DOLAR 35,2068 0.3%
EURO 36,7672 0.92%
ALTIN 2.968,331,32
BITCOIN 34546755.12609%
İzmir
16°

HAFİF YAĞMUR

SABAHA KALAN SÜRE

233 okunma

Avrupa Konseyi ve Türkiye

ABONE OL
03/09/2020 00:54
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Avrupa Konseyi 2. Genel Kurulu, Strasbourg’da geçtiğimiz günlerde toplandı. Avrupa Konseyi, 800 milyon Avrupalı’nın temsil edildiği, 47 üye ülkesi olan dünyanın en büyük ikinci uluslararası platformu. Avrupa Konseyi’nin kararları, Avrupa Konseyi’nin bir organı olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi için de bir referans teşkil ediyor. Avrupa Konseyi bu yönüyle çok önemli bir uluslararası platform ve 5-Mayıs-1949’da, 10 ülke tarafından kurulmuş. Türkiye de kurucu ülke statüsünde ve Avrupa Konseyi’ne 1949’dan beri üye. Ancak 1995’den sonar üye olmuş Rusya ve Ukrayna vb. Ülkeler gibi 2004 yılına dek ‘denetim sürecinde’ kalmış. 2004’de denetim sürecinden çıkarılmış. 2004’den beri de ‘denetim sonrası diyalog’sürecinde. Bu şu demek: Sık sık Türkiye’ye bir raportör geliyor ve her iki yılda bir de Türkiye’nin belli mükellefiyetlerini yerine getirip getirmediği, Avrupalı olmak ile ilgili bazı kriterleri sağlayıp sağlamadığı ile ilgili bir denetim raporu yayınlanıyor. ‘Denetim’ kelimesi bir ülke için, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin Fransızbaşkanı Jean-Claude Mignon’un da söylediği gibi başlıbaşına onur kırıcı bir kelime. Bu raporlar, Türkiye’nin üstünde adeta Demokles’in kılıcı gibi sallanıyor. Zira bu raporlar, Avrupa Birliği raporları için de bir referans rapor niteliği taşıyor ve Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üyelik müzakerelerini de etkileme potansiyeline sahip. ‘PKK’ gibi terrorist örgütler, Ermeni diasporası, Kıbrıs Rumları ve Rum-Yunan diasporası, Ak Parti hükumetini vurmak isteyen, sandıktan çıkaramadığı ikbali, Avrupa Konseyi’nde Türkiye’yi tutuklu belediye başkanları, gazeteciler, öğrenciler üzerinden suçlayarak elde etmek isteyen PKK sempatizanı aşırı uç sol propaganda örgütleri, Avrupa’da tekrar hortlayan ırkçılar, İslam dinine karşı içten içe gizli bir nefret besleyen bazı aşırı uç kesimler, bazı Avrupalılara yaranmak isteyen içimizdeki menfaatperestler, aklınıza ne kadar içten, dıştan, Türkiye, İslam, memleket, vatan düşmanı varsa, Avrupa Konseyi’nin bu raporları, Strasbourg’da Türkiye aleyhine propaganda yapmak için bulunmaz fırsat. Bu konuya önümüzdeki haftaki yazımda tekrar detaylarıyla döneceğim.

 

DENETİM SONRASI DİYALOG SÜRECİ

 

Geçtiğimiz günlerde de, Strasbourg’da, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nde, ‘Türkiye ile denetim sonrası diyalog süreci’ başlıklı Sosyalist Grup’tan Fransız milletvekili Josette Durrieu’nin raporu görüşüldü ve oylandı. Bu raporun görüşüldüğü Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi oturumunda, oylamadan önce, Türkiye’nin denetim sonrası diyalog sürecinin kapatılması ile ilgili bir karar            değişikliği önergesi verdim. Zira, denetim sonrası diyalog süreci kapatılırsa, Türkiye’ye bir daha hiç bir raportör gelmeyecek. Bundan böyle de Türkiye’yi köşeye sıkıştıracak herhangi bir rapor da yayınlanmayacak. Dolayısıyla bu sürecin kapatılması büyük öneme haiz. Bundan önceki Genel Kurullar’da, Rusya, Ukrayna, Bulgaristan gibi ülkeler ile ilgili benzer raporlar görüşüldü ve oylandı. Tüm bu saydığım ülkeler de, kaybedeceklerini bilseler dahi, denetim sürecinin veya denetim sonrası diyalog sürecinin kapatılması için karar değişikliği önergeleri hazırlayıp, Genel Kurul’da oylamaya sundular. Ben de tabii aynı yolu izledim ve ‘denetim sonrası diyalog sürecinin kapatılması’ için bir karar değişikliği hazırladım. Avrupa Konseyi Genel Kurul’unda, Türkiye’nin ‘denetim sonrası diyalog’ sürecinin neden kapatılması gerektiği ile ilgili uzunca bir konuşma da yaptım. Aşağıda, yapmış olduğum bu konuşmayı sizlerle de kısaltarak paylaşmak istiyorum:

