0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

Bütçe görüşmelerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde görüşülmeye başladığı geçtiğimiz haftanın gündemi ister istemez yine Türkiye ekonomisi oldu. Bütçe görüşmelerinin başladığı günlerde Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)  tarafından Türkiye ekonomisine dair üçüncü çeyrek büyüme rakamları açıklandı. Üçüncü çeyrekte yüzde 1,6 büyüyen ekonomi beklenenden düşük bir performans gösterirken yavaşlama gösteren ekonominin bütçesine büyüme rakamları projeksiyonu ile baktığımızda, bütçenin de defansif bir anlayışla hazırlandığını söylemek mümkün. Nasıl olmasın ki? Dünyada en büyük ekonomiler durgunluğun karanlık tünellerinde hızla ilerlerken, bütçeyi hazırlayanların Türkiye ekonomisinin son yıllardaki kazanımını korumayı ilk amaç edinmeleri gayet normal. Ancak, gelen bu veri önümüzdeki hafta yapılacak Merkez Bankası Para Piyasası Kurulu toplantısının önemini biraz daha artırmış oldu. Zira piyasalarda, Merkez Bankamızın, yavaşlayan ekonomiye faiz indirimi ile bir ayarlama yapıp yapmayacağı merak konusu oldu. Durum büyüme açısından böyle olsa da yetkililer yılın son çeyreği için hala umutlu. Son çeyrekte gelecek rakamlar yılın geneli için büyüme beklentilerini ülke olarak yakalanacağı ifade ediliyor. Yine geçtiğimiz hafta içinde açıklanan cari açık verisi ile Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) ülkeleri büyüme performansları verisi Türkiye’nin ekonomik karnesinin sınıf geçmeye yeterli notları taşıdığını gösteriyor. 1.6 Milyar TL gelen Ekim ayı Cari açık rakamı art arda 13 aydır cari açığın gerilediğini gösteriyor. Türkiye ekonomi için en hassas konuların başında gelen cari açık artık risk olmaktan çıkıyor denilebilir. Bunu teyit eden son açıklama da OECD den geldi. Açıklanan araştırma sonuçlarına göre örgüt üyesi ülkeler arasında, son on yılda ekonomisi en çok büyüyen ülke Türkiye oldu. OECD verilerine göre 2012 yılı tahmini olmak üzere 2003 2012 yılları arasında dünya ekonomisi yüzde 3,5, OECD ülkeleri yüzde 1,7 büyürken Türkiye ekonomisi yüzde 5,1 büyümüş olacak. OECD üyeleri tek tek ele alındığında Türkiye büyüme performansı ile yine ilk sırada yer alıyor.

ABD MERKEZ BANKASI VERİLERİ

Diğer taraftan geçtiğimiz hafta toplanan ABD Merkez Bankası FED ekonomiyi tahvil alımları ile desteklemeye devam edeceğini açıkladı. FED daha önce 40 milyar dolar olarak açıkladığı aylık tahvil alım miktarını 45 milyar dolar artırarak 85 milyara çıkardı. Ayrıca FED, bu uygulamanın özellikle düşük büyüme yüksek işsizlik durumu düzelene dek ucu açık bir şekilde uygulanacağını açıkladı. Özetle ABD piyasaları paraya boğacak uygulamalar devam edecek. Şimdiye kadar uygulanan bu yöntem krizle mücadelede başarı getirmese de piyasaları canlı tutmak için geçerli tek yöntem. ABD de merkez bankası krizle mücadelede bunları yaparken siyasiler Mali uçurum konusunda hala bir mesafe kat etmiş değiller. Cumhuriyetçiler ve Demokratlar konunun hayati önemini belirtmekten öteye gidemezken piyasalar umudunu hala kesmiş değil. Avrupa ise geçtiğimiz hafta ekonomi yönetiminde tek ses verecek bir uygulamaya nihayet imza attı. Alınan karara göre AB içinde bankaların denetimi tek bir merkezden yapılacak. AB de mali disiplinin tek bir otorite tarafından denetlenmesi tartışmaları uzun zamandır devam ediyordu. En azından bankalar üzerinde tek bir kontrol mekanizması geliştirilmesine dönük önemli bir adım atılmış oldu. Bu bile krizin büyüklüğü düşünülürse AB’nin bir arpa boyu yol almadığını görmeye yeter. Sonuç olarak yılın son iki haftasına küresel piyasalar çözüme dönük umutları fiyatlayarak girerken, içeride tarihi rekorlara imza atan piyasalar, dengeleme arayışında. İMKB’de satışla kapanan son günde kur ve faizdeki dengeli duruş destek noktalarından yeni alıcıların etkin olacağını gösteriyor. 2013 bütçesi gibi piyasalar da son haftalara defansif yaklaşımlarla ve mevcut kazanımları muhafaza ederek girme niyetinde.