Ulaşım günlük yaşamımızın vazgeçilmezlerinden biri haline geldi. Çağın hızına yetişebilmek için olmazsa olmazlardan biride ulaşım. Karayolu ile yapılan ulaşım bu anlamda daha bir önem kazandı. Çoğumuz ülke sınırları ya da yaşadığımız il sınırları içerisinde bu hizmet sektörüne değişik sebeplerle neredeyse bağımlı hale geldik. İşyerlerine, okula ve tatile giderken sıkça arar olduk taşımacılık şirketlerini. Çoğu zaman canımızdan çok sevdiklerimizi sabah- akşam emanet ettik ellerine. Güvenli, konforlu ve emniyetli seyahat edebilmeleri temennalarıyla teşvikçi olduk. Sonuçta memnun olduk diyenlerin sayısı beklenen seviyede olmadı. Memnuniyetsizliğin sebebi, sunulan hizmetin beklentilere ya da vaatlere denk düşmemesiydi. Kimi zaman keyifli ama bir o kadar da korku dolu anlarda geçirilen bir yığın seyahat yaşandı sektörde. Önemsenmeyen detaylar ve kurallar bir anda trafik canavarı oluverdi. Ardından, ölümle neticelenen yüzlerce hazin son. Yitirdiğimiz milyarlarca liralık milli servet. Sevdiklerine kavuşamadan hakkın rahmetine kavuşan kimilerimiz. Öyle kimilerimiz de var ki, bir ömür yatağa mahkûm edildi. Böylelerinin sayısı da gün geçtikçe artıyor.
DETAYLARDA GEZİNMEK
Sebep, duble yollarda değil, detaylarda gezinmekte. Aynen başarının da oralarda bir yerde gezindiği gibi. Başarıyı engelleyenin ise tarafların tercihleri olduğu hepimizce malum. Başarı; özveri ister değerli okurlarım. Fedakârlık ister, dürüstlük ister. Hakça ve kardeşçe paylaşımı ister. Yediğinden çalışanına da yedirmeyi gerektirir. Giydiğinden giydirmeyi. Zordur tüm bunları sağlamak. Maliyeti arttırıcı unsurdurlar. O gözle bakılır bunlara. Şirketlerin karıyla birlikte seyahatin kalite ve emniyetini de azaltırlar. Ardında ne sakladıkları önemli değildir çoğunca. Daha çok kazanmak hırsı, çalışanlarını insanca yaşatmak değil, sadece kendisinin lüks ve refah içinde yaşamasına yol açmakta. Böylesi yaklaşımlarla kaliteli ulaşım ulaşılmaz hal alabiliyor. “Sağlımızın panzehiri” olabiliyor. Ulaşım ve taşımacılık, insan ve toplum sağlığı açısından oldukça önemli. Panzehire tahammülsüz bir konu. İzmir için önemli, ülkemiz için önemli bir konu. Güven ve konforun yanı sıra bilinçli, eğitimli, bakımlı araç ve sürücüler ile sevdiklerimize, zorunluluk ve ihtiyaçlarımıza kavuşmak herkesin dileği. Ancak bu dilek zaman zaman tutmuyor. Şöyle bir etrafınıza dikkatle baktığınızda farkı fark edeceğinizden kuşkum yok. Ben de bu farkı yakalayabilmek için çoğu zaman etrafı gözlemliyorum. İnsanları dinliyorum. Köşe başlarında, kahvehanelerde, çarşı- pazarda olup bitenlere, konuşulanlara kulak kabartıyorum. Biliyorum ki, doğallık buralarda gizli. İnsanlar içinden geldiği gibidir bu mekânlarda. Geçtiğimiz günlerde de yine böylesi mekânlarda kulağıma üst üstte o kadar çok şey ilişti ki konuya değinmeden edemedim. Bildiğiniz gibi taşımacılık hizmetini yasalara uygun bir şekilde sunmak şirketlerin vazifesi cümlesindendir. Hiçbir suiistimale göz yumulmadan sıkı takip ve caydırıcı yaptırımlarsa ilgili ve yetkili makamlarındır. Güvenli, konforlu ve bilinçli ulaşım hizmetinden yararlanmaksa vatandaşın en tabii hakkı. Geçmiş; basit bir suiistimalin dahi nice canlara mal olduğunun binlerce örneği ile dolu. Yerli ve yabancı yüzlerce insan bu ufak tefek kusurlar yüzünden canlarından oldu. Sebep mi? Cüz-i iradenin yanlış kullanımı. Nasıl mı? Gelin kulak misafiri olduğum bir anekdotu birlikte dinleyelim. Sıcak bir öğle vakti küçük bir mola verdiğim Hisar Camii çınarlarının altında çayımı yudumlarken bir iki tabure ötemde, cep telefonu ile yüksek sayılabilecek ses tonuyla konuşan bir vatandaş ilgi sahama zorla girdi.
FIRST CLASS
Ulaşım araçlarında sürücü olduğu konuşmalarından anlaşılan kişi, “ Falanca şirkette çalışıyordum. Üç ay dayanabildim, sonunda ayrıldım. Başlangıçta sadece okul servisi dediler. Sonra her akşam servis harici iş verdiler. Turizme gönderdiler. Sabah dörtte servise uyanıyorum gece ikiye kadar “…..kuyruğu dursa da ben durmadan” direksiyon sallıyorum. Evi arada bir görür oldum. Üç aydır toplasan üç gün uyumadım. Geçen sabah beşte Bursa’dan geldim, peşine servis çektim. Verdikleri para da para değil. Onu da al alabilirsen…” Sonrası, hepinizin tahmin edebileceği türden hafif bel altı sektirmelerle sürüp gitti. Sözüm bazı şirketlere, araçların üzerine dilediğiniz kadar “ fırst class”, “ one of the world”, “lux servis” basmakalıplarını yazdırın, beyhude. Komik oluyorsunuz. Hizmette kaliteye önem vermiyorsanız hem de çok komik oluyorsunuz. Bir o kadar da tehlikeli. İzmir’deki yüzlerce meslektaşının sesi olduğunu düşündüğüm sürücünün söyledikleri oldukça düşündürücü. Teknik olarak da ne demek istediğini konunun yetkili mercileri sanırım anladılar. İzmir, turizm ve servis trafiğine kurban vermeden umarım yetkililer bu çığlığa kulak verir. Öfkeli cümleler arasında ki mesajlar oldukça açık. Sektörde kazalar “geliyorum diyor. “İzmir’in kapısını çalmama ramak kaldı” diyor. “Dikkat!! Sektördeki sürücüler yorgun ve uykusuz.” Kıssadan hisse çıkarmak sektörün ve tarafların boynunun borcu. Benden hatırlatması kalın sağlıcakla…
BALKAN YEMEKLERİ
15 saat önceHABERLER
9 gün önceKÖŞE YAZARLARI
19 gün önceHABERLER
05 Kasım 2024