Almanya´nın iki önemli eyaletinde Eyalet Meclisi seçimleri oldu. Fransa´da da ilginç bir seçimle karşı karşıya kaldık. Almanya´da da Hıristiyan Demokrat Parti Başkanı Angela Merkel´in Baden Württemberg Eyaletinde ciddi bir yenilgiye uğradığını görüyoruz. Rheinland-Pfalz Eyaleti´nde de aldığı sonuçlar da ümit vermedi. Almanya´nın bu iki eyaletinde 11 milyon seçmen oy kullandı. Fransa´da seçmenler Kanton seçimlerinin ikinci turu için sandığa gittiler. Bu gelişmeler ışığında önümüzdeki 2013 seçimlerinde Hıristiyan Demokratların artik iktidarı oluşturamayacaklarından harekete geçebiliriz. Böylece Almanya Sosyal Demokrat Partisi büyük bir olasılıkla Claudia Roth´un Yeşiller Partisi ile bir koalisyon hükümeti kuracak. Aynı gelişmeyi Avrupa’daki başka sosyalistler için de söyleyebiliriz. Bu olaylara baktığımız zaman Türkiye karşıtı iki liderin önümüzdeki dönemde iktidar olmayacakları ortaya çıkıyor. Angela Merkel her açıdan kaybedenleri oynuyor. Sarkozy son bir çıkışla Libya´yı bombalayarak oy almak istedi; fakat Fransa halkı Sarkozy´nın zannettiği gibi böyle olaylara kanacak bir halk değil; son seçimlerde sosyalistlere destek veren bir tavır sergiledi. Fransa´da ve Almanya´da sosyal demokrat ve sosyalistlerin iktidarda olması Türkiye´ye bakisi da değiştirecek. Geçtiğimiz günlerde beraber olduğum Alman Sosyal Demokrat Parti Grup Başkan Vekili ve eski Dışişleri Bakanı Frank Walter Steinmeier “Türkiye´de Sosyal Demokratlar iktidara geldiği zaman onların önlerini açacağız, Avrupa Birliği yolunda tam desteği vereceğiz” ifadesini kullandı. Muhakkak ki Türkiye´de secimde değişiklik olmasa bile Alman Sosyal Demokratların bu olaya böyle yaklaşacağından hareket edilebilir.
İSLAMOFOBİ TURKOFOBİ’YE DÖNÜŞTÜ
Alman ve Fransız Konservatifleri Türkiye’ýe karşıtlığını iç politikada oy almak için kullanmak istediler. İlk önce Almanya ve Fransa’da başlayan Islamofobi şu anda Turkofobi´ye dönüşmüş durumda. Sarkozy Libya olaylarında tam bir Türkiye karşıtlığı gösterirken, Angela Merkel de kendi ülkesinde yasayan üç milyon Türk kökenli göçmeni (bunların bir milyonu alman vatandaşı) tamamıyla karşısına almakta bir beis görmüyor. Türkiye´nin ekonomik ve diş politikadaki güçlenmesi ve artik bölgesel bir güç olarak ortaya çıkması Almanya ve Fransa´nın çıkarlarına ters düşüyor. Bu iki ülke Türkiye üzerinde yön vermek isteyen iki liderin yönetiminde günlerini sürdürüyor. 500 milyon nüfusa sahip Avrupa Birliği ciddi bir çöküş içine girmiş ve eskinin önde gelen büyüme hızını gösteren İrlanda ve ispanya tam iflas durumuna gelmişken, Türkiye karşıtlığının ekonomik bir getirisi de yok. Türkiye 2014 yılında Avrupa Birliğine üye olabilme şansını yakalasaydı, bütçe den alacağı para yılda 2 milyar Euro geçmeyecektir. Türkiye için hakikaten küçük bir meblağ. Turizm gelirimiz % 10´unu aşmıyor.
AB İÇİN TÜRKİYE GEREKLİ
Buna karşılık 2021´de Avrupa Birliği üyesi olacak bir Türkiye neredeyse Avrupa Birliği bütçesine aldığından daha fazla para verecek. Yaş ortalaması 28 olan bir ülkenin Almanya tarafından dışlanması da akilsiz bir gelişme. Almanya´nın 2015´de sosyal sigortalı çalışan nüfusu 36 milyon olurken, emiklilerin sayısı de 28 milyona ulaşacak. Böyle bir ülkenin Türkiye´yi dışlaması ekonomik ve politik açıdan tutarlı değil. Fransa´da kanton seçimlerinde, Almanya´da Baden-Württemberg ve Rheinland-Pfalz eyaletinde Hıristiyan demokratları ve Fransa´da konservatiflerin çöküşü iki ülke halkının ilk önce kendi ülkelerindeki çöküşten etkilenmiş durumda olduğunu gösteriyor. İkinci gelişmede de artık Islamofobi ve Turkofobi bu ülkelerde seçmen oyu getirmiyor. Türkiye dış ticarette de Avrupa Birliği’nden etkilenen bir ülke değil. Son yıllarda dış ticaretimizin yüzde 20 ila yüzde 23 ´ünü Afrika ülkeleriyle yapıyoruz. Avrupa Birliği ciddi bir şekilde Türkiye´yi pazar olarak da kaybetmeye başladı. Tam üyeliğe giden yolda Türkiye´yi engellemek Fransa ve Almanya´ya daha çok şey kaybettirecek.
KÖŞE YAZARLARI
3 gün önceKÖŞE YAZARLARI
8 gün önceKÖŞE YAZARLARI
14 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
22 gün önceKÖŞE YAZARLARI
23 gün önce