Bosna Hersek Yüksek Temsilcisi Christian Schmidt’in BM’ye verdiği raporda, yükselen Sırp milliyetçiliği dolayısıyla Bosna Hersek Cumhuriyeti’nin ciddi bir bölünme tehdidi altında olduğu belirtiliyor. Srebrenica katliamı sırasında akrabalarını kaybeden birçok Bosnalı, bugün yaşananları 1990’lardan bu yana yaşanan en tehlikeli olay olarak görüyor. Dodik’in dozajındaki son artış, Slovenya Başbakanı Janez Jansa’nın Nisan 2021’de AB Konseyi Başkanı Charles Michel’e sunduğu raporun hayata geçirilebileceği fikrine yol açıyor.
Prof. Dr. İrfan Kaya Ülger Bosna Hersek’teki siyasi olayları analiz etti:
Sırbistan Bosna Hersek Cumhurbaşkanları Konseyi üyesi ve Bosna Hersek Sırp Cumhuriyeti(RS) lideri Milorad Dodik, ülkenin toprak bütünlüğünü tehdit eden açıklamalar yapmaya devam ediyor. 2006 Yılından bu yana Bosnalı Sırpların siyasetine yön veren Dodik, geçen hafta yaptığı açıklamada, Sırp Cumhuriyeti’nin (RS) Bosna-Hersek’in iki entiteden biri olan Federasyondan ayrılma tehdidini bir kez daha ve kararlılıkla dile getirdiğini söyledi. Dodik, yüzden fazla konuda yeni yasama eylemlerinin Bosna Sırp Parlamentosunda kabul edileceğini duyurdu. Ona göre Dodik’in alacağı kararlar arasında merkezi hükümetin istihbarat, savunma, yargı sistemi, vergi ve gümrüklerinin yanı sıra Bosna Sırp Cumhuriyeti’nin kendi savunma kuvvetlerinin oluşturulması yer alıyor.
Dodik’in daha önce de benzer açıklamalarda bulunduğu ve Bosna Sırp Cumhuriyeti’nde referandum yapılması konusundaki görüşlerini sık sık dile getirdiği bilinmektedir. Örneğin 2013 yılında Dodik, Bosnalı Sırpların Bosna-Hersek’te kalmak istemediklerini söyledi. Mart 2020’de bu görüşünü tekrarladı ve bir bildiri yayınladı: “Güle güle, Bosna, merhaba, bağımsız Sırbistan.”
Dayton Antlaşması’nın ülkede siyasi istikrarı sağlama görevi Saraybosna’da faaliyet gösteren Barış Konseyi (PIC) tarafından yürütülüyor. Konsey’in Dodik’in eylemlerine karşı yaptığı olağan bildirilerde Bosnalı Sırpların statükoyu tek başına değiştirmesinin kabul edilemez olduğu belirtiliyor. Öte yandan Konsey’in yayınladığı bu açıklamalar ABD, Fransa, Almanya, İtalya gibi ülkelerin genel görüşlerini yansıttığı için çok önemlidir. Yine de Bosna Hersek Yüksek Temsilcisi Christian Schmidt bile Dodik’in son açıklamaları ve onun yarattığı gerginlik karşısında öfkeleniyor. Bu bağlamda, Schmidt’in BM’ye verdiği son raporda Bosna Hersek Cumhuriyeti’nin ciddi bir bölünme tehdidi altında olduğu kaydedildi.
Bosna Hersek halkı da olayları büyük bir endişeyle takip ediyor. Srebrenica katliamı sırasında akrabalarını kaybeden ve bölgede bulunan birçok Bosnalı, bugün yaşananları 1990’lardan bu yana yaşanan en tehlikeli olay olarak görüyor. Türkiye’de faaliyet gösteren Bosna Hersek Dostları Vakfı 2 Kasım’da yaptığı açıklamada, Bosnalı Sırpların ayrı bir ordu kurması halinde bunun Batı Balkanlar’da yeni saldırı ve çatışmalara yol açabileceğinden endişe duyduğunu belirtti.
Sırp milliyetçiliğinin eski Yugoslavya’nın çöküşüne yol açtığını hatırlamakta fayda var. 1980’lerin ortalarında Sırbistan Cumhurbaşkanı Slobodan Milosoviç eski Yugoslavya’da milliyetçiliği kışkırttı ve ülkenin önde gelen şehirlerinde Kosovalı Sırplarla dayanışma gösterileri düzenledi. Miloseviç bir yandan Kosova’nın Sırpların doğduğu yer olduğu mitini yaymaya çalışırken, diğer yandan Tito döneminde yönetimde düzgün temsil edilmeyen Sırpların hakim konumda olacağı Yugoslavya’yı hayal ediyordu.
Sırp milliyetçilerinin güdüleri Slovenya ve Hırvatistan gibi Katolik ulusları Avrupa’ya yaklaştırarak Bosna-Hersek ve Makedonya’yı zor durumda bıraktı. Temmuz 1991’de Sırbistan hegemonyasından endişe duyan Slovenya ve Hırvatistan bağımsızlıklarını ilan ettiler. Bu karardan sonra başlayan Sırp-Hırvat çatışması altı ay sürdü ve 1992’de Brioni’de Avrupa Birliği’nin iletişimsizliği sırasında ateşkes imzalandı. Çatışma devam ederken Makedonya Kasım ayında bağımsızlığını ilan etti. Sırbistan’ın kontrolü altındaki federal ordu Makedonya’nın bağımsızlık kararına müdahale edemedi. Eski ABD Başkanı Bill Clinton tarafından Makedonya’ya gönderilen yaklaşık 2 bin kişilik çatışma önleme güçlerinin Miloseviç için caydırıcı etkisi oldu.
