Bundan birkaç ay önce Devlet Bakanı Faruk Çelik, Başbakanlığa bağlı Dış Türkler Başkanlığı’nın kurulacağını açıklamıştı hatırlarsanız. Bu konudaki çalışmalar şu anda ne aşamada bilemiyoruz tabii ama Dış Türkler Başkanlığı’yla ilgili yasa tasarısının yıl sonuna kadar meclise geleceği ve başkanlığın 2010 yılında çalışmalarına başlayabileceği yazılıp çizilmişti. Henüz bir haber çıkmadı. Umuyoruz en kısa zamanda Dış Türkler Başkanlığı’nın kurulduğunu ve faaliyetlerine başladığını görmek nasip olur. Türkiye’nin böyle bir kuruma şiddetle ihtiyacı var çünkü.
TÜRK NÜFUS
Dünyada ülke dışında yaşayan en kalabalık soydaş ve akraba topluluklarına sahip ülkelerden birisidir Türkiye. Avrupa’dan başlayın Balkanlara doğru gelin. Avrupa ülkelerinde yaşayan Türk göçmenlerin nüfusu 5 milyonu geçiyor. Balkanlarda, Sırbistan, Karadağ, Kosova, Makedonya, Yunanistan, Bulgaristan, Romanya ve Moldavya’daki Gagauz Türkleri ile birlikte toplam olarak 2 milyon dolayında Türk yaşıyor.
Kıbrıs ve Orta Doğu’da ciddi anlamda Türk nüfusu vardır. Kıbrıs Türkleri, Suriye’deki ve Irak’taki Türkmenler, İran’daki Azeri Türkleri ve Türkmenler, kesin bir sayı verilemese de milyonla ifade ediliyor. Azerbaycan, Rusya, Ukrayna ve Orta Asya ülkelerindeki (Çin’in Sincan-Uygur Özerk Bölgesini de katarsanız) Türk ve akraba topluluklar çok geniş bir coğrafyada yayılmış durumda. Bunun dışında, özellikle ABD, Kanada ve Avustralya gibi dünyanın çeşitli ülkelerinde yaşayan önemli sayıda Türk göçmen nüfusu var. Yapılan istatistikler de Türkçe’nin dünya üzerinde 250 milyon dolayında insan tarafından konuşulan bir dil olduğunu gösteriyor. Bu da dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 5’ine tekabül eder ki, oldukça önemlidir.
Ancak, bütün bunlara rağmen dünyadaki Türklerin en güçlü devleti Türkiye’nin Dış Türklere yönelik politikaları çoğu zaman ikinci plandaydı ve kurumsal bir örgütlenme yoktu. Yani bir diaspora anlayışı yoktu Türkiye’nin. Dış Türkler Başkanlığı bu açıdan büyük önem taşıyor. Hemen aklıma gelen, “Türkiye gibi önemli ülkelerin bu tarz yapılanmaları var mı?” sorusu. İngiltere’de eski sömürge ülkelerine, İngilizce konuşulan ülkelere yönelik çalışan bizdeki müsteşarlık benzeri bir kurum var (eskiden Sömürgeler Bakanlığı idi). Keza, Fransa’nın da eski sömürgelerine, Fransızca konuşulan ülkelere yönelik çalışan bir kamu kurumu var. İspanya’da Dışişleri Bakanlığına bağlı, özellikle Amerika kıtasındaki İspanyol kökenli akraba toplulukları için çalışan bir kurumu, İtalya’nın da yine Dışişleri Bakanlığına bağlı, ülke dışında yaşayan İtalyan kökenli göçmenlere yönelik politikaları yürüten bir kurumu var. Bunların ikisi de bizdeki müsteşarlık karşıtı. Arnavutluk ve Ermenistan’da diaspora bakanlıkları, Yunanistan’da da diaspora işlerinden sorumlu bakanlık var. Bunlar sadece bulabildiğim örnekler ve bu ülkelerdeki bu diaspora kurumları uzun süredir faaliyet gösteriyor.
HARD DIPLOMACY
Türkiye bu konuda belki biraz geç kalıyor ama zararın neresinden dönersek kardır düşüncesi durumu biraz kurtarıyor. Birçok kişi soracaktır, böyle bir yapılanmanın mantıklı bir gerekçesi var mıdır? Dünyada artık iki çeşit diplomasi var: birincisi klasik diplomasi (İngilizce deyimiyle “hard diplomacy”), devlet ve resmi kurumlar vasıtasıyla yürütülen müzakere diplomasisi. İkincisi ise yumuşak diplomasi yada kültürel diplomasi (İngilizce deyimiyle “soft diplomacy” yada “cultural diplomacy”), bir ülkenin dünyada kendi lehine kamuoyu oluşturmak için özellikle ülke dışında yaşayan soydaş ve akraba toplulukların katkılarıyla yürütülen diplomasi. Birincisi, devlet eliyle yürütüldüğü için hareket sahası kısıtlı. Ancak, ikincisi resmi kanallardan yürütülmediği için çok daha geniş bir hareket ve etki alanına sahip. Anlamak için şöyle örnekleyelim. Almanya’da, içinde 3-4 diplomatın görev yaptığı Türk Büyükelçiliği ve konsoloslukları mı Türkiye lehine daha güçlü bir kamuoyu oluşturabilir, yoksa orada yaşayan 3 milyon Türk ve onların kurmuş olduğu yüzlerce sivil toplum kuruluşu mu daha etkin bir kamuoyu oluşturabilir? İşte bu sorunun cevabı klasik diplomasi ile yumuşak diplomasi arasındaki farkı gösterir.
Türkiye, bu konuda adımlarını yeni yeni atıyor. Ama temennimiz odur ki, Dış Türkler Başkanlığı en kısa zamanda faaliyete geçsin ve bugüne kadar boşa geçen zaman yarattığı açığı kapatmayı başarsın. Aksi takdirde, dünyadaki Türk nüfusunun varlığı Türkiye için hiçbir anlam ifade etmeyecektir.
ARAŞTIRMA-İNCELEME
1 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
3 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
3 gün önceHABERLER
6 gün önceHABERLER
10 gün önce