Gölde süzülerek yüzen ördekleri gördü ve sordu çocuk: Nasıl böyle sakin ve mükemmel gözüküyorlar?
Cevap verdi adam: Altta deli gibi ayak çırpıyorlar.
Kişilerin istedikleri duygu ya da başarıları yeterince çaba göstermeden elde etmiş gibi göstermesine “Stanford Ördek sendromu” adı verilmiştir. Ördekler, yüzeyde çabasızca sürükleniyor gibi görünse de suyun altına aslında daha dikkatli baktığınızda, bacakları onları ayakta tutmak adına hızlı hızlı hareketlerde bulunmaktadır. Ördeklerin yalnızca yüzeyde kalan sakinliğinin altında, hedefledikleri yöne ilerlemek adına gösterdikleri çok daha fazla emek vardır.
Diğer insanların hayatı hemen hemen hepimize dışardan baktığımızda bu hissi uyandırabiliyor. Özellikle günümüzde sosyal medyanın bu kadar aktif olarak hayatımıza girmesiyle bu daha da arttı. “İnstagramda herkes çok mutlu. Ne güzel geziyorlar. Birbirine çok âşıklar. Bir de bana bak hayatım hiç de öyle değil. ” gibi cümleleri çokça kurar olduk. Ama gerçekte işin aslı ne? Herkes çok mu mutlu? Ya da herkesin ilişkisi çok mu mükemmel? Belki görünen kısmı bu. Kimsenin hangi yollardan geçtiğini bilmiyoruz. Oraya gelebilmek için ne kadar emek harcadılar? Mutlu olmak için nasıl savaşlar verdiler?
Gezebilmek için ne kadar zaman çalışmaları ve para harcamadan birikim yapmaları gerekti? Ya da bu insanlar gördüğümüz kadar mutlu mu? Kendimize bu soruları sormalıyız. O insanları gördüğümüz zamanın haricinde bir yaşantıları var. 30 saniyelik instagram storysi ya da 2-3 saat birlikte otururken gördüklerimiz ne kadar gerçek? Yanımızda çok mutlu oturan çiftin kapalı kapılar arkasında ne gibi sorunları var? Ya da gezerken story atmış insanlar orda olmaktan ne kadar mutlu? Bunu 30 saniyede ya da 2-3 saat oturarak nasıl anlayabiliriz. Herkesin sorunu kendine büyüktür. Kimse bir diğer insanın o sorunda ne kadar zorlandığını bilemez. Bizim için ufak olan sorun bir başkası için çok büyük ve çözülemez olabilir. Dışardan gözükenle içerde olan her zaman çok farklıdır.
Her sorun her insanda aynı etkiyi bırakmaz. Yansımalar her zaman birebir aslının aynısı değildir. Aslında dünya tümüyle öznel yargılarımızla dönüyor. Her şeyi sadece kendi algımız, kendi yaşam tarzımızın oluşturduğu fikirler doğrultusunda yorumluyoruz. Mesela herkesin acı eşiği farklıdır. Birinin acı eşiği yüksekse onun eli yandığında hissettiği acıyla diğer acı eşiği düşük insanın elini sadece hafifçe çarpması beyinlerinde eş değer bir acı seviyesi oluşturabilir. Ölümle birini kaybeden biri için sevgilisinden ayrılmak atlatılabilir ve hafif bir acı olabilir ancak ölümle bir kayıp yaşamamış biri için sevgilisinden ayrılmakla ölümle birini kaybetmenin acısı eşittir. Güzellik tamamen özneldir. Siz renkli gözlü birini güzel, yakışıklı bulurken ben kahverengi gözlü insanları güzel bulurum.
Bu durumda renkli gözlü birine siz güzel ben çirkin derim. Burda önemli olan sizin kendinizi bütün olarak sevmeniz. Eğer siz kendinizi her halinizle seviyorsanız insanlarda sizi sevecektir. Siz tek başınıza içsel mutluluğu yakalayabilirseniz eğer o zaman başkalarının hayatı sizi etkileyemez.
Kendi hayatlarımızı başkalarının hayatlarıyla kıyaslamamalıyız. Kıyas her zaman kendimizle olmalı. Dünkü sen ve bugünkü sen arasında kıyas yaparsak ileriye dönük bir gelişim sağlayabiliriz. Ama kıyas B kişisiyleyse ileri dönük bir gelişme sağlamak şöyle dursun sürekli gerilemeye başlarız.
Çünkü Dünya’da 7 milyar 924 milyon insan var ve bu da şu demek Dünya’da 7 milyar 924 farklı yorumlama şekli var. Kıyasımız başkalarıysa asla tatmin olamayız. Unutmayın görünenin her zaman arka yüzü vardır.
PSİKOLOG TUĞÇE TURHAN
tugceturhan94@gmail.com
HABERLER
1 gün önceHABERLER
1 gün önceKÖŞE YAZARLARI
4 gün önceKÖŞE YAZARLARI
9 gün önceKÖŞE YAZARLARI
15 gün önce