DOLAR 34,5467 0.18%
EURO 36,0147 -0.62%
ALTIN 3.005,411,48
BITCOIN 3402449-0.75508%
İzmir
20°

HAFİF YAĞMUR

12:55

ÖĞLEYE KALAN SÜRE

169 okunma

Para Piyasasında Güçler savaşı ve Türkiye’nin yeri

ABONE OL
03/09/2020 00:54
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Dünyada ekonomik krizin tetikleyicisi olarak görülen paradan para kazanma zihniyeti günümüzde de maalesef piyasalarda etkinliğini sürdürmekte. Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Merkez Bankası FED aracılığı ile uyguladığı destek politikaları ile kriz sürecinde de likidite bolluğunun sürmesini sağlayacak adımlar attı. Bu durum mevcut parasal genişleme politikalarını kendi yatırım durumları doğrultusunda kullanmak için spekülatör kesim için kaçırılmayacak bir fırsat olarak kullanıldı. Böylece krizde piyasalara destek olmak adına karşılıksız basılan dolar, hisse senedi piyasaları başta olmak üzere, emtia, metal ve petrol fiyatlarında yukarı yönlü dalgalanmalara sebep oldu. Ancak, türev piyasalar sayesinde gerçek değerlerinden uzak, sanal ortamlarda fiyatlamaya tabi tutulan petrol ve sanayinin hammadde girdileri, bu ürünleri fiziki olarak kullanan üretici kesim için çok zor koşulların ortaya çıkması sonucunu da doğurdu. Ekonomilerde istihdam ve büyümenin tekrar canlanması maksadıyla yapılan yukarıda bahsettiğim girişimler çözüm adı altında krizin çıkış nedenini canlı tutmaktan başka bir işe yaramadı. Bu yetmiyormuş gibi, Avrupa Merkez Bankası da aynı yolu izlemek suretiyle genişleme politikalarına destek verecek hamlelere imza attı. Krizin çıkış merkezi olarak görülen gelişmiş ülkelerin para birimleri için yaptıkları bu işlemler kendi dertlerine çare olmadığı gibi, gelişmekte olan ülkelerin durumunu daha da zorlaştırdı. Bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde yerel para birimlerinin değerleri Euro ve dolar karşısında değer kaybetmeye başladı. Türk Lirası dolar paritesinin kriz öncesi 1.4100 TL, bugün ise 1,9200 TL düzeyinde olduğu düşünülecek olursa,  parasal genişlemenin etkinsi anlamak daha kolay olacaktır. Aynı durum Euro için de geçerli. Yaşadığı kriz nedeniyle dağılmanın eşiğine gelen bir ekonomik birliğin para birimi, gelinen bu noktada hala gelişmekte olan ülke para birimleri karşısında değerlenebiliyor.

2011 YILI BÜYÜME RAKAMI

Kendi ekonomik performansları bu durumdan olumsuz etkilenen ülkelerden biri olan Türkiye, bütün bu olup bitene rağmen başlangıcından bu güne dek ekonomi yönetimi, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ve Hazine Müsteşarlığı’nın koordineli çalışma neticesinde krizle baş edebilmiştir. Nisan ayı içerisinde açıklanan 2011 yılı büyüme rakamı dış ticaret açığında ihracat yönündeki olumlu değişim ve rekor kıran mart ayı ihracat rakamları bu koordineli çalışmanın bir sonucu olarak görülmelidir. Buna karşılık, Mart ayı sonunda Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Obama ile FED Başkanı Ben Bernanke konuşmalarında ABD’de son dönemde gelen verilerin çok yavaş bir toparlanma sinyali verse de kesinlikle krizin sona erdiği olarak algılanmaması gerektiği yönünde ifadeleri ve Avrupa Merkez Bankası (ECB) Başkanı Mario Draghi’nin mevcut ortamla ilgili endişelerini dile getirmesi. Bu iki merkezin parasal genişlemenin ötesinde ekonomik canlanmaya dönük yeni önlemlerin sinyali olarak algılanmalıdır. Bu önlemlerin, mali alanda ve disipline dönük olacağı kaçınılmaz olacaktır. İşte, başta sözünü ettiğim likidite genişlemesine dönük politikalar, spekülatörler tarafından kendi yatırım durumlarına göre yorumlandı. Spekülatörlerin bu oyunda bankaları ve derecelendirme kuruluşlarını da yanlarına alması ile merkez bankalarının hamleleri, sokağa ulaşıp toplumsal sorunlara hizmet ederek işsizliğe çözüm olacak yerde, sadece finansal piyasalara hizmet eden girişimler olarak kaldı. Bakalım bundan sonra Merkez Bankaları ile Piyasalara yön veren oyuncular arasında geçen bu mücadelede neler olacak ve ekonomi yönetimindekilerin sevk ve idaresindeki Türkiye gemisi bu dalgalı denizde sağ salim güvenli limana ulaşabilecek mi?

 

    En az 10 karakter gerekli


    HIZLI YORUM YAP