Bildiğiniz gibi halk arasında kullanılan “eller gider Mersin’e , biz gideriz tersine” deyiminden aklıma geldi.Bizim son zamanlarda her konuda iyi niyetle attığımız yapıcı ve dostluğu geliştirici adımlar nedense komşularımız tarafından sürekli istismar ediliyor. Özellikle son günlerde “açılım” tartışmalarının yarattığı yoğun gündem nedeniyle kamuoyunun yeterince dikkat edemediği bazı gelişmeler yaşanıyor. Bir “ruhban okulu” tartışması uzun zamandır önümüze getirilip duruyor bildiğiniz gibi. Bunun arkasında esasen Yunanistan olmala beraber , ortodoks alemi ve ABD’nin ciddi desteği var.Her platformda masaya geliyor. Ama Batı Trakya’da yaşıyan Müslüman Türk azınlığı , yasal hakları olduğu halde nedense kendi Müftülerini dahi seçemiyor.Yunan hükümeti seçilmiş müftüleri azlederek İskeçe ve Gümülcine müftülüklerine kendine yakın olan ve cemaat tarafından kabul edilmiyen atamaları yapıyor. Ama sorarsanız onlar AB üyesidirler , yani demokrasi , insan hakları ve hukukun üstünlüğünü onlar bilirler. Yine aynı Yunanistan batı Trakya’da Türkler’e Lozan ile verilmiş olan hakları çiğnemeye devam ederek bir Türk köyü olan Sirkeli’de (ismi bile Türk) Türk okulu açmaya izin vermemektedir. Aynı Yunanistan Rodos’ta 1876 yılında Türk çocuklarına ilk , orta ve lise eğitimi vermek için yapılmış olan Süleymaniye medresesini yıkmaya başlamıştır. Yine Yunanistan’da yıllardır Türk ismiyle kurulup çalışan İskeçe ve Gümülcinedeki derneklerin Türk ismini kullanmaları yasaklanmış ve AB mahkemelerinin bozma kararına rağmen halen yasak devam etmektedir. Bugüne kadar her platformda Türk düşmalığını bırakmıyan Ermenistan’a koşulsuz olarak maç seyretmeye giden Cunhurbaşkanımız son derece iyi niyetliyken , Ermenistan Cumhurbaşkanı Türkiye’de oynanacak maça gelmeyi “sınır kapısının açılması şartına” bağladı. Ermenistan’dan Türkiye’ye gelip kaçak çalışan 70 bin civarında Ermeni’ye bile Türk Devleti hoşgörüyle bakmakta ve görmemezlikten gelmektedir.Acaba bizden bir kişi orada bunu yapabilirmiydi? Bulgaristan , AB’ye girmeyi müteakip demokrasiyi unutup içlerindeki Türk düşmanlığını daha fazla zaptedemez hale geliverdi.Yeni seçilenBaşbakan Boyko Borisov “Ataka partisinin Bulgar Ulusal Televizyonunda hafta içi hergün 10 dakikalık Türkçe hab erlerinin kaldırılması ve Bulgar soykırımı günü ilan edilmesi” tekliflerine sıcak bakmaya başladı.Özellikle “Bulgar soykırım günü” olması gerektiğini belirten başbakan Borisov Türkçe haberlerin yasaklanamsı için iki partinin görüşmesi gerektiğini belirtmekte. (Biz de burada 1000 yıldır etle tırnak gibi içiçe geçmiş Türk toplumu bölüp azınlık yaratmaya çalışan AB-ABD’yi hayretle izliyoruz.) Bununla kalmıyan Bulgaristan’da okullarda seçmeli ders olarak uygulanan Türkçe eğitiminin kaldırılması ve camilerde hoparlörle ezan okunmasını yasaklamak istiyen ATAKA partisi hükümete dışardan verdiği desteği koz olarak kullanıyor. Yıllık uyuşturucu geliri 86 milyon ABD doları olduğu belgelenen PKK terör örgütü ve yandaşları sanki sütten çıkmış ak kaşık gibi arsızca devletten taviz koparmaya çalışmaktalar.Bunca cinayet ve katliamların sorumlusu olmalarına rağmen anaların göz yaşını kendilerine malzeme yapmaya çalışıyorlar.Bugüne kadar hep teröristler saldırdı devlet savunma yaptı aslında. Buna rağmen yine Batılı sözde dostlarımız müstemleke valisi edasıyla ahkam kesmeye devam etmekteler. Bosna savaşı döneminde tanıştığım Bosna’lı bir subay “Türkiye uyuyan bir aslana benziyor, düşmanları çeşitli yerlerden ısırmaya çaılışıyor fakat bir uyanırsa hepsinin durumu çok fena olcak , siz içinde olduğunuzdan gücünüzün farkında değilsiniz” demişti. Anlayana… 30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun.

Süheyl ÇOBANOĞLU