Ailesinin kökenleri Balkanlara dayanan Bedri Karayağmurlar 1951 yılında Niğde’de doğdu. 1974’te Gazi Eğitim Enstitüsü Resim Bölümü’nden’ den ve 1987 D.E.Ü. Buca Eğitim Fakültesi Resim Bölümünden mezun olarak 1990 D.E.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde resim Eğitimi Anabilim Dalı’nda “ Yaratıcılık ve Eğitim” konulu tezi ile yüksek lisans yaptı.
ACININ TADI YAŞAMAK
Çünkü acıması yoktur kendine hayatın
düzgün ve düz cümleler kurmaktan yorulmuş birinin
zamanıdır küçük kaçmalar ülkesinde bir soluk mavi
biz neyiz ki
uzun buz sarkıtları kırılır
sevmenin sabahları ayazsa
yırtılır gün en hassas yerinden
ve bir kadın kırmızı giyer sabah güllerinden
sen şimdi usulca yürü
ardında kuru yaprakların ağırlığı
hayat nasılsa acı
sana sakladığım bir avuç tuz ve hardal
hafif yaşamaların ağırlığı unutulsun varsın
kalan ne geriye tarihin küllerinden
bir nefes şöyle “oh” derinden
yaşadım.
Bir satırla başlar yaşam çoğu kere belki de bir şiirde duraksar, nefesinden son anda bile çıkar sözcükler. Bazen dizeler bir üstadın elinde hamur olur yoğrulur, şekilden şekle girer tablodaki renklerin birbirine olan aşkı gibi, kaybolurlar cümlelerin içinde. Bazen öyle bir soyutlanır ki hayattan dizeler, renkleri soyutlayan ustanın elinde, sadece arka arkaya okumak kalır tek tek özenle…
Her bir satırda bir yaşam dolusu öyküler bulur çıkarırsınız inceden inceye.
Hava serin, hafif sonbahar ayazı… Hiç sevmem ayaklarım usul usul üşür de giymem çoraplarımı inattan. Gelmesin kış istemiyorum haykırışındadır her bir hücrem. Oysaki bir dolu almışımdır, doludur sürgüler tipik bir kadın olmanın verdiği alışveriş savrukluğu ile… İşte böyle akşamların birinde oturmuşken satırlarıma eylülün hafiften ekime yer vermeyi düşündüğü günler de… Yazmak için tuşlar ile hamlemi yaparken daldım gittim yukarıdaki mısralara… Sabahların ayazlarına takıldı gözlerim, hafif titreyen omuzlarımın üzerinden …Sonbaharı kokladım havadan gayrı mısralarda ..Hayal ettim kırmızı güllerden sımsıcak şalları kendimde …Oysaki sadece bu kadar değildi anlamları .. Okudukça bulandım sonra birkaç tabloyu seyrettim sonra tekrar okudum okudum ve yine okudum… Bedri Hoca’yı davet ettim kendimce satırlarıma fark etmeden, fark ettirmeden. Bedri Karayağmurlar renklerin ve dizelerin üstadı….Birçok öğrencinin canım hocası ,yıllarını sanata adamış yürek ,can bir dost .. Ve tabi suyun öte yakasından gelen bal gibi kanı, sıcacık gülüşü, naif yüreği… Bundan tam dört sene evvele rastlar kendisi ile tanışmamız diyeceğim ama tam hatırlamıyorum, çünkü sanki çok uzun yıllardır tanıyormuşçasına bir samimiyetle karşılar insanı… Bir uluslararası çalıştay da beraberdik kendisi ile renklerden, dizelerden bahsettiğimiz sohbetlerimizin arasında çalışmalarının yapılışını uzun uzun seyrettiğim olmuştu ne yalan söyleyeyim… Dizelerinin henüz farkında değildim birkaç tanesini dillendirene kadar kendisi… Fırçasındaki soyutlamanın üstatlığının kaleminde olduğunun bilincine o gün ulaşmıştım. Daha sonra nice yerlerde karşılaşır olduk. Bazen mısralarını okur bulurum kendimi, bazen de renklerinde …
SUYUN ÖTE YAKASI
