Manzara bir öncekilerden farklı değil. Mekân, aynı. Ege’nin incisi, üçüncü büyük kent İzmir. Zaman, beş yıl sonrası. Aday adaylarından birçoğunun sadece ad ve simaları değişik. Taktik aynı. Söylemler aynı. Aday enflasyonu öncekini aratmayacak cinsten. Partiler arası, hatta parti içi adaylar arası çekişme aynı. O ekran senin, bu mahalle benim, bu çarşı sizin, şu sokak bizim. Bu köy onların, falan kasaba bunların. Projesizlik de aynıyla vaki. Kulağımıza gelen kadarıyla ceviz kabuğunu doldurmayacak, eften püften klasik söylemlerden başka bir şey yok. Gerçekleşme ihtimali zor olan vaatler şimdilerden ayyuka çıkmış durumda. Kentin kanayan yaralarına, tıkanan damarlarına reçete yok denecek kadar az. Kentsel dönüşüm gibi dev bir problemin halline değinen pek yok. Ya da İzmirliler olarak bizler işitmedik. Sürdürülebilir, akıllı, gelecek vaat eden, bilime dayalı, ayakları yere basan, insan odaklı modern kentleşmeyi esas alan söylemlerden ziyade günü birlik, tribünlere yönelik çözüm söylemleri almış başını gidiyor. Kuyuya atlayan nerdeyse hiç yok. Etrafında turalayan, say sayabildiğin kadar. Seçmenin aklını çelecek, İzmir’e rahat bir nefes aldıracak, gerçekleştirilebilir, kalıcı, yeni bir şeyler…, oda maalesef yok. Kendisini ve kentini yenileyemeyen yenilir. Seçilecekler cephesinde durum üç aşağı beş yukarı böyle.
SEÇMEN CEPHESİNDE VAHİM DURUM
Seçmen cephesinde durum daha vahim. Kentin yaşanmazlığından her zamankinden fazla yılmış, yorulmuş, belediye görevlilerin himmetine mahkûm olmaktan usanmış, sesinin ve şikâyetlerinin kulak ardı edildiği, keyfi uygulamalardan, kendisini yok sayan, müdahil olamadığı icraatlardan bıkmış, önceki yerel seçimler evvelinden mangalda kül bırakmayacak cinsten verilip de yerine getirilmeyen bi dünya vaadin gerçekleşeceği anı iple çeken, kimi seçeceğini şaşırmış durumdaki bir seçmen var. Plansız kentleşmeden hayatı çekilmez hal almış, trafik keşmekeşini sonuna dek yaşayan, bazı minibüs şoförlerinin magandalıklarına katlanan, taksi şoförlerinin kural tanımazlığını, kaldırım, cadde ve sevgi yolu işgallerini kanıksamak zorunda olan, yağmurda can simidi, şnorkel ve olta takımı ile dolaşmayı alışkanlıkları arasına sokmuş, şehir içi ulaşımın kahrını sabah akşam çeken, balık istifi yaşamayı hobileri arasına almış, tozun-toprağın, çamurun-çukurun içerisinde düşe kalka yürümeye alışmış, aktarmalardan, o durak senin bu istasyon benim koşuşturmayı özel zevklerine dâhil etmiş, istim üzere giderken birden bire rayların ortasında dakikalarca duran “modern ve seri” ulaşım aracımız İZBAN’a gülüp geçmeyi adet haline getirmiş, Yeşilyurt gibi dar caddelerde karşılaşan körüklü otobüslerin dakikalarca trafiği tıkamasına, kavgalara, gürültülere aşina bir seçmen var karşımızda. Sürüş tekniklerinden bi haber bir kısım otobüs şoförlerinin işkenceleri olmazsa olmazları olmuş, belediyelerde amca, dayı, hala, teyze, hemşeri bulabilirse işini önce yaptıran, işe girebilen bir seçmen var karşımızda. 50 yıldır tapusunu alamamış koca bir Lale Mahallesi sakinleri var karşımızda. Gürçeşme’de, İzmir’in göbeğinde, tüm iyi niyetlerine rağmen, yıllardır tapu bekleyen, her dönemde de İl Özel İdaresi’ne, Milli Emlak’a havale edilen, yıllardır kapı kapı sürünen Lale Mahallesinin seçmen kitlesi var karşımızda. El insaf. Hali pür melalin gerisini havsalalarınıza bırakmak istiyorum.
FANATİK SEÇMEN
Birde öylesi bir seçmen takımı var ki fanatik mi fanatik. İşte, seçmenin genelliği, zorluğu tamda bu nokta da kendini gösteriyor. Seçmek, şahsi menfaatlerden ziyade kentin umum menfaatlerini gözetmeyi gerektirmektedir. Seçim, “kendilerine memuriyet, temsil yetkisi veya bir vekâlet verilecek, kanuni şartlara uygun kişilerin, bir kısım veya bütün vatandaşlar tarafından tercih ve tespit edilmesi, toplu bir iradenin birden fazla aday arasında tercihte bulunması işlemidir.” Sözlük anlamı kısaca budur. Seçiminizle, maddi ve manevi ferahınızı bir nevi birilerine emanet edeceksiniz. “Emanetimizi alın, gözünüz bakın. Bizi rahata erdirin” diyeceksiniz. “Yol, su, elektrik, ulaşım ve diğer hizmetlerimizi aksatmayın” diyeceksiniz. Birde maaş ödeyeceksiniz. Belki de bu yüzden seçmek dünyanın en zor işlerinden biridir. Belki de bu yüzden seçmeden önce kılı kırk yarmalı, yerel seçimler siyasallıktan arındırılmalıdır. Kılıç kuşanmaya ehil gördüğünüz adaya oy verilmelidir. Seçimlerde, seçim “sizsiniz”. Sağlıcakla kalınız.
ARAŞTIRMA-İNCELEME
1 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
3 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
3 gün önceHABERLER
5 gün önceHABERLER
10 gün önce