“Rum liderliği, dünya kuruluşlarının keşmekeşliğinden istifade ederek Kıbrıs’ı Rum hâkimiyetinde bir ülkeymiş gibi takdim edebildi. Şimdