Evlâd-ı Fâtihan’dan olan Koca Yusuf 1865’te Deliorman’ın Şumla köyünde dünyaya gelmiştir. Çocukluğundan itibaren güreşe merak salan Yusuf on altı yaşında ayağına kispet geçirerek er meydanında boy göstermeye başlamıştır. Yusuf, çevikliği, kuvveti, ustalığı yanı sıra; açık sözlülüğü, mertliği ve İslâm’ı yaşamadaki hassasiyetiyle de dikkatleri çekmektedir.
HABER MERKEZİ
Pehlivanlarımızın dünyaya nam saldıkları 19. asırdayız. Henüz yürümeye başladığı andan itibaren akranlarıyla kapışarak pehlivanlığa ilk adımı atan yiğitlerimiz, büyüdükçe ustaların nezareti altında güreş dersi alarak er meydanına hazırlanmaktadırlar. Devrin hâkim havası altında, sağlam bir dinî ve millî kültür alan pehlivanlar, mertlik, yiğitlik, pehlivanlık yarışı yapmayı en büyük zevk kabul etmektedirler. Devrin insanlarının en büyük eğlencesi de bu yiğitlerin güreşlerini seyretmektir. Asırlardır harp meydanlarında Gayr-i Müslimlerle karşılaşmış yiğitlerimiz, ilk defa 19. asırda, sulh zamanında “Diyar-ı Firengistan”da, Gayr-ı Müslim pehlivanlarla karşılaşmışlardır. Avrupa ve Amerika’da güreşerek dünyaya nam salan pehlivanlarımızın en meşhuru Koca Yusuf tur. Gelmiş geçmiş en meşhur pehlivanlarımızdan olan Koca Yusuf, ulemaların “Darül harp”te güreş tutmanın ve Müslümanların maddeten de güçlü olduklarını ispat etmenin de bir cihat olduğu yolunda beyanları üzerine Avrupa ve Amerika’ya itmiş oralardaki bütün meşhur pehlivanların sırtını yere vurarak cihan pehlivanı unvanını almıştır.
DELİORMAN’IN ŞUMLA KÖYÜ’NDE DOĞDU
Evlâd-ı Fâtihan’dan olan Koca Yusuf 1865’te Deliorman’ın Şumla köyünde dünyaya gelmiştir. Çocukluğundan itibaren güreşe merak salan Yusuf on altı yaşında ayağına kispet geçirerek er meydanında boy göstermeye başlamıştır. Yusuf, çevikliği, kuvveti, ustalığı yanı sıra; açık sözlülüğü, mertliği ve İslâm’ı yaşamadaki hassasiyetiyle de dikkatleri çekmektedir. Yirmi yaşına geldiğinde kendisine antrenman verecek pehlivan bulamayan Koca Yusuf çoğu vakit tek başına çalışmaktadır. Yusuf, koca koca kütükleri kaldırmakta, bu kütükleri kucağına alarak taşımaktadır. Her gün yüksek dağlara inip çıkan, koşan, temiz havayı ciğerlerine dolduran Yusuf, duvar idmanı yapmakta, çamur yoğurarak parmaklarını ve bileklerini kuvvetlendirmektedir. Koca Yusuf 20 yaşında iken 1885 yılında, 26 senedir Kırkpınar Başpehlivanlığı’nı elinde bulunduran Aliço ile berabere kalmış, Aliço da sonrasında Koca Yusuf un “başpehlivanlığa” layık bir yiğit olduğunu kabul ederek başpehlivanlığı devretmiştir. Bu tarihten itibaren Yusuf Türkiye’nin başpehlivanıdır. Karşısına çıkan hiçbir pehlivan kendisinden bu unvanı almaya muvaffak olamamıştır. Devrin meşhur pehlivanları; Adalı Halil, Kara Ahmet, Katrancı, Karagöz Ali, Memiş, Filiz Nurullah, Kurtdereli Mehmet ve Hergeleci İbrahim Koca Yusuf la kapışmışlar, hepsi de Yusuf un kendilerinden üstün pehlivan olduğunu kabul etmişlerdir… Er meydanında kıran kırana güreş yapılmaktadır. Zamana sınırlama yoktur. Mesela 1890’da Koca Yusuf’la Adalı beş saat güreşmişler, fakat herhangi bir netice alamamışlardır. Türkiye’nin en kuvvetli adamı kabul edilen Yusuf, Fransız sirk cambazı Doublier’in dikkatini çeker ve Yusuf u Avrupa’ya götürerek güreştirmek bu sayede para kazanmak ister. Meseleyi Koca Yusuf a açtığında ilk başlarda kabul etmeyen Yusuf, bilahare parayı pulu aklına getirmeden, sadece “keferelerin sırtını yere vurmak” ve Müslümanların maddî kuvvet bakımından da üstün olduklarını ispatlamak için Avrupa’ya gitmeğe razı olur.
