Batı, zaten Batı’da, az daha ötesi deniz, dolayısıyla Batı’nın, başta Kadim Bilgi olmak üzere aradığı her şeyin var olduğu Doğu’ya gitmekten başka çaresi yoktu. Almanlar ve İngilizler Doğu’ya doğru, Ruslar Akdeniz’e doğru giderken yolları Balkanlar’dan ve Türkiye’den geçmek zorundaydı. Bu zorunluluk Almanların “Doğu’ya Doğru” politikasını ve stratejisini oluşturmalarını sağladı. Bu politika ve stratejinin uygulanmaya başlandığı yer Balkanlar’dı. Balkanlar tarih boyunca, dinlerin, mezheplerin, stratejilerin, casusların çatışma alanı oldu.
İngiltere, Habsburg ve Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılmasını hızlandırmak maksadıyla, bilahare de Almanya’nın Doğu’ya, Türkiye’nin Batı’ya geçmesine ve de Rusya’nın Adriyatik’e inmesine karşı kullanmak üzere bir duvar inşaa edecek, bu duvarın adı Yugoslavya olacaktı. Devam eden yıllarda da çok amaçlı İngiliz çakısı gibi çeşitli misyonları yerine getirecek olan bu duvarın/Yugoslavya’nın temeli, 1. Dünya Savaşı’nın hemen başında, görünürde “Slav Birliği”ni temin etmek üzere, Londra’da kurulmuş Yugoslav Komitesi tarafından atıldı.
Tito, önce Yugoslavya’nın lideri, sonra da gerçekte arkasında İngiltere’nin bulunduğu, NATO ve Varşova’ya alternatif olması düşüncesiyle kurgulanmış ve 100’den fazla üye ülkenin çoğunluğunu İngiltere’nin eski sömürgelerinin oluşturduğu Bağlantısızlar Hareketi’nin kurucu genel sekreteri olacaktı. Tito, 4 Mayıs 1980 günü öldüğünde de, Kraliçe Elizabeth’in emriyle İngiltere’de hükümet binaları ve askeri kuruluşlardaki bayraklar yarıya indirilecekti! Neden? Tito, İngiliz devlet adamı mıydı ki? İngiltere, Tito’nun arkasındaki asıl güç müydü?
Oyun içinde oyun vardı, bu coğrafyada sıradan istihbarat, strateji ve analizlerle var olmak, ayakta durmak mümkün değildi. İngilizler, Balkanlar’da bir ağırlığa sahip olabilmek için Ruslarla ve Türklerle işbirliği yapmak zorundaydı. “El, elden, akıl, akıldan üstündür” atasözü, hükmünü her zaman icra etmiş ve İngiliz aklını İngilizlere karşı kullanan ülkeler ve stratejik akıllar ortaya çıkmıştır.
İNGİLİZ AKLINI İNGİLİZLERE KARŞI KULLANMAK
Bunun en güzel örneği de Tito’dur. Tito, Varşova ve Sosyalist Blok ile Bağlantısızlar Hareketi’nin içinde bir SSCB aparatı olarak son derece iyi işlev görmüş ve İngiltere’nin birçok projesini SSCB ile paylaşmış ve yine SSCB’nin de özellikle bilinmesini istediği operasyon bilgilerini öncelikle İngilizler’le paylaşmıştır. Tito her iki tarafın da çıkarlarını ve stratejilerini kendince orijinal bir biçimde değerlendirmiş ve çift taraflı değil ama çok taraflı casusluğun üstadı ve rafine stratejiler oluşturma ve geliştirme ve bunları özgün şekilde uygulama konusunda haklı bir ayrıcalıklı diplomat-casus-devlet adamı olma imtiyazını elde etmiştir. Tito, 1. Dünya Savaşı’nda Bukovina cephesinde savaşırken bir kazak askeri tarafından süngüyle ağır yaralanmış ve Ruslara esir düşmüştür. Bolşevikler’in yanında 1917 Devrimi ve İç Savaşı’na katılmış, 1919’de bir Rus kadını Pelagija’yla evlenmiş olarak Yugoslavya’ya dönmüştür. Pelagija Rus asıllı olarak bilinir, değildir, aslında İngilizdir ve/ama Rus gizli servisi NKVD hesabına çalışmaktadır. Bu evliliğin 20. Yılında Tito ölümcül derecede zehirlenir, şüpheler Pelagija’nın üzerinde toplanır, boşanırlar, oysa Tito’yu zehirleyenler Almanlardır. 1 Yıl sonra Tito, Herta Haas’la evlenir. Herta, 1914’te Avusturya İmparatorluğu’nun bir vatandaşı olarak bugünkü Slovenya’da doğmuştur ama Sloven ya da Alman değildir, tahmin edilemeyecek bir ırka mensuptur ve o da Almanya hesabına çalışmaktadır! Tito, yağmurdan kaçarken doluya tutulmuş, Alman zehirinden kurtulmuş ama Herta’ya yakalanmıştır! Velhasıl büyük güçlerin Tito’nun yatak odasına kadar girebilmelerine rağmen O, bunların hepsiyle oynamasını bilmiştir.
İngilizler, “İngilizlerin yetiştirmesi” olarak bilinen Tito’yu uzun süre çözememiş ve birçok devlet adamına duymadıkları saygıyı Tito’ya duymuş ve göstermişlerdir. Bugün yavaş yavaş Tito’nun bir İngiliz aparatı değil, özgün bir balkan stratejisti olduğu ortaya çıkmaktadır. Çocukluğunda bir çilingirin yanında çıraklık yapan Tito, SSCB’ye göz kırpıp Batı’ya gider gibi yapmış, fakat Yugoslavya’yı bir ve bütün olarak tutabilmek için İngiliz aklını da aşan stratejiler uygulamayı başarmıştır. İngilizler gerçekten olağanüstü bir kimlik ile çalışmak ve ondan istifade etmek konusunda başarılı olmuşlardır. Fakat bugün bakılınca, aynen yakın tarihteki bazı liderler gibi Tito da İngilizlere ve Batı’ya yakın durup kendi ülkesinin istiklal ve istikbali için çalışmıştır.
ARAŞTIRMA-İNCELEME
1 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
3 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
3 gün önceHABERLER
6 gün önceHABERLER
10 gün önce