

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

    En az 10 karakter gerekli

    Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.