GREKO ROMEN DERSİ ALDI
Avrupalılar o devirde serbest güreşin yabancısı olduğundan Koca Yusuf Greko Romen güreşi dersi alır. 1895’te Fransa’ya gider. Yusuf, antrenmanda bile olsa içerisinde yenişme olmayan güreşi kabul etmemekte, karşısındaki rakibini tutar tutmaz yere sermektedir. Fransa’ya giden Yusuf’un namı kısa zamanda bütün Fransa’da duyulmaya başlamıştır. Yusuf peş peşe yaptığı güreşlerde rakiplerini bir dakika bile beklemeden tuş yapmaktadır. Fransa’nın meşhur güreşçileri, Fenelon, Furnier, Dumont, Pol Pons, Sabes ve Feliks Bernard’ı Fransızları hayrette düşürecek kadar kısa zamanda yener. Mesela Dünya şampiyonu diye tanınan Sabes’i dört saniyede tuş eder. Yusuf’un rakiplerini nasıl yendiğini anlamaya bile vakit bulamayan seyirciler güreşlerin uzatılmasını istemektedirler. Yusuf ise böyle bir teklifi şiddetle reddetmektedir. Menejerleri Yusuf’tan yavaş güreşmesini rica ederler. Yusuf bu teklifi kabul eder. Fakat Yusuf rakipleriyle bir-iki dakika oynadıktan sonra kâfi bulmakta ve sırtlarım yere vurmaktadır. Çaresiz kalan organizatörler Yusuf’un karşısına peş peşe iki güreşçi çıkarırlar ve iki güreşçinin yirmi dakika dayanması halinde büyük para vaat ederler. Ne var ki Yusuf kendisiyle peş peşe güreşen Gambier ve Raul gibi meşhur güreşçileri de yirmi dakika dolmadan tuş yapıverir. Yusuf, karşısına çıkan mağrur Rum Pierri ve İngiliz Tom Cannon’u da kısa zamanda tuş eder. Avrupalı organizatörler, bu müthiş pehlivanı ancak bir Müslüman pehlivanının yenebileceğine kanaat getirerek Türkiye’den Hergeleci İbrahim’i getirirler. Fransa’da karşı karşıya gelen Koca Yusuf’la Hergeleci Avrupalıları hayrette bırakan müthiş bir güreş sergilerler. Anlaşmalarına göre güreş Türkiye’deki gibi serbest ve kıran kırana olacaktır. Güreş süratle devam ederken Yusuf, Hergeleci’ye boyunduruk takar, Hergelecinin burnundan kan akmağa başlar. Telaşlanan hakemler güreşi durdurup Hergeleci’ye bir şikayeti olup olmadığını sorarlar. Şaşıran Hergeleci burnundan devamlı akan kana aldırış etmeksizin; “Neden ola ki? İşte pekâla güreşip duruyoruz.” der.
