Türkiye’yi yarınki seçimlerden sonra yeni bir gündem bekliyor ki o da hiç kuşkusuz anayasa değişikliği. Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın kapsamlı bir anayasa değişikliği konusunda yaklaşık bir yıl önceki açıklamalarına baktığımızda, Türkiye’nin seçim sonrası gündeminin bu olacağı açık bir şekilde anlaşılıyordu. Hatta Sayın Başbakanı yakından takip edenler, kendisinin anayasa değişikliği hakkında partisinin yetkili kurul ve kurmaylarına çalışma başlatmaları talimatını verdiğini ve diğer partilere de Haziran 2011 seçimleri sonrasında teklif edilmesi düşünülen yeni anayasa konusunda aynı şekilde kapsamlı bir çalışmanın içinde olmaları çağrısında bulunduğunu da hatırlayacaklardır. Aslına bakarsanız 1982 Anayasası’nın rahmetli Özal’ın iktidara gelmesinin ardından değiştirilmesi ihtiyacı hemen hissedilmiş ve o günlerden bu günlere 1982 Anayasası yüzlerce kez değiştirilmiştir. Yani yeni ve sivil bir anayasa yapılabilmesi ihtiyacı Türkiye Cumhuriyeti için çok uzun yıllara dayanmaktadır. Mevcut anayasamızda konsensüs sağlanmış olan değiştirilemez maddelerinin dışında tamamen ortadan kalkması, Türkiye’yi 21. yüzyıla taşıyacak ve projelerinin hayata geçirilmesi hususunda büyük bir engelinde aşılmasını sağlamış olacaktır.
BAŞKANLIK SİSTEMİ
Tabi ki yeni anayasa bahsedilirken değiştirilemez maddelerinin dışında sistem değişikliğine gidilmesi olasıdır. Sistem değişikliğinden kastımız da “Başkanlık” sistemidir. Önümüzdeki dönemin büyük bir bölümünü bu sistemin artı ve eksilerini tartışarak geçireceğimiz şimdiden aşikârdır. 2. Dünya Savaşı dönemi haricinde Türkiye de 1923–38, 1950–60, 1965–69, 1983–89 ve nihayet 2002–2011 dönemlerine baktığımızda istikrar, kalkınma, gelişim ve değişim görürüz. Bunun nedeni Türk insanının demokrasi alışkanlıklarında gizlidir. Ülkemiz her ne kadar 88 yıllık bir cumhuriyet olsa bile aslında bakarsanız eğer ülkemizin demokrasi tecrübeleri cumhuriyetten daha eski hatta çok uluslu bir imparatorluk olması hasebiyle de daha kapsam ve teferruatlıdır. Bu sebeple büyük bir imparatorluğun tek ve biricik varisi olan Türkiye Cumhuriyeti insanı, demokrasi batılı müttefiklerinden farklı olarak algılamakta, tercilerini belirledikten sonra güçlü iktidarlar tarafından uygulanmasına rıza göstermektedir. Bu 1000 yıllı aşkın devlet geleneğimizin bize kazandırdığı ayrıcalıklı bir özelliktir. Seçimlerden sonra oluşacak T.B.M.M’nin büyük bir olasılıkla yen anayasanın hazırlanmasında, güçlü tartışmalar içerisinde de olsa büyük zorluklar yaşayacağı kanaatinde değilim. Çünkü yeni anayasa isteği iktidarın bir dayatması olmayıp, tam tersine milletin on yıllardır süren samimi bir talebidir. Unutulmaması gereken şudur, Türkiye Cumhuriyeti’nin 2002–2011 yılları arasında sağladığı başarı, mevcut anayasanın yasama, yürütme ve yargıya sağladığı imkânlar dâhilinde elde edilmiştir. Hazırlanacak olan yeni anayasa bu imkânları daha da artırmalı, ülkemizin çağdaş uygarlıklar seviyesinin üzerine çıkmasında millet iradesini ve üstün tutmakla birlikte fert haklarının korunmasının yanında geliştirilmesine de kapıyı sonuna kadar açık tutmalıdır. Kişi hak ve özgürlüklerini çağdaş seviye de ortaya çıkaran bir anayasa metni Türkiye’de tek bayrak, tek millet ve tek devlet olgusunun da zamkı olacaktır.
HABERLER
19 saat önceHABERLER
19 saat önceKÖŞE YAZARLARI
4 gün önceKÖŞE YAZARLARI
9 gün önceKÖŞE YAZARLARI
15 gün önce