Saraybosna’da bağımsızlık kararının ardından 1992 baharında başlayan çatışmalar 3,5 yıl sürdü. Avrupa’nın merkezinde kanlı çatışmaların önlenmesi amacıyla kabul edilen ambargo kararının tek mağduru Bosnalılardı. Bu ambargodan Hırvatlar ve Sırplar etkilenmedi. Almanlar Hırvatları, Ruslar ve Yunanlılar Sırpları destekledi. 250 Bin kişinin öldüğü çatışmalar sonunda ABD’nin inisiyatifiyle sona erdi.
Aralık 1995’te imzalanan Dayton Barış Antlaşması ülkeyi iki siyasi birime böldü. Bunlardan ilki Bosna-Hırvatistan Federasyonu, ikincisi Bosna ve Sırbistan Cumhuriyeti olarak adlandırıldı. Anlaşma ayrıca, ülkede barış ve istikrarı sağlamak için BM gözetiminde 60 bin kişiden oluşan barış güçlerinin konuşlandırılmasını da öngördü. Dayton Antlaşması ayrıca anayasa ve ülkenin idari ve hukuki yapısı hakkında ayrıntılı hükümler içeriyordu. Karar alma sürecinde Bosna Hırvatistan Federasyonu ve Bosna Sırp Cumhuriyeti de eşit statüde kabul edildi. Her iki birimin de ülkenin herhangi bir konuda karar alabilmesi için hemfikir olması gerekiyordu. Bu karmaşık yapı sayesinde Bosna Hersek Devleti AB ile tanıtım ilişkileri geliştiremedi ve toprak bütünlüğünü sağlamak için NATO’ya katılma kararı alamadı. Bosnalı Sırplar Dayton Antlaşması ile kendilerine tanınan bu hak temelinde Bosna Hersek’in hareketliliğini kısıtladılar.
Sırpların “Büyük Sırbistan” hayali Dayton Antlaşması’ndan sonra da devam etti. Miloseviç’in Kosova üzerindeki eylemleri, Hırvat Sırpların bir kısmının Kosova köylerine konuşlandırılması için Federal Ordunun desteğiyle etnik temizlik hareketine katılması 1999’da NATO’nun müdahalesine yol açtı. Kosova, 2008 yılına kadar BM, AB, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) himayesinde uluslararası toplum tarafından yönetildi. 17 Şubat 2008’de Kosova, eski Finlandiya Başbakanı Martti Ahtisaari tarafından hazırlanan ve kendi adını taşıyan plana bağlamında bağımsızlığını kazandı.
1999-2008 yılları arasında Sırbistan, fanatik milliyetçiliğin yol açtığı tecrit ve yoksulluğun etkisi altındaydı. Ardından Sırbistan, sınırların değişmezliği ilkesine bağlı olduğunu belirterek AB ile yakın ilişkilere girdi. 2014 Yılında tam üyelik müzakereleri başladı. AB’de aday statüsüne sahip olan Sırbistan’ın mevcut koşullarda, en azından teorik olarak Büyük Sırbistan hayaline uzak bakıyor. Milorad Dodik’in zaman zaman Belgrad ve AB liderliğini gerekli desteği bulamadığı için suçladığını herkes biliyor.
Bosnalı Sırpların lideri, Dayton Antlaşması’nı ihlal etmesine rağmen, Bosna Sırp Cumhuriyeti’ni Sırbistan’dan koparmak için planlı ve kararlı çabalar sarf ediyor. Saraybosna’daki Barış Konseyi statükoyu değiştirecek olaylardan da endişe duyuyor. Ancak öte yandan Dodik’in taleplerinin gizli bir planın parçası olabileceğine dair bir şüphe devam ediyor.
Ekim 2021’e gelindiğinde de, Slovenya Başbakanı Janez Jansa, AB Konseyi Başkanı Charles Michel’e gönderilen mektubun ekinde yer alan “Batı Balkanlar- Bir Adım Daha İleri” başlıklı raporu hatırlamalı. Michel ise konuyla ilgili, “Bu resmi bir belge değil” açıklamasını yapmıştı.
Ayrıca rapor, “Batı Balkanlar’da “barış ve istikrar için Bosna Hersek’in parçası olan Sırp Cumhuriyeti’nin Sırbistan ile birleştirilmesi, Hırvat bölgesinin Hırvatistan’a katılması ve Kosova’nın da Arnavutluk ile birleştirilmesi” fikirlerini içeriyordu.”
Dozajı son zamanlarda artan Dodik’in ayrılıkçı ve Sırp milliyetçiliğinin perde arkasında böyle bir kurgu var mı? Böyle bir sorunun insanların aklına gelmesi normaldir. Çünkü böyle bir kurgunun yakın geçmişte yaşanan birçok siyasi olayın gerisinde olduğu unutulmamalı” .
BALKAN YEMEKLERİ
13 saat önceHABERLER
9 gün önceKÖŞE YAZARLARI
18 gün önceHABERLER
05 Kasım 2024