AĞLAŞMAYA BAŞLADILAR
Oynaş güreşe alışmış Avrupalıların şaşkın bakışları arasında bir nara savuran Koca Yusuf bu defa Hergeleciyi Kurt kapanına alır. Hergeleci’nin boğulduğunu zanneden seyirciler telaşlanırlar, kadınlar bağrışmaya, ağlaşmaya başlar. Jüri heyeti ayrılmalarını ister. Yusuf aldırış etmez. Birkaç kişi Yusuf’u çeker yine de ayıramazlar. Bu defa sopalarla, bastonlarla Yusuf’un sırtına, kafasına vurmağa başlarlar. Netice’de ayrılan pehlivanlar berabere ilan edilir. Her iki pehlivanımız da neticeden memnun değildir. Yusuf; “Ne güzel güreşiyorduk” derken Hergeleci; “Bizde erkek güleşir, kadın ağlar; ama asla güreşi bırakın demez.” ifadeleriyle kırgınlığını ortaya koymaktadır. Fransızlar Yusuf’u yendirmek için Amerika’dan zincirkıran lakaplı Leitner’i getirtirler. Ne var ki Yusuf Leitner’i de kısa zamanda tuş ediverir. Fransa’da karşısına çıkacak rakip bulamayan Yusuf sıkılmağa başlar. Onu en fazla organizatörlerin davranışları üzmektedir. Yusuf’un paraya pula metelik vermediğini bilen organizatörler onun sırtından büyük servetler elde ederken Yusuf a çok az pay vermektedirler. Yusuf buna da aldırış etmez. Fakat inancına göz dikilmesi Yusuf u çileden çıkarır. Güreşirken tesettüre riayet eden ve diz kapaklarını örten şortla güreş tutan Yusuf hususi hayatında da dinî inançlarına son derece bağlıdır. Namazlarını düzenli olarak kılmaktadır. Yemeklerinin piştiği kaplarda daha önce domuz yağı ve etiyle yemek pişmiş olması ihtimalini göz önünde bulunduran Yusuf önceden bu kaplan iyice yıkatmakta ve yemeklerin pişmesine bizzat nezaret etmektedir. Yusuf’un sırtından para kazanan Fransız Doublier sırf Yusuf’un inancıyla alay etmek için bir gün yemeğine domuz eti karıştırır. Bunu farkeden Yusuf, Doublier’i haklamak ister. Durumu fark eden Fransız kaçar. Ahlaksızlıktan tiksinen Yusuf, hele inancına karşı yapılan bu hakarete tahammül edemeyerek yapılan bütün teklifleri reddederek Fransa’da güreş yapmak istemez. Yusuf’un davranışları hayretle karşılanmaktadır. İngiliz Torna Cannon, “Meğer sizin Yusuf’un ahlakı da gövdesinin kuvveti kadar yamanmış” demektedir. Fransa’daki ve civardan gelen bütün meşhur güreşçileri yenen Yusuf kendisine yapılan teklifi kabul ederek Amerika’ya gider.
KOCA YUSUF AMERİKA’DA
Amerikan basını Koca Yusuf’un gelişine büyük ehemmiyet vermiş ve yaptıkları neşriyatlarla Yusuf’u methetmişlerdir. Gazeteler aynı zamanda Yusuf’un meydan okumasına cevap vermeyen Amerikalı güreşçilerle de alay etmektedir.
“Güreş âleminin İskender’i, Napolyon’u geldi” diyen Amerikan basını Yusuf tan şöyle bahsetmektedir:
“Tırnağının ucuna kadar namuslu bir adam ve ne miktar olursa olsun para onu satın alıp cambazlık yaptıramaz.”
“Bizim sporculara pek tuhaf gelecek bir gerçek var. Bu Türk paraya hiç önem vermiyor.”
“Yusuf geldi. Güreş etmek istiyor ve isteğinde gayet samimi. Parasını da yatırdı. Gelgelelim karşısına çıkacak Amerikalı bulunmuyor. Bundan çıkan mana bizimkilerin müthiş ziyaretçinin kuvvetinden ürktükleridir.”
“Müthiş Türk Yusuf, maçlarını New York’a gelmeden evvel ayarlamadığı ve güreş etmek istediğini uluorta söylediği için hata etmiştir. Böyle bir açıklama Amerikalı güreşçileri paniğe uğratmak için kâfiydi. Anlaşıldığına göre, şimdiye kadar şampiyonuz diye poz veren adamlar, Türk bu memlekette kaldıkça meydana çıkmayacaklar.”
