Enver Hoca’nın heykeli, Azem Haydari tarafından yönetilen öğrenci hareketinin zirveye ulaştığı noktada, 20 Şubat 1991 tarihinde, Tiran meydanında dikili olduğu yerde, yıkıldı.
Enver Hoca; II. Dünya Savaşı’nın ardından, 1985 yılındaki ölümüne kadar, Arnavutluk Halk Cumhuriyeti lideri ve Arnavutluk Emek Partisi Genel Sekreteri olarak, komünist rejimle, Arnavutluğu tam bir diktatör olarak, tam 41 sene yönetti.
Muhaliflere, dindarlara, siyasi rakiplere, devlet yönetimine farklı bakanlara, komünist rejimin aleyhinde olanlara yıllarca zulüm etti.
Din ve dini inanışlar, onun zamanında, en büyük zulmü gördü. Annesinin adı “Gülhan”, babasının adı “Halil” ve soyadı HOCA olan bir Arnavut çocuğu Enver Hoca, “Bektaşi” inanışına sahip bir müslüman idi. Fransa’daki yüksek eğitimi sırasında “komünist” oldu. Bu ideoloji onu “dinsizlik” noktasına getirdi.
Arnavutluk’taki Osmanlı İmp. döneminden kalan neredeyse tüm Camileri yıktırmıştır.
Birinci Dünya savaşı ve sonrası dengeleri, Almanların Balkanları işgali ve Enver Hoca ve Arnavutluk sosyalistlerinin faşizme karşı verdiği mücadele, Enver Hoca’yı yeni Arnavutluk’un lideri noktasına getirdi.
Zaman değişti, Enver Hoca devri ve anlayışı bitti. Onun zamanında acı çeken aileler ve onların evlat ve torunları geçmiş acıları unutmadılar.
Bu acılar bir çok araştırmanın kapısını açtı. Enver Hoca devrinin bitmesinden 30 yılı aşkın süre sonra, “devr-i demokrasi” sürecinde bu araştırmalar yapılmaya başlanabildi.
Toplu mezarlar, çalışma kampları, siyasi cinayetler, şahsi servetlere el koymalar, dindarlara yapılan baskı ve zindan uygulamaları, mabetlerin yıkılması, v.b. komünist dönemin zulümlerinin açtığı bütün yaralar tek tek kazındı ve acılar zulmün neticeleri ile buluşmaya başladı.
68 yaşındaki emekli kimya mühendisi Nikolin Kurti, “O zamanlar bizi Arnavutluk başkenti Tiran’ın eteğine ve ardından da Daçi Dağı’na götürdüler” diye başlıyordu acısını anlatmaya. Ailesinin katledildiği kendisinin kurtulduğu bu hikayenin geçtiği yerde şimdi çalılar ve dikenler büyümüş. 2010 yılında yapılan kazılarda 14 aile ferdinin kalıntılarını açığa çıkarmıştı.
Bir başka hikayede ise; Peder Stephen Kurti olarak bilinen bir Katolik papazı olan amcasının, gizlice bir çocuğu vaftiz etmekten suçlu bulunması üzerine, 1971’de idam edilişi anlatılıyordu.
“Hayatımdaki müthiş değişim bir polis memurunun bana amcamın buraya gömüldüğünü söylediğinde başladı” diyordu bir başka acı sahibi.
Dünya Bektaşileri lideri rahmetli Reşat Bardi dede de, müslüman bektaşi inancını yaşamaya çalıştığı için, Allah’a inanıyorum dediği için, Enver Hoca’nın zulmüne uğradı ve ömrünün 10 yılını tutuklulukta geçirdi.
Bunun gibi yüzlerce hikaye birer birer gün yüzüne çıkmaya başladı Arnavutluk’ta.
Hayatın içindeki bu izler bizi nereye götürecek? Enver Hoca’nın mezarına m?
Zulmün abidesi dinsiz Enver Hoca! Diktatörün geç kalmış akıbeti, acıları ne kadar hafifletebilecek?
Keşke Arnavut halkı zamanında diktatöre karşı koyabilseymiş.
Kazanılan bir şey olacak: halkın onuru
Enver Hoca bir şey kaybedecek: kendi yalancı onuru
Çok şükür mezarda da olsa bir diktatör yeniliyor. Ve artık Arnavutluk, muhtemelen yüzlerce toplu mezarın bulunmasına yol açabilecek kendi trajik geçmişine zorlu yolculuğa başlıyor.
Kaynak :Boşnak Medya
HABERLER
3 gün önceHABERLER
3 gün önceKÖŞE YAZARLARI
6 gün önceKÖŞE YAZARLARI
11 gün önceKÖŞE YAZARLARI
17 gün önce