DOLAR %
EURO %
ALTIN 3.005,411,48
BITCOIN 34122630.46606%
İzmir

PARÇALI BULUTLU

19:11

YATSIYA KALAN SÜRE

118 okunma

Ona Saldırmak Serbest

ABONE OL
08/08/2010 22:00
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Latife Uşşaki doğma büyüme İzmirlidir. Uşak kökenli, İzmirli bir ailenin kızıdır. İzmir lisesinde okumuş, Paris’te Sorbonne Üniversitesinde hukuk okumuş, Londra da dil eğitimi görmüş ve Kurtuluş Savaşı henüz bitmeden Türkiye’ye dönmüştür. 14.Ocak.1923 tarihinde Zübeyde hanımın ölümünün ardından İzmir’e gelen Mustafa Kemal ile tanışmış, Mustafa Kemal ile 29.Ocak.1923 tarihinde de sade bir nikâhla evlenmiştir.

Latife Hanımın modern ve medeni Türk kadını olarak dünya kadınlarına örnek olmuştur. Mustafa Kemal’in isteği ile meclisteki oturumlarını izlemeye giden, meclise giren ilk Türk kadını olma özelliğini taşımıştır. 5.Ağustos.1925 yılında Mustafa Kemal ile boşanan Latife Hanım evliliğine ve eşine dair basına demeç vermemiş, bu konuda yakın akrabalarına uyarıda bulunmuştur.

Eşinin yanında meclise giren ilk kadın olan Latife Hanım, henüz kadınlara siyasi hakların tanınmadığı bir dönemde Mustafa Kemal Paşa’ya “Milletvekili olmak istiyorum” diyebilen idealist bir kadındı. Bu özelliği ile Paşa’yı da etkilemişti. Hatta bir milletvekili konuşmasının ardından “Bugün Türk kadını sizin şahsınız da bir devrim yaşadı” demişti. Bu durum karşısında bugün dahi mecliste kadın milletvekili sayımız oldukça az olması bu konuya gereken önemi vermediğimizin birer göstergesidir.

Latife hanım beyaz kavukluların, kırmızı feslilerin ve koyu renkli kalpaklıların dolu olduğu bir meclise başı dük alnı açık şekilde girerdi. Onun bu hali tamamını erkeklerin oluşturduğu meclis sıralarını derin bir sessizliğe gömerdi. Latife Hanım içeriye girdiğinde Fransız ve Sovyet Büyükelçileri ayağa kalkardı. Bu Paşa’yı oldukça gururlandırmaya yeterdi.

Latife Hanımın cesur, hitabeti oldukça güçlü, sağlam iradeli bir kadındı. Mustafa Kemal Paşa İzmir’de Uşşakizadelerin köşkünü karargâh olarak kullandığı sırada Latife Hanımın da Paşa’ya olan hayranlığı gitgide artıyordu. Paşa da Latife Hanımın Türkiye’nin modernleşmesine ilişkin fikirlerini dinler ve O’nun görüşlerine saygı gösterirdi. Latife Hanım Paşa ile evlenmeden önce de Paşa’nın siyasi işleri ile ilgileniyordu. Araştırmalarım sırasında Latife Hanımın İngiliz donanmasına diplomatik bir tebliğ yazdığına dair bilgilere rastladım.

Latife hanım alışılmasın ötesinde hayat yaşardı. Latife Hanım kafalarda yer eden pek çok tabuyu yıkmış biridir. Paşa ile olan dini nikâhlarında geleneklerin aksine nikâh masasında Latife Hanımın velisi yerine kendisi bulunuyordu. Kadın ve erkeğin eşit olduğuna inan Mustafa Kemal ve Latife çifti oldukça düşün bir mihri müeccel seçmişlerdi.

Bir diğer yıkılan tabuda Latife Hanımın Paşanın yanında halkın karşısına çıkması olmuştur. O dönemlerde kadınlarla erkeklerin yan yana halkın arasında olması olağan bir durum değildi. Latife Hanım ise peçe takmazdı, binici pantolonuyla ata biner ve o halde fotoğraflara poz verirdi, halkın karşısında olduğu zamanlarda kadın haklarından söz ederdi, halk arasındaki cinsiyet ayrımını umursamazdı. Bu durum Atatürk ile Latife Hanımın kadın – erkek ilişkilerinde eşitliği vurgulamasına yetmişti.

Pek çok insan Latife Hanımın Atatürk’e hayatı zindan ettiğine dair dedikodulara inanır. Peki, Atatürk onca idealleri arasında kendi gibi idealist olmayan ve en önemlisi âşık olmadığı bir kadınla evlenecek kadar şaşırmış olabilir miydi? Dünya milletlerini kendine hayran bırakan bir milletin Başkumandanı sevgiden, aşktan uzak bir kadınla evlenebilir miydi? Bunun tek cevabı “ASLA” olacaktır. Çünkü Atatürk aşk evliliği yapmıştı. O, örnek bir evliliği olduğuna inanıyordu. Atatürk evliliği hakkında “Ben evlenmiş olmak için evlenmiyorum. Anavatanımızda yeni bir aile yapısı oluşturabilmek için kendim öncülük etmeli, örnek teşkil etmeliyim. Yoksa kadınlar sonsuza dek hizmetkâr olarak mı kalmalı?” sözünü unutmamalıyız.

Modern bir kadınla evlenen fakat İslam hukukuna göre tek taraflı ayrılan Mustafa Kemal boşanmalarının ardından Latife Hanıma hep güller göndermeyi ihmal etmemişti.

Paşa ile Latife Hanımın Ayrılığı, Sonrasında Yaşananlar…

Gazeteci İpek Çalışlar “Latife Hanım” isimli kitabının röportajında çok güzel bir konuya değinmiş. Çalışlar “Atatürk’ün heykellerine saldıranlara meczup deniyor ya da suçlu diye hapse atılıyor, ama onun bir dönem en yakınında bulunmuş, yaşamını paylaşmış Latife Hanım’a saldırmak neredeyse olağan kabul ediliyor.” Diyor. Araştırmalarım sonucunda Latife Hanıma yapılan bu haksızlıkların uzaklardan değil bilakis en yakınlarından geldiğini öğreniyorum. Latife Hanım, Mustafa Kemal ile evli iken el üstünde tutulurken, Paşa’nın ölümünden sonra ciddi suçlamalara, iftiralara maruz kalmış bir bayandır.

Herkes tarafından övgüyle karşılanan Latife Hanım, boşanmayla birlikte birdenbire dışlanır oldu. Halkın karşısına çıkmaktan kaçınıyordu ve kendi içine kapanmıştı. 1950’li yıllarda ona karşı adeta bir karalama kampanyası başladı. Ama bu kampanya Latife Hanım’ı unutturmayı başaramadı.

Gazeteci Çalışlar araştırmasının sonucunda kıskançlık ya da Atatürk’ün çevresindeki siyasi önderler ile Latife Hanım arasındaki iktidar çatışmalarının iftiraların bir nedeni olabileceğini söylüyor. Zira Latife Hanım çok fazla bilgiye sahipti, Atatürk’ün hem sırdaşı hem de siyasi yoldaşıydı. Bildiği diller sayesinde Atatürk’e yabancı ülkelerin kapılarını açıyordu, yabancı gazetecilerle ilişkileri vardı ve her gün yabancı basında çıkan haberleri Atatürk’e özetliyordu. Fikirlerine onunla birlikte şekil veriyor, hatta ona baskı yaptığı da oluyordu: Kadınlar peçelerini çıkarmalıydı. Ayrıca erkeğe tek taraflı boşanma hakkı tanıyan ve çok eşliliğe olanak sağlayan İslam hukukunu feshedecek bir medeni hukukun hazırlanmasını destekliyordu.

Akıllarda yer eden bir konuya daha değinmek istiyorum. Latife hanım Mustafa Kemal’e değer veriyor muydu?

Latife Hanım düzenli hayata önem veren bir bayandı. Çankaya Köşkünde yaşamaya başladıktan sonra varlığı çevredekiler tarafından ciddi anlamda hissedilir oldu. Sabaha kadar süren içki sofralarının düşmanıydı. Bu konuda ciddi tavırlar içindeydi. Çankaya’da artık bir aile yaşadığını, yemek, toplantı, sohbet, davet, ziyaret gibi tüm işlerin planlı olması gerektiğine inanıyordu. Hatta bir gün annesine “Bir yerde, haydi Kocamı dinlendiriyorlar” diyeyim; ama bu benim işim, benim görevim… Hadi bundan da geçtim, fakat kendileri çok az içtikleri halde kocama durmadan içiriyorlar. Bir akşam sofrayı pencereden gözetledim. Kılıç Ali, Nuri Conker, Recep Zühtü bir kadehle sabahı buldu. Kocam şişeleri devirdi… Bana değil, eğer millete, devlete acısalar, “sensiz hiçbir şey olmaz” diye çırpındıkları M. Kemal Paşa’ya o kadar içirmezler, zamanını bu kadar hor kullanmazlar. Ben karısıyım. Bunlarla elbette savaşacağım. Ama ne yazık ki silahsızım. Tek başınayım” şeklinde şikâyette bulunmuştu. Bu konuda şikâyette bulunması Latife hanımın eşine verdiği değerin apaçık delilidir.  Mustafa Kemal Latifi Hanımı ne kadar değer veriyorsa aynı değeri Latife Hanımdan da görüyordu.

 

AYŞE ALTAY

    En az 10 karakter gerekli


    HIZLI YORUM YAP