28 Haziran 2009 tarihinde yapılan genel seçimlerde bir dört yıl daha iktidarı
kazanan Berişa, Arnavutluk’un NATO üyeliğinden sonra ülke imajının iyileştiği,
hükümet güvenilirliğinin arttığı, ayrıca ekonomik kalkınma ve yabancı
yatırımlar için daha güvenli bir ortamın sağlanması sayesinde daha fazla
ilerleme fırsatı elde edildiğini her defasında belirtmektedir. Gerçekten de
Arnavutluk’un İstatistik Enstitüsü’ne (İNSTAT) göre, ülkenin küresel finansal
krize rağmen GSYİH’sı 2008 yılında %6 oranında büyümüştür. 2009 yılının ilk
yarısında da büyümenin %6 oranında devam ettiği belirtilmektedir. Bu ekonomik
göstergeler, bölgenin en iyisi olduğunu anlamını taşımaktadır ki bu
Arnavutluk’un bölgede söz sahibi olmasına büyük katkılar sağlamaktadır.
Başbakan Berişa, 2007 Temmuz ayındaki bir açıklamasında, “Geçen yıl içinde ciddi bir
enerji krizi yaşamamıza rağmen bu denli yüksek bir büyüme oranı yakaladık. Bu
rakam, 2008’de de hedefimizdir” diye belirtmişti. 2008-2009 yılında enerji
krizini çözmüş ve yap-işlet sistemiyle özellikle İtalyan firmalarıyla
anlaşmalar yaparak bir de nükleer enerji santralinin inşaatını Mayıs 2009’ta
başlatmış ve de 2009 yılının ilk yarısında da büyümenin %6 oranındaki istikrarı
yakaladığı da ortadadır.
Öte yandan ülkede uygulanan güçlü kontrol sisteminin bir sonucu olarak enflasyon %4 düzeyinde tutulabilmiştir ki, tüm bu gelişmeler Arnavutların daha müreffeh bir gelecek yönündeki umutlarını arttırmaktadır. Hemen belirtilmelidir ki, Arnavutluk’un bölgesel bazda böylesi ilerleme
sağlamasında Brüksel merkezli AB’nin yapıcı etki ve katkıları kayda değerdir.
Arnavutluk kamu idaresi, projelerin ve paranın kullanımı ve yönetimi konusunda pek çok
zorlukla karşı karşıya kaldığı belirtilirse de geçtiğimiz yıl yatırımların
yalnızca %80’inin gerçekleştirildiği ve AB’nin de aralarında bulunduğu
uluslararası kuruluşlar, Arnavutluk’un kamu idaresinin kaynaklarını yönetme
potansiyeli konusundaki tavsiyeleri ve uyarıları önemsediğini ve hükümetin
dikkatli tutumu nedeniyle 2009 yılında bu türden sorunların asgari düzeye
düştüğünü açıklamışlardır. Daha on yıl öncesine kadar ciddi bir siyasi ve
toplumsal karışıklık içinde olan Arnavutluk, bugün doğrudan yabancı
yatırımlarda genel bir artış yaşamaktadır. Pek çok küresel büyük şirket, başta
enerji sektörü ve iletişim hatları olmak üzere çeşitli projelerle
ilgilendiklerini dile getirmiştir ve bu projelerin çoğunun uygulamasına
başlanmıştır.
Tirana yönetimi, ayrıca bağımsız bir Kosova’nın bölgeye istikrar getireceğinden emin
olarak büyük emek sarf etmiştir. Bağımsızlık öncesi olduğu gibi, sonrasında da
iki ülke arasındaki ticareti artırarak bu istikrardan karşılıklı olarak yarar
sağlanması amaçlanmış ve sonuçları da görülmeye başlamıştır. Ayrıca Kosova
ekonomisinin bağımsızlık sonrası büyüme potansiyeline bağlı olarak iletişimin
de arttığı görülmektedir. Yani bağımsızlıkla 17 Şubat 2008’den günümüze bölgeye
istikrarın gelmeye başladığı değerlendirilmektedir ki bu gözle görülen
realitedir. Tirana hükümetin, Kosova ve Arnavutluk arasındaki trafiği artıracak
olan en önemli projelerinden biri olan Durrës-Kukës otoyolu, yani Adriyatik
denizini Kosova ile bağlayacak olan yol, Amerikan-Türk ortaklığı şirketi
tarafından yapılmaktadır. Karayolunun, büyük bölümü genel seçimlerden önce
tamamlanmış, hatta açılışa (26.06.2009) Türkiye Başbakanı Recep Tayip Erdoğan
da katılmıştır.
Sonuç olarak, Arnavutluk Batıya dönmenin sağladığı nimetleri özellikle Kosova
krizinin ardından ivme alan AB ilgisine bağlı olarak izlediği dikkatli
politikalar sayesinde nihayet toplamaya başlamıştır. On yıl önce dünyanın gözü
önünde bir yoksulluk abidesi ve de merhamet duygularını harekete geçiren
insanlık dramlarının sergilendiği bir coğrafyadan, Avrupa’nın ortasındaki bir
alt Sahra ülkesi görünümünden modern, demokratik, dinamik bir biçimde ekonomik
anlamda kalkınan sağlıklı bir Avrupa ülkesi yönünde kabuk değiştirmiştir. Bunda
elbette AB’nin sağladığı fonlar ve de yürüttüğü dikkatli rehberliğin etkisi
büyüktür. Bununla birlikte, Arnavutlar kültür olarak Avrupa’ya aittir ve
Müslüman bir ülke olmasına rağmen, din konusundaki Bektaşi inancından
kaynaklanan liberal anlayışın kadın ve azınlık hakları konusundaki özgürlükçü
duruşu, çoğulcu demokrasisi ve en önemlisi daha iyi bir geleceğe dair kuvvetli
beklentileri ile daha da iyisini yapabileceğinin sinyallerini vermektedir.
ARAŞTIRMA-İNCELEME
1 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
3 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
3 gün önceHABERLER
6 gün önceHABERLER
10 gün önce