DOLAR 34,5467 0.18%
EURO 36,0147 -0.62%
ALTIN 3.005,411,48
BITCOIN 34038480.15133%
İzmir
12°

HAFİF YAĞMUR

15:24

İKİNDİYE KALAN SÜRE

231 okunma

Unlu İpler

ABONE OL
03/09/2020 00:55
0

BEĞENDİM

ABONE OL

“Bütün mücadelemizin hedefi halkımızın menfaatlerini müdafaa etmektir. Beklediğimiz tek mükâfat ise vicdani bir huzurdur.”

Dr. Fazıl Küçük

 

Son dönemde ikili ilişkilerde ülkelerin uyguladıkları vize uygulamalarını esnetmeye özen gösterdikleri gerçeğini yaşıyoruz. Bundan amaçlanan ise ülkeler arasındaki ilişkilerde yurttaşların rahat yolculuk yapmalarını kolaylaştırmak olabilir. Diğer yandan bu uygulamanın getirdiği kolaylıkları istismar edenlerinde olması son derece doğaldır. AB üyesi 5 ülke bu uygulamayı kolaylaştırabilmek adına 14 Haziran 1985 tarihinde ortak bir anlaşmaya imza attılar. Bu anlaşma ile sınır kapılarındaki polis ve gümrük denetimlerini ortalık yerden kaldırmayı amaçlıyorlardı. Anılan tarihte Lüksemburg’un Schengen kasabasında imzalanan anlaşma, kasabanın adı ile anılıyor. Belirli aralıklarla uygulamaların günün koşullarına uydurulması için yeni düzenlemeleri de yaptılar. Şimdilerde bu anlaşma, AB’nin yapısı gibi çatırdıyor. Fransa ile İtalya arasında Afrikalı mülteciler ile başlayan kriz, AB temeline oturan ‘Sınırsız Avrupa’ düşüne de dinamit lokumunu koyuyor. Ülkelerinde son dönemde yaşanan çatışmalardan kaçan Afrikalıların Avrupa düşleri de bu uygulama ile ortalık yerden kalkıyor.

 

SINIRLARDA DENETLEME KALKTI

 

Fransa’dan sonra Danimarka da AB içinde serbest dolaşım hakkını kaldırarak sınırlarda denetleme kararını kaldırdı. Diğer AB üyesi ülkelerin de “aynı yönde hareket edeceklerini” açıklamak durumunda kaldılar. Buna karşın Almanya İçişleri Bakanı, “Bu durum dış politika amaçlı değil iç politika amaçlıdır. Ortaya endişe verici bir durum çıkıyor” diye değerlendiriyor. 15 üye ülkeye karşın 3 üye ülke Almanya ile birlikte hareket etme kararını aldılar. AB içindeki Almanya ve Fransa rekabetinin bir kez daha boy vermeye başladığını kaydetmek istiyoruz. Yunanistan da bir süredir yaşanan ekonomik açmazın aşılabilmesi için çabalar sürdürülüyor. Hükümet alınan kararlardan “geri adım atmayacağız”  diyerek duruşunu sergiliyor. Sayıları her geçen gün artan Yunanlılar “bıkkınlık hareketini” başlattılar. Uluslararası Para Fonu yapılacak yardım konusunda yavaş davranıyor. Adaların satışı öne çıkarılıyor. Almanya’nın 110 milyar Euro olan Yunanistan’ı kurtarma paketindeki payı 22 milyar Euro dur.

Federal bütçe uzmanı Otto Fricke’ de Royter haber ajansına yaptığı açıklamada “Uluslararası Para Fonu’nun katkısı, Almanya’nın yardımda kendi payına düşen bölümü ödemesi için temel ve yasal bir ön koşuldur.” diyordu. Almanya Para Fonu yoksa ben de yokum derken özel kredi verenlerin de bu kervana katılmasını öneriyor.

 

ADALARIN SATIŞI

Adaların satışı ile de borçların tasfiyesinin olanaklı olmayacağını belirtiyor. Buna karşın Yunanistan’ın ortalık yerlerden kaldırılmasına izin verilmeyeceğini yinelemek durumundayız. BM Genel Sekreteri Kıbrıs’taki görüşme sürecine ivme kazandırmak için çabasını sürdürüyor. Mendil büyüklüğündeki ülke adına görüşmelere katılanların unları ipe sermekle uğraştıkları biliniyor. Gelinen noktada despot başı Bay 2. Hrisostomos’ un yeni bir süreçten söz ediyor olması anlaşmadan yana olmadıklarının yeni bir kanıtı oluyor. Despot başı Bay Hristofyas’ın, “Federasyonu reddederek Kıbrıs konusunda yeni süreç istedi. Makarios’un verdiği ödünlerin iki toplumlu iki kesimli federasyonla bir ilgisi yok ”diyor.

Despot başının istekleri bunlarla sınırlı kalmıyor. “Kıbrıs Hellenizmi’nin asla kaba kuvvetin arkasına gizlenmeyeceğini, hiçbir durumda şantajlara boyun eğmeyeceğini ve Atina’nın yarattığı oldubittileri kabul edemeyeceğini” yineliyor. Mendil büyüklüğündeki ülkede yapılan bu tartışmaların yapay olduğunu kaydetmek istiyoruz. Kıbrıs Barış Harekâtı’nın öncesinde ve sonrasında yaşadıklarımız bu yargımızın kanıtıdır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti adına görüşmelere katılanlar ve daha ileri gidilerek Türkiye’ye her türlü baskının daniskasını uygulayanların bu söylem ve yaklaşımlardan habersiz oldukları düşünülemez. O zaman yapılması gereken uluslararası toplumun son bir kez daha uyarılması olacak mı ne…

 

SEVGİ ile kalınız.

 

 

 

 

    En az 10 karakter gerekli


    HIZLI YORUM YAP