2002 yılından bu yana AK Parti’ye hiçbir seçimde oy vermedim. Ülke içerisindeki bazı politikalarını ve icraatlarını da beğenmiyor ya da tasvip etmiyorum. Ancak bu uluslararası arenada ülkemi eleştirenlere, Cumhurbaşkanıma, Başbakanıma dil uzatanlara sessiz kalacağım anlamına gelmez. Hatta öyle zamanlar olmuştur ki, bu densizler en sert cevabı bizlerden almıştır.
Buradan nereye geleceğiz;
Yaklaşık çeyrek asırdır burnumuzun dibinde bir dram yaşanıyor. Ülkede yaşayan yaklaşık bir milyon Türk ve Müslüman göz göre göre resmen asimile ediliyor!
Bu ülke Bulgaristan.
Ankara ve İstanbul’a ülkemizin birçok şehrinden daha yakın.
Her gün karşılıklı onlarca otobüs seferi düzenleniyor. Başta o malum göç sürecinde Türkiye’ye yerleşen çifte vatandaşlar olmak üzere birçok insan karşılıklı ziyaretler yapıyor, iki ülke ile de diyaloglarını kesmiyor. İşte böyle bir ortamda Türkiye ile hiç ama hiç diyalog kurmayan, Türkiye yönetimini hiçbir dönem muhatap almayan birileri varsa, onlar da HÖH’ün doğal lideri Ahmet Doğan ve havarileri!
Yaklaşık çeyrek asır partiyi yöneten Ahmet Doğan’ın, yaşamında ve icraatlarında şimdiye kadar adından başka hiçbir yerde Türklüğe rastlanmadı.
Zaten kendisine “Siz Türk partisi değil misiniz?” diye sorulduğunda; “Biz herkese eşit bir partiyiz, yalnızca ülkede yaşayan Türklerin büyük çoğunluğu bize oy verdiği için bize öyle bir yakıştırma yapıyorlar” cevabını veriyor.
Doğan ve partisi HÖH, geride bıraktığımız süre içerisinde Bulgaristan’da hep kilit parti konumunda idi ve bu dönemin büyük bölümünü de hükümette geçirdi. Ancak ne yazık ki Türklük’de bu dönemde her gün eridi, adeta yerle bir edildi.
Bugün Balkanların diğer ülkelerini gezerseniz, oralardaki Türk partilerini ve o partilerden seçilen milletvekilleri ve belediye başkanlarının Türkiye ile iyi ilişkilerini ve bu ilişkileri temsil ettikleri Türk azınlık hayrına kullanmak için nasıl çaba harcadıklarını görürsünüz. Bu çalışmaların yeterli olup olmadığını tartışabiliriz, ancak ortada bir emek ve mücadele vardır. Ayrıca Kosova, Yunanistan ve Makedonya’daki, hatta Bosna-Hersek ve Karadağ’daki bu partiler Türkiye ile ülkeleri arasında köprü görevi yapmak gibi önemli bir misyonu da üstlenirler. Ancak biz Bulgaristan’ın demokrasiye geçtiği 1989 yılından bu yana, ne Ahmet Doğan’da ne de HÖH’te böyle bir çaba görmedik.
Türk ve Müslüman toplum arasında işsizlik almış başını gidiyor. Gençler iş, aş peşinde Avrupa ülkelerine kaçıyor, aileler paramparça oluyor.
Ana dilde eğitim ve Türkçe yayınlar noktasındaki mevcut durum ise Jivkov dönemini aratıyor
Müslüman temsilcilerin seçtiği Başmüftü hükümet tarafından tanınmıyor
Vakıf eserlerine değişik gerekçelerle el konuluyor, ibadethaneler türlü bahanelerle kapatılıyor ya da başka amaçlarla kullanılıyor.
Müslümanların cenaze araçlarını Türkiye Belediyeler Birliği gönderiyor, camileri Türkiye’nin değişik belediyeleri restore ediyor ya da sıfırdan yapıyor.(Birkaç yıl önce ziyaret ettiğimiz bir Türk köyünde yaşayan soydaşlarımız caminin ruhsatı için defalarca HÖH’ten yardım istediklerini, ancak sorunu Hristiyan bir Bulgar belediye başkanının çözdüğünü ve inşaatı da Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Recep Altepe’nin üstlendiğini anlatmışlardı)
İşte böyle bir ortamda HÖH’te Türk ve Müslümanların oylarını alıyor, sonra da yan gelip yatıyor.
Allah’tan o malum süreç yaşandı da Türkler ciddi bir alternatife kavuştu. Ahmet Doğan Lütfi Mestan’ı partiden ihraç etmeseydi belki de bu devran böyle sürüp gidecekti. Şimdi, Mestan ve DOST’un hızlı yükselişinin önlenemeyeceğini gören bazı çıkar şebekeleri ve Doğan piyonları diyor ki; “Mestan HÖH’te değil miydi, ne farkları var?”
