“Okullarımızı kendimiz idare etmek arzusundayız. Türk çocuğunun benliğini biz öğreteceğiz. Ona seciyeyi biz vereceğiz”.
Dr. Fazıl KÜÇÜK
Yunanistan Başbakanı Yorgo Papanderu, ülkesindeki ekonomik açmazı aşabilmek adına birçok kamu kuruluşunu satışa çıkardığını duyuruyordu. Askeri alanda da bazı kısıtlamalara gidileceğini de açıklamasına ekliyordu. Bazı adalarla uçak alanlarını da satışa çıkarıyordu. Adalarını elden çıkarmaya hazırlanırken Kıbrıs adasını ülkesine bağlama çabalarından geri durmuyor. Her alanda küçülmeye çalışırken Kıbrıs’ı bunun dışında tutuyor olması ilginç değildir. Büyük ideal diye tanımladıkları ülküye bağlı olduklarını bir kez daha kanıtlamış oluyorlar. Ülkenin bu duruma neden geldiğini sorgulaması gerekirken kolay olan yolu seçmiş olmasını tipik bir politik yaklaşım olarak almak gerekiyor. Son yıllara baktığımız zaman Yunanistan’da sendikaların nerede ise her gün sokaklarda olduğu gerçeği ile yüzleşiyoruz. Çalışanların işverenler karşısında haklarının korunması demokratik bir haktır. Hakkın yerinde kullanılmaması sonrasında ülke sıkıntının ötesine iflas noktasına taşınmıştır. Bu yaklaşım ve bakıştan kaçınmak ülkelerin geleceği açısından yaşamsal önemdedir.
ÜLKE GERÇEKLERİ
Sendikaların, geleceğe umutla bakabilmek adına çalışanların haklarını koruduklarını iddia ediyorlar. Bu kişilerin ülke gerçeklerinden haberdar oldukları konusunda ciddi kuşkuların oluşmasına neden olduklarını da anımsatmak istiyoruz. Öncelikle erişilebilir hedeflerin belirlenmesi iş barışı açısından yaşamsal önemdedir. Annan’ın belgesinin oylanmasının üzeriden yedi yıl geçti. Aradan geçen bu zaman dilimindeki varsa kazanımlarımız ortalık yerde durmaktadır. Bunların açık yürekle sorgulanması ve geleceğe ilişkin stratejilerin belirleme zamanının geldiğini düşünüyoruz. Kıbrıs Türkleri olarak büyük kazanımları elde ettiğimizi ne yazık ki söyleyemiyoruz. Mendil büyüklüğündeki ülke önümüzdeki 2012 yılı Temmuz ayında AB dönem başkanlığı koltuğuna oturacaktır. Daha önümüzde kocaman bir yıl vardır bunu o zaman düşünürüz demenin kolaycılık olduğuna vurgu yapmak istiyoruz. Yunanistan’daki yöneticilerin ülkelerinin varlıklarını haraç mezat satacaklarını düşünmüyoruz. Buna karşın ulusal dava olarak gördükleri Kıbrıs uyuşmazlığının çözümü konusunda Türkiye’yi köşeye sıkıştırmanın hesaplarını yaptıkları Rum ve Yunan basınında yer alıyor. Türkiye’de seçimlere gidilirken yapılan tartışmalarda Kıbrıs’ın adının bile geçtiğini biz duyamadık. Duyanların bizlere bildirmelerini özellikle istiyoruz. Adanın güneyinde yapılacak olan seçimlerde ise siyasetçiler ülkelerinin geleceğini konuşup tartışıyorlar…Önümüzdeki Haziran ayında, 1964 yılından günümüze dek geçen sürede adada görev yapmakta olan BM Barış Gücü’nün geleceği masaya yatırılacaktır. Bu zaman diliminde yaptıkları uygulamalarla sürekli olarak tartışmanın odağında yer almış olan bu gücün daha fazla adada kalmaması gerekiyor. Bu gücün yeni statüsünün belirlenmesi kaçınılmazdır. BM Genel Sekreteri’nin Güvenlik Konseyi’ne sunacağı raporu Rum yönetimini fazlası ile ilgilendirmektedir. Anılan gücün harcamalarının büyükçe bölümünün mendil büyüklüğündeki ülke tarafından karşılandığı biliniyor. Barış Gücü’nün geleceği Rumların açısından önemlidir. Konuya ilişkin olarak oluşabilecek bir başarısızlığı kabullenmek istemediklerini şimdiden duyuruyorlar. 1959 – 60 Anlaşmalarına aykırı olarak gasp ettikleri Kıbrıs Cumhuriyeti unvanının ellerinden kaçırılmasını istemediklerini yüksek sesle dile getiriyorlar. BM Genel Sekreteri’nin uluslararası hukuk açısından yapacağı değerlendirme bu nedenle yaşamsal önemdedir. Bu noktada İngiltere’nin devreye girerek önereceği çoklu konferansı da bir anlamda zaman kazanmak olarak görüyorlar ve çıkış yolu olarak değerlendiriyorlar. Bunun yanı sıra AB’ni de konuya müdahale ettirebilmenin hesapları içerisindedirler. Son günlerde yapılan mitinglerde “AB gel işgal altındaki toprağını kurtar” pankartının taşınmış olmasının rastlantı olmadığını düşünüyoruz. Son dönemde oynanmakta olan oyunlara karşın gelecek konusunda ne veya nelerin yapılması gerektiğinin planlanmasının yapılması zamanı gelmiştir. Bizler Kıbrıs Türkleri olarak adada kalıcı olacağımızı siyasi parti farkı göstermeksizin hep birlikte söylüyoruz. Siyasetçilerde bu iradeyi görmüş bulunuyoruz. O halde bizleri ortalık yerden kaldırmak için çaba harcayanlara dur demenin zamanı gelmiş midir ne…
Sevgi ile kalınız…
HABERLER
Az önceHABERLER
Az önceKÖŞE YAZARLARI
3 gün önceKÖŞE YAZARLARI
8 gün önceKÖŞE YAZARLARI
14 gün önce