Aldığı eğitimden midir, genlerinde getirdiği sanatçı ruhundan mıdır, suyun öte yakasından mıdır hayatı soyutlayışı bilemem ama imgelemede ve soyutlamadaki başarısı zaten akademik kariyerinin de en büyük göstergesi bence. Çok yönlü sanatçı olmanın verdiği ince bir dokuyu barındırsa da üzerinde her konuya hâkimiyeti oldukça takdire şayandır. Çok yönlü olmak bazen dağıtır sanatçıyı, bazen çıkmaza düşer hangisini yapmalıyımın karmaşıklığında savrulur durur üretemez çokça zaman ya da ürettiklerini sınıflandıramaz. İşte Bedri hocanın akademik kariyeri onu en güzel şekilde hangi çizgide durup hangi çizgide ilerleyeceğini belirler, belki de onu usulca dizginlemektedir sanatçı savrukluğundan. Düzeni hayatına yerleştirmektedir. Birçok öğrenciyi mükemmel yetiştirmenin haklı gururu ile… Yıllar ona sanatı ve bu sanat uğrunda yaşamı vaat etmiş. Oda bu vaade en güzel eserlerini üreterek karşılık vermiştir. Biraz biyografisinden bahsetmek istiyorum aslında:
Ailesinin kökenleri Balkanlara dayanan Bedri Karayağmurlar 1951 yılında Niğde’de doğdu. 1974’te Gazi Eğitim Enstitüsü Resim Bölümü’nden’ den ve 1987 D.E.Ü. Buca Eğitim Fakültesi Resim Bölümünden mezun olarak 1990 D.E.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde resim Eğitimi Anabilim Dalı’nda “ Yaratıcılık ve Eğitim” konulu tezi ile yüksek lisans yaptı. 1993 D.E.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Resim Ana sanat Dalı’nda “ Sanatsal Yaratıcılıkta Soyutlama ve Günümüz Sanatındaki Yeri” konulu tezi ve sanatsal çalışmaları ile Sanatta Yeterlik (Doktora) programını bitirdi. Değişik eğitim kurumlarında resim öğretmeni olarak çalıştıktan sonra;1995 D.E.Ü. Resim –İş Eğitimi Anabilim Dalı’nda göreve başladı. 2002 ‘de Doçent, 2008’de ise Profesör unvanlarına hak kazandı. Bugüne dek birçok kişisel sergi açan sanatçı, yurt içi ve dışında çok sayıda sergiye ve çalıştaylara katıldı Bunların birçoğu da balkan ülkelerinde gerçekleşmiştir. Hatta ve hatta Bosna Hersek’te katıldığı bir çalıştay sonrasında yaşadığı yerleri ve çalışmalarını anlatan beş bölümlük, Doğu Yolları (Putevima İstoka) adlı belgesele konu olmuştur. Bosna Hersek’te tanıştığı Küratör, Sanat eğitimcisi ve Program yazarı Zoran Radonjiç ve Goran Petos sanatçıyı ve çalışmalarını konu alan bir belgesel çekmek için motosikletlerle Türkiye’ye gelerek Trakya’dan Kapadokya’ya kadar bir çok yeri Bedri Karayağmur’ ların sanat ışığı ile beraber kurgulayarak 5 bölüm halinde izleyicilere ulaştırdılar. Her o yöreden köklenen beslenen sanatçı gibi genleri Bedri hocayı bırakmamıştı işte. Kendisi ile sohbet ederken aynı yörelerden gelmenin sanki bir akrabamızı bulmanın hoş pırıltısı bizim de yansımıştı gözlerimizde… Gittiğimiz yerleri, oradaki sanatçı dostlarımızı dillendirmiştik tablo önü sohbetlerinde… Renkler çekse de kendine doğru samimi yürekler ile sohbet keyfi bir başka oluyor doğrusu… Sanatını, renklerini “İnsan soyutlayarak yaratır. İnsanın bütün kültürel gelişimi onun soyutlama yetisine dayanmaktadır. Sözcüklerden sayılara, kullandığımız bütün araç gereçlere dek yaratıların hepsi birer soyutlamadır gerçekte. Sanat yapıtları da bu soyut düşünme biçiminin ürünleridir. Değişik resim türleri taşıdıkları imgelerin doğayla ilişkisi nedeniyle adlandırılırlar. Genel kurguları ve yapılanışları diğer insan yaratmaları gibi soyuttur. Bunların dışında çevremizde olan, insan yaratısı bütün nesneler de aynı soyutluktadır gerçekte. Ancak biçim ve işlev olarak soyut olan bu nesneler, doğada sanki onun doğal parçalarıymış gibi algılanırlar. İçinde yaşadığımız yapılar, masalar, sandalyeler, arabalar hepsi bir yaratının ürünü soyut biçimlerdir. Çevreyi ve sanatı bu yaklaşımla ele aldığımızda soyutluk ilişkisini kendi yaşadığımız çevrede ayırt ederek anlamaya çalışmak önemli gözükmektedir. Bu yaklaşım içinde, çalışmalarımda geleneksel sanattan gelen biçimsel ve estetik değerleri önemseyerek kullanıyorum. Çünkü bunlar resim dilini oluşturan değerler bana göre. Biçimlendirme aşamasında görsel dengeyi kompozisyon kurgusunun çözülmesi gereken sorunu olarak ele alıyorum. . Denge kavramının benim için önem kazanmasının altında yatan etkenin yaşamın dengesizliklerinden kurtulma isteğiyle açıklayabilirim. Her öğenin bulunduğu yerde yarattığı görsel gerilimin yüzey içinde çözülmesi gereken bir enerji sorunu yarattığını düşünüyorum. Bu anlamda benim için sanat, salt anlatım değil, sorun yaratma ve bu sorunları kendi yapısı içinde çözümleme girişimidir.
Resimlerimde aşamalı bir soyutlamayla geldiğim yeri, mekân nesne ilişkilerindeki soyutluğu yeniden yorumlanmak olarak değerlendirebilirim. ‘’
Diye anlatmaktadır… Ve hayata bakış açısını aslında…
Farklı bir haz alırsınız tablolarını seyrederken, renklerin naifliği keza bazen de canlılığı çarpar sizi. Bazen pembenin gizemli bir tonunu yakalarken çoğu zaman mavinin turkuaza çalan kısmı giriverir kolunuza .. Bu arada yorumlamaya çalışırsınız kendinizce soyutladığı nesneleri, mekanları… Ve gittikçe hayranlığa bulanan bir şekilde isimlendirirsiniz kendi içiniz de… Mavi ve kırmızının bütünlüğü Osmanlı renklerinin asaletini yüreğinize hissettirirken altında yatan soyut mekân ilişkisini sorgulamaya başlamışsınızdır çoktan… Yoğun bir şekilde eser üreten sanatçıları takip etmek irdelemek ayrı bir zevk verir .Çünkü her daim bir heyecanla beklersiniz .Yeni bir şiir, bir kitap, bir renk.. Ve hep bulursunuz bir şeyler… Bazen kendinizi yaşarsınız, bazen de sadece seyredersiniz… Sessizce baktıkça bir bir o eserlere ruhundaki asaleti de gözlemlersiniz. Aslında her eser sanatçısının ruhunu taşır çünkü… Bir haykırış olsa da soyutlarda yine de ayrı bir ağırbaşlılığı vardır eserlerinde… Sergiyi gezerken hiç yabancı hissetmezsiniz kendinizi bu ritme… Biraz tanıyorsanız o ruh burada var işte diyebilirsiniz. İşine olan hâkimiyeti ve sevgisi yayılır koridorlardan. Yaratım sürecini ve akademisyenliğin verdiği titizliği bir kez daha görür sabırsızlıkla bekliyorum bir sonraki serginizi der. Kefenize güzel bir sergi seyretmenin keyfini doldurur şiirleri ile sonlandırırsınız bir Bedri Karayağmur’ lar gününü… Ne satırlar yeter onu anlatmaya, ne tuvaller yeter ona boyamaya… Umarız hiçbir tuval yetmesin ve üretimi hep çoğalarak artsın. Ve bize de ata topraklarına onu anlatmak düşsün inceden inceye… Bir sonraki satırlarımızda görüşmek üzere hoşça ve renklerle kalın…
BALKAN YEMEKLERİ
2 gün önceHABERLER
5 gün önceHABERLER
10 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
18 gün önceHABERLER
27 gün önce
Teşekkürler Elvin. 👍❤