O zaman sizde daha önce kurulan Hürriyet ve Şeref Partisine oy verseydiniz, ya da yeni bir parti kurup, bu gidişe dur deseydiniz.
Tabi DOST kurulduktan sonra ortalık bir anda hareketlendi. HÖH’çü arkadaşlar ilk kez, bölgenin lider ülkesi Türkiye’yi hatırladı, Türkiye’de yaşayan yaklaşık 400 bin Bulgaristan seçmeni Türk’ün kısa sürede DOST’a nasıl sahip çıktığını gördü. Zaten bundan sonra da riyakârlıklar üst üste geldi, yapmacık ziyaretler gerçekleşti. Tabi bu ziyaretlerde umduklarını ne kadar buldukları da ayrı bir tartışma konusu.
Ancak bu arada Lütfi Mestan ve DOST yönetimi çok güzel bir şey yaptı. Anıtkabir’den başlayarak, MHP,CHP ve AK Parti’yi ziyaret etti ve bizzat liderlerle görüşerek neden bu yola çıktıklarını anlattı. Mestan ve ekibi aslında şu mesajı verdi; “Öncelikli muhatabımız Mustafa Kemal’in kurduğu Türkiye Cumhuriyetidir ve tüm partiler bizim dostumuzdur”
Mestan o ziyaretler süresince hep aynı açıklamayı yaptı ve bir şu noktalara vurgu yaptı; ”Bizim Bulgaristan’da Türk Milliyetçiliği yapmak gibi bir niyetimiz yok, amacımız bölgedeki dost ve müttefik iki ülke arasındaki ilişkilerin gelişmesine katkı yapmak, Bulgaristan ve Türkiye arasında köprü görevi üstlenmek” Mestan ve ekibi bu konuda da ne kadar samimi olduğunu partinin ilk kurultayında gösterdi ve kongreye katılan, AK Parti, CHP ve MHP temsilcilerine aynı ilgiyi gösterdi.
Tabi bu arada HÖH’te apar topar kurultayını yaptı, “Küçük Ahmet” diyebileceğimiz zihniyette, manevi evlatlarından biri genel başkan seçildi. Yeni Genel Başkan Mustafa Karadayı ilk açıklamasında diyor ki;” En önemli görevimiz partimizin birlik ve beraberliğini korumaktır”
Bir kere her şeyden önce olan bir şey korunur. Ayrıca, birlik ve beraberlik isteyenler, yalnızca Rusya’yı eleştirdi diye genel başkanı partiden atmaz (Bu arada iyi ki de attınız)
Tabi bu arada birkaç gün içerisinde HÖH’ün de destekleriyle Bulgaristan Parlamentosundan bir yasa geçti.
Yeni yasaya göre Bulgaristan dışında yaşayan ülke seçmenleri yalnızca Bulgaristan temsilciliklerinde oy kullanacak.
Bu ne demek biliyor musunuz?
Şimdiye kadar Türkiye’nin değişik bölgelerinde kurulan 130 sandıkta oy kullanan yaklaşık 300 bin Türk seçmen, bundan böyle yalnızca, Ankara’daki Bulgaristan Büyükelçiliğinde, İstanbul, Bursa ve Edirne’deki konsolosluklarda oy kullanabilecek.
Şimdiye kadar çıkarttığı milletvekillerinden 7-8’ini Türkiye’den gelen oylarla kazanan HÖH’ün bu yasaya evet demesi ne demek biliyor musunuz?
“Artık Türkiye’den bize oy gelmez, DOST patlama yapacak, biz gerekirse Türk düşmanı ATAKA ile ittifak yapmalıyız ama bunun önüne de geçmeliyiz”
Gelelim bizimkilere, yani bu yazıya neden bu cümlelerle başladığımıza;
Türkiye muhalefetinde şöyle bir hastalık var; “Tayyip Erdoğan ve AK Parti kimi destekliyorsa biz karşısında olalım”
HÖH Kurultayı ile ilgili haberleri takip ettik. Göçmen seçmenlerin ağırlıkta olduğu bölgelerin milletvekilleri ve belediye başkanları başta olmak üzere, bizim muhalefetten kimi ararsan orada.
Ya Allah aşkına, Sayın CHP Genel Sekreteri, adama Atatürk portresi hediye ediyorsun, peki sordun mu, şimdiye kadar şahsen ya da parti olarak Anıtkabir’i hiç ziyaret etmişler mi?
Ya da şu ana kadar bu HÖH yöneticileri, CHP ya da MHP’nin kaç kurultayına katıldı ve de sizi kaç kurultayına davet etti?
CHP ve MHP’nin HÖH’e sarılmasının iki nedeni var;
Birincisi; ”AK Parti DOST’tan yana açık tavır aldı, bizim hemen karşısındaki partiyi desteklememiz lazım”
İkincisi; “Türkiye’de yaşayıp Bulgaristan’da HÖH sempatizanı olanlar Türkiye seçimlerinde bizi desteklesin”
Yine yanlış ata oynadınız! Çünkü Türkiye’de HÖH’çü Bulgaristan seçmeni kalmadı. HÖH ardık miyadını doldurdu. Şu anda HÖH’çü gözükenler de sırf, iş, aş korkusuna seslerini çıkartamıyor, ancak ilk seçimlerde bu iddiamızın ne kadar doğru olduğunu sizde göreceksiniz.
İçeride ne yaparsanız yapın, hangi eleştiride bulunursanız bulunun bizi ilgilendirmiyor. Ama ne olur dışarıya karşı birlik ve beraberlik içerisinde olun. Yıllardır burnumuzun dibinde Türklüğü bitiren insanlara, sırf karşısındakini AK Parti destekliyor diye destek olmayın. Şimdi diyeceksiniz ki; “Biz destek olmadık, biz ikisine de eşit mesafedeyiz, iki kongreye de temsilci gönderdik” Onların istediği de zaten bu. Yani kafaları bulandırmak
Hiç incelediniz mi, bu noktaya nasıl gelinmiş?
Ahmet Doğan ve HÖH Türkiye ile siyasi ve ticari iyi ilişkiler kurmuş, partisine mensup bakanlıklar aracılığıyla Türk yatırımcıların Bulgaristan’da yatırım yapıp, Türk ve Müslümanlar başta olmak üzere Bulgaristan Halkına istihdam yaratmış,
Ana dilde eğitim yapan okullar açmış,
Türk ve Müslüman vakıflar ecdattan kalan eserlerin yönetimini elde etmiş,
Kendi din adamlarını seçmiş,
Türkçe yayın yapan, televizyon, radyo, gazeteler açmış,
Çocukların temel din eğitimlerini almalarını sağlamış,
AK Parti’de Ahmet Doğan’a demiş ki;” Bunlar yetmez, önüne Mehteri, yanına da Çorlu’daki 5’inci Kolorduyu alacaksın, Sofya’ya doğru yürüyeceksin” öyle mi?
Hristiyan belediye başkanı bize olan saygısından tavuk yerken, bizim masamızda domuz yiyen parti başkanları ve yöneticiler gördüm,
45 yaşındaki bir Türk annenin, bir cami ziyaretinde gördüğü ilmihali inceledikten sonra “Gusül ne demek Şükrü Bey?” sorusuyla karşılaştım.
Bunlar sizin için önemli olmayabilir, ancak bizim için önemli. Lütfen bu tabloyu yaratanlara ve bu gidişata duyarsız kalanlara destek olmayın.
İster sevin, ister sevmeyin, ben konuşulanlara değil gördüklerime inanırım. Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti, Balkanlar başta olmak üzere tüm Türk-İslam Dünyası için umut olmuştur. Hemen burnumuzun dibindeki bir milyon kardeşimiz, başta TİKA olmak üzere ülkemizin değişik kurumları aracılığıyla dost ve akraba topluluklara yaptığı hizmetlerden mahrum olmamalıdır.
Son olarak; Üsküp’ten Gazze’ye, Prizren’den Saraybosna’ya bir büyük coğrafya Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti’yi neden umut olarak görüyor, neden ellerinde Bozkurt anahtarlıkları, yakalarında Atatürk rozetleriyle gezerken, Ak Parti seçimleri kazanınca çılgınca kutlamalar yapıyor hiç düşündünüz mü?
Ya da, Sayın Başbakanın Dışişleri Bakanı iken ziyaret ettiği, Lübnan’daki Türkmen Köyünün o tarihi artık her yıl bayram olarak kutladığını biliyor musunuz?
“Adriyatik’ten Çin Seddine” ve “Yurtta sulh cihanda sulh” sloganlarını duvarlara asarak, ardından Ankara’da yan gelip yatarak, ne sulh oluyor ne de oralara hâkim olabiliyorsunuz.
Gitmediğiniz, görmediğiniz yer sizin değildir.
Gidin, görün, konuşun ve bu sevginin nedenini bizzat o insanlardan dinleyin..
Kaynak: diyariturk.com
BALKAN YEMEKLERİ
2 gün önceHABERLER
5 gün önceHABERLER
10 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
18 gün önceHABERLER
27 gün önce