Güreşmek ümidiyle Amerika’ya gelen Yusuf her sabah organizatörlere; “Bugün güreşecek miyim” diye sormaktadır. Yusuf’un karşısına çıkacak güreşçi bulamayan organizatörler nihayet akıllarınca bir çare bulurlar. Yusuf’un karşısına peş peşe beş güreşçi çıkacaktır. Ne var ki, Yusuf birincisinin sırtını yere serince diğer dört güreşçi, mindere çıkmaktan vazgeçerek organizatörleri hayal kırıklığına uğratırlar. Bir diğer çare olarak Yusuf’a 5 dakika dayanana 100 dolar vaat edilir. Bu da netice vermez. Çünkü hiçbir güreşçi Yusuf’un karşısında beş dakika dayanamamaktadır. Yusuf kendisine meydan okuyan, “Amerikan şampiyonu” unvanlı Robert’le güreşir. Ancak iki dakika boyunca Yusuf’un eline geçmemek için devamlı kaçan Robert yakalanacağını anlayınca minderden aşağı atlar. Çok kızan Yusuf salonda bulunan 10 bin kişiyi kendisiyle güreşe davet eder. Müteakip güreşinde Yusuf, Robert’i perişan ederek yener. Yusuf’un Amerika’daki meşhur güreşlerinden birisi de John F.Mc.Cormick ile yaptığı güreştir. Anlaşmaya göre Yusuf Mc. Cormick’i bir saat içerisinde üç defa tuş yapacak, yapamadığı takdirde mağlup sayılacaktır. Güreş başladıktan yedi dakika sonra Yusuf üç tuşu da yapmıştır…
41 DERECE ATEŞLE GÜREŞİR
1898’de Amerika’da fırtına gibi esen Yusuf Amerika turuna çıkar ve her gittiği yerde rakiplerini perişan eder. Zaman olur 41 derece ateşle güreşir. Yusuf kendisine meydan okuyan ve esip savuran Rum Heraklides’i perişan eder. Rum’la yaptığı güreşlerin birincisinde 47 saniyede, ikincisinde ise 23 saniyede tuş yaparak Rum’un mağrur burnunu yere sürter. Yusuf Amerika’da son maçını serbest güreş dünya şampiyonu Lewis ile yapmıştır. Chicago’da yapılan güreşte Lewis’i üst üste iki defa yenmiştir. Yaptığı bütün karşılaşmalarda, dininin, vatanının, milletinin şânını düşünen Yusuf devamlı galip gelmiştir. Avrupalılar kendisine “Yenilmez Türk” unvanını takmışlardır. Yusuf’un gözünde kazandığı paraların ehemmiyeti yoktur. O artık vatanını, ailesini özlemiştir. Yusuf kalan ömrünün iki çocuğu ve ailesiyle birlikte, Eyüb Sultan civarında alacağı bahçeli bir evde ibadet yaparak geçirmek istemektedir. Vatan hasretine dayanamayan Yusuf New York’tan 21 Mayıs 1898’de Fransız bandıralı da Bourgogne Transatlantiği’ne binerek yola çıkar. Ne var ki ecel onu okyanusta beklemektedir. Bindiği gemi sis yüzünden İrlanda bandıralı Crmartyshire gemisiyle çarpışır. Geminin battığını gören Yusuf abdest alarak iki rekât namaz kılar. Daha sonra bir filikaya binmek üzere denize atlar. Ne var ki can telaşına düşen tayfalar ve yolcular Yusuf’un binmesiyle filikanın batacağından ürkerek onun filikaya binmesini engellerler. Yusuf’un mengene gibi kayığın kenarına yapışan elini kürek darbeleriyle sökemeyince balta ile bileklerini keserler. Bunun üzerine Yusuf 5 Haziran 1898’de boğularak ruhunu Rahmân’a teslim eder.
KOCA YUSUF KİMDİR?
Koca Yusuf, 1857 yılında Bulgaristan’ın Deliorman bölgesinin Şumen’e bağlı, Çerna(Karalar) köyünde doğdu. Küçük yaştan itibaren güreş peşinde çayırlarda boy gösterdi. 1884 yılında 26 yıllık başpehlivan Kel Aliço’dan bu unvanı teslim aldı. 1894 yılında Padişah fermanı ile Paris’e güreş yapmaya gönderildi. İlk Türk Grekoromen güreşçisi olarak ve yenilgisiz olarak ülkesine döndü. 1898 yılında bu kez Amerika’ya güreş yapmak için gitti. New York, Washington, Chicago, Clevaland, Toronto gibi şehirlerde yaptığı tüm müsabakaları kazandı. 4 Temmuz 1898 tarihinde ülkesine dönmek için bindiği gemi Atlantik Okyanusu’nda başka bir gemi ile çarpışıp battı. Yusuf okyanusun soğuk sularında kayboldu. Bir rivayete göre Koca Yusuf’un cansız bedeni Azor Adaları sahilinde bir rahip tarafından bulunup bir kilisenin bahçesine gömüldü.
HABERLER
3 gün önceHABERLER
3 gün önceKÖŞE YAZARLARI
6 gün önceKÖŞE YAZARLARI
11 gün önceKÖŞE YAZARLARI
17 gün önce