Allah önce tüm ruhları yarattı.
Ruhlar bir ağacın altında toplandılar.
Elest bezmi (sohbet meclisi) denildi bu duruma.
İnsanoğlu Rabb’ini ilk kez burada tanıdı.
Dünyadaki sevdiklerini de…
Bezm-i Elestte Allah ruhlara;
“Ben sizin Rabbiniz değil miyim ? /elestü birabbiküm?” diye sordu.
Ruhlar da ”Evet” anlamına gelebilecek pek çok kelime arasından “belâ”yı seçerek “Evet “ diye cevap verdiler.
Ruhlar daha sonra verdikleri sözü tutup tutmayacaklarının imtihanı için sırayla bedene bürünüp ezelde kader olarak yazılanın vuku bulduğu (kaza) bir durak olan dünyaya gelmeye başladılar.
Bezm-i elestte Allah’ın huzurunda olan insan, Rabbinden ayrıldığı o günden beri ayrılık acısı çeker.
İnsanın asıl amacı Allah’a dönmektir.
Ve her şey Allah’a sözün verildiği “Kalu bela” ile başladı…
İnsan başta kabul etti acıyı…
*
Bazen şairin “Benim için bir yıldan yenisin ama bin yıldan eskisin” dizelerinde olduğu gibi bir insanla ilk defa karşılaştığımızda sanki binlerce yıldır tanıyormuş gibi hissederiz.
Bazen birine inanılmaz yakınlık hissederiz.
Bazen birine nedensiz biçimde sınırsız tolerans gösterir, hatalarını görmezden gelir ve fedakârlıkta bulunuruz
Bazen bu kişinin yaşamımıza olumlu/olumsuz da olsa bir dokunuşu olacağını hissederiz.
Bazen de birini görür görmez hoşlanmayız.
Bazen tanıştığımız bu kişi, diğerlerinden daha ileri boyutta, madalyonun öteki yüzü gibi bize benzeyen “ruh ikizimizdir. Ruh ikizimizde kendimizi ararız aslında…
Bazen de farklı/zıt özelliklere sahip olmasına rağmen bizi dengeleyen “ruh eşimizle” karşılaşırız.
Bu kişilere karşı yoğun çekim hissederiz.
Belki de Kalu bela anındaki ruhların tanışıklığı bu duyguların nedenidir.
İskender Pala’ya göre; Ezel bezmi öyle bir meclis idi ki, orada yan yana olanlar, yakın olanlar, birbirlerini görenler, birbirleriyle konuşanlar bu dünyaya geldiklerinde de birbirleriyle yan yana ve yakın olur, buluşur veya konuşurlar.
İnsanlar arasındaki çağ farkları, uzaklık ve yakınlıklar ile bigânelik ve âşinalığın temeli işte o ezel gününe dayanır.
Kalu belada bazı ruhlar birbirleriyle anlaştı, bazıları anlaşamadı
*
Aşklarda ezelden başlamış ve ebede kadar gidecektir.
Divan şiirinde aşıklar sevgili ile Bezm-i elest’ten tanışırlar.
Aşık maşuğu orada görür, aşık olur ve onun aşkıyla yanmaya başlar. Aşık maşuğa ezelden “aşina”dır.
Aşk… Ezelde Bir Merhaba İdi; Hâlâ Ki Odur… Ki (İskender Pala)
Aşıklar birbirlerine bezmi elestte “bela/evet” demişlerdir.
Belki de bu yüzdendir aşk için acı çekmek…
Aşk da parmağa takılan alyansın çembere benzemesi gibidir,
Matematiksel olarak çemberin anlamı ise başlangıç ve sonuç noktası olmamasıdır.
Alyans takıldığında verilen anlam “ben sana ezelden ebede kadar bağlıyım”dır.
Kavuşamayanların üzülmesine gerek yoktur. Aşıklar arasındaki bağ ezelden başlamış ve ebede kadar devam edecektir.
*
Romeo ve Juliet; Kafka ve Milena; Şah Cihan ve Mümtaz Mahal. Kleopatra ve Mark Antony; Paris ve Helen
Kerem ile Aslı; Ferhat ile Şirin; Leyla ile Mecnun; Tahir ile Zümre; Yusuf ile Züleyha…
Batıda bu aşklar “ve” bağlacı ile biz de ise “ile” bağlacı ile ifade edilir.
Batıda “Romeo ve Juliet” ayrı birer bireydir. “Ben” vardır.
Leyla ile Mecnun da ise Leyla Mecnun ile vardır. Bir bütündür. “Biz” vardır.
Fuzuli ‘nin Leyla ile Mecnun’da dediği gibi
ger ben ben isem nesin sen ey yar
ver sen sen isen neyim ben-i zar….
Mesnevi’de bu konuyla ilgili çok güzel hikaye vardır.
“Birisi geldi sevgilinin kapısını çalar. Sevgili içeriden “Ey güvenilir kişi, Kimsin ?” diye seslenir..
Kapıyı çalan “benim” deyince sevgilisi “git” der.. Senin için içeri girme zamanı değildir. Böyle bir manevi nimetler sofrasında ham kişinin yeri yoktur.
Zavallı adam kapıdan döner, tam bir yıl yollara düşer, sevgilisinin ayrılığı ile yanar, yakılır.
O yanık ateşi ile pişerek dönerek gelir. Tekrar kapıyı çalar.
Sevgilisi içerden “kapıyı çalan kimdir” diye bağırır. Adam “ ey gönlümü almış olan! Kapıdaki sen’sin.” cevabını verir.
Sevgilisi: Mademki şimdi “sen” bensin”. Ey “ben” olan; “ben”den ibaret olan içeri gir. Bu ev dardır. Bu evden iki “beni “ alacak yer yoktur.
İğneden geçirilecek iplik, iki ayrı iplik olursa, ucu çatallaşır da iğneden geçmez. Mademki sen tek katsın, birsin; gel bu iğneden geç…
*
Halil Cibran, “Ermiş” kitabında aşıklar arasında “ve” olmasını tavsiye eder.
“Yeryüzüne birlikte geldiniz ve sonsuza dek birlikte yaşayacaksınız,
Ölümün ak kanatları günlerinizi dağıtana dek birlikte olacaksınız,
Tanrı’nın suskun anıları katına eriştiğinizde bile birlikte olacaksınız,
Ancak bırakın bunca beraberliğin arasında biraz boşluk olsun…
Yan yana olun, ama fazla sokulmadan, Çünkü tapınağı taşıyan sütunlar da ayrıdır,
Çünkü bir selvi ile bir meşe, yetişmez birbirinin gölgesinde…”
*
Ez cümle;
Sezai Karakoç; Mona Roza’ya yazdığı mektubu şöyle bitiriyor.
“beni çıkardığında anlamın bozulmuyorsa bundan böyle ayrı yazılalım”…
ARAŞTIRMA-İNCELEME
1 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
2 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
2 gün önceHABERLER
5 gün önceHABERLER
10 gün önce
Kaleminize, düşüncenize sağlık sayın hocam.