İnanmışlıkla vatanı sevmek, ülkeyi sevmek, bayrağı sevmek, sevdadır. Bu bir toprak parçasını veya bir metre bezi sevmekten çok ama çok öte bir duygudur. Hani Çanakkale’den bahsederken bir Destan diye başlarlar ya sözlerine… Gerçek bir destan.. Tüm fizik kanunlarının iflas ettiği bir savaş… Düşünün metrekareye 6000 (altı bin) merminin düştüğü bir savaş… Değerli okuyucular bir merminin hava da çarpışma ihtimali kaçtır? Belki milyonda bir ihtimal. Eğer Çanakkale’ye giderseniz birçok merminin havada çarpışıp kaynadığını göreceksiniz. Bu bile yaşanan felaketi anlatmaya yeter de artar bile. Mutlaka ama mutlaka ailenize, yakınlarınıza Çanakkale’yi görmelerini tavsiye edin.. Çanakkale Savaşı’nı biraz araştırdığınızda çok ama çok şaşıracaksınız. Duygu yoğunluğu olarak televizyondaki birçok diziyi, aksiyon olarak sinemalardaki birçok filmi sollayacak yaşanmışlıklar var… Üstelik sinema ve dizilerde ki gibi hayal ürünü veya kurgu değil… Düşünün bugün ellerimizi kollarımızı sallayarak geziyorsak… Eşimizle, sevdiklerimizle, vatanımızda fütursuzca gezebiliyorsak bunu bedelini canlarıyla ödeyen atalarımıza borçlu değil miyiz? Tam burada sormak isterim. Eşini, yavuklusunu, anasını, babasını bırakıp cepheye koşan ve bir daha geri dönmeyip şehit olan bu insanlara gerekli saygıyı gösterebiliyor muyuz? Bugün bu yiğit askerlerle çarpışanlar bile yiğitliklerini karakterlerini anlata anlata bitiremiyorlar. Çanakkale Savaşı’nda inanç, vatanseverlik, sevgi, vefa, merhamet, insanlık, hepsini bulmak mümkün. Dedim ya bu ülkede yaşayan her vatandaşımız Çanakkale Destanı’nı bilmeli, anlamalı, anlatmalı, görmeli, teşvik etmeli. Çünkü çıkarılacak çok ama çok önemli dersler var. Bir rivayete göre 80’li yılların sonu. Türkiye den bir heyet “Nasıl oluyor da atom bombasıyla yerle bir olan, ardından dünyanın süper gücü olan ve adet örfünü kaybetmeden bu kadar kısa zamanda bunu başardılar? diye Japonya ya giderler.” Heyet incelemelerden sonra yurda döner. Bir zaman sonra Japonya heyetini ülkemize davet ederler. Japon bilim insanları da geniş çaplı incelemelerde bulunurlar. Heyet bizim heyetlerle bir araya gelip durum değerlendirmesi yaparlar. Ardından şu müthiş olayı anlatırlar..
MİLLİ ŞUUR
“Sizler de Milli Şuur eksik diye söze başlarlar” Yetkililerimiz şaşırırlar. Bizim çocukların damarlarındaki asil kan milli duygularımızın kaynağıdır halbuki… Nasıl Milli Şuur olmaz?… Yine de fazla ses çıkarmazlar. Ne de olsa misafirdirler. Japon heyet anlatmaya devam eder. “Biz Japonlar daha öğrenci anasınıfındayken onları bir geziye çıkarırız. Sesten hızlı trenlerimize bindiririz. Robotların çalıştığı büyük fabrikalara, teknoloji stantlarına götürürüz. Büyülenmemek elde değildir. Sonra çocuklara bir şok yaşatırız. Hiroşima ve Nagazaki’ye yani atom bombalarının atılıp milyonlarca insanın sakat kaldığı öldüğü yere götürürüz. İbret olsun diye olduğu gibi bıraktık. Şehrin o bombadan sonraki korkunç izlerini anlatan fotoğraflar ve binalar halen durmaktadır. Şuan bile doğumlar sakat olmakta, ot bile yetişmemektedir. Ve deriz ki eğer bu ülke için çalışmazsanız, sizden öncekileri geçmezseniz vatanınız işte böyle düşmanlar tarafından bombalanır. Hiçbir canlı yaşamayacak şekilde size bırakıp giderler. Bu ülkeyi halkımızı sevmezseniz bu bir ihanettir. Size şunu hatırlatalım ki Türkiye de çalışan birçok teknik elemanımız var. Bunların herhangi birine bu konuyu sorabilirsiniz. .” Türk heyeti Japonları dinlerken gözyaşlarını tutamazlar.. Sormadan da edemezler.” Peki sizi heyecanlandıran bu olay var peki ya biz?” deyince Japonlar atılır. “Nasıl göremezsiniz? İncelemelerimizde gördük ki Sizin Çanakkale deki savaşlar ve yaşananlar bizim Hiroşima ve Nagazaki’yi kat be katlayacak düzeyde. Bir metrekareye altı bin merminin düştüğü savaşta Türkler galip çıkıyor… Üstelik karşılarında bir tek devlet değil, birleşik güçler var. Olmayacak şey oluyor. Bu bölge gençlerinizin şok olması için yeter de artar bile. Bir metrekareye altı bin mermi! Şok etmek için yeter!!!
ARAŞTIRMA-İNCELEME
1 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
3 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
3 gün önceHABERLER
5 gün önceHABERLER
10 gün önce