 

AVRUPALI MİLLET TÜRKLER

 

Sayın Başkan, Değerli Milletvekilleri,

 

Biz, Türkler, Avrupalıyız. Biz batıya aitiz ve Avrupa’nın değerlerini paylaşıyoruz. Avrupa Konseyi bizim evimizdir. Türkiye, çok partili sisteme sahip, serbest seçimler ve güç ayrılığının bulunduğu, çoğulcu bir demokrasidir. Eğer, Türkiye’nin son on yılı dikkatle izlenirse, Türkiye’nin, nihai hedefi olan Avrupa Birliği üyeliğine doğru müthiş bir ilerleme kaydettiği, çok açık bir biçimde görülecektir. Son on senede, ölüm cezası kaldırıldı. Her vatandaşa, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkı tanındı. Azınlıkların, özellikle Kürtlerin kültürel hakları tanındı. Güneydoğu Anadolu illerindeki sıkıyönetim kaldırıldı. Köye dönüş ve sosyoekonomik kalkınma programları başlatıldı. Halihazırda, devletin, 24 saat Kürtçe yayın yapan bir televizyon kanalı var. Kürtçe kursları açmak veya üniversitelerde Kürtçe öğretmek mümkün. Kürt dili, seçim kampanyalarında ve mahkemelerde savunma amaçlı kullanılabiliyor. Teröre son vermek için çözüm süreci başlatıldı. Dünyadaki ekonomik kriz koşullarında çok belirgin bir ekonomik gelişme başarıldı. Son on yılda, kişi başına düşen gayrisafi milli hasıla üç kattan fazla arttı. Türkiye, OECD üye ülkeleri içinde, gelir dağılımını en iyi düzenleyen birinci ülke. 2004 yılında suç gelirlerinin aklanması, aranması, el konulması ve Müsadere Edilmesi Hakkında Avrupa Konseyi Sözleşmesi; 2007 yılında revise edilmiş Avrupa Sosyal Şartı, 2012 yılında Avrupa Konseyi Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesi meclisimizce tasdik edildi. 2011yılında Birleşmiş Milletler’in, İşkenceye Karşı Sözleşmesi’nin seçmeli protokolü meclisimizde tasdik edildi. Türk Ceza Kanunu’nda reform yapıldı. Askeri vesayet sistemi sonlandırıldı. Eylül 2010’da, sendika haklarını ve örgütlenme özgürlüğünü genişleten bir Anayasa Reformu gerçekleştirildi. Avrupa Konseyi’nin yardımıyla, polis, jandarma, hakimler ve savcılar eğitime tabi tutuldu. Ombudsman kurumu ihdas edildi. Türkiye yakın zamanda dördüncü yargı reform paketini kabul etti. Dördüncü yargı reform paketiyle, masumiyet karinesi prensibi güçlendirildi, yargılama öncesi tutukluluk kısıtlandı ve yargılama öncesi tutukluluk için tazminat isteme hakkı tanındı. Terörist propaganda ve ifade özgürlüğü arasındaki ayrım kuvvetlendirildi. Kabul edilen dördüncü yargı reformu paketi, işkence davaları için zaman aşımını kaldırıyor ve vicdani redden propagandasını suç olmaktan çıkarıyor. Statüleri ne olursa olsun, yabancıların şartlarını iyileştirecek yabancılar ve uluslararası koruma üzerine bir kanun Kabul edildi. Türkiye, Avrupa Konseyi Kadına Karşı Şiddeti Önleme Sözleşmesi’ni hiçbir çekince koymadan ilk defa imzalayan ve kabul eden ülkedir. Şuna çok büyük kuvvetle inanıyorum ki, son on yılda, Türkiye çok açık bir biçimde, bir Avrupa Konseyi üye ülkesi olarak yükümlülüklerini yerine getirme kaabiliyetini ve taahhütünü göstermiştir. 2001 yılından beri gerçekleştirilen reformlar ve gelişme dikkate alınarak, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin tüm üye ülkelerini Türkiye’nin denetim sonrası izleme sürecini kapatmaya çağırıyorum.’

Sonuçta, karar değişikliği önergem Kabul edilip, Türkiye’nin ‘denetim sonrası diyalog’ süreci kapatıldı mı? Ve tamamen Türkiye’nin aleyhine olan bu rapor Konseyde kabul edildi mi? Bu soruların cevabını da haftaya vereceğim.

 

    En az 10 karakter gerekli


    HIZLI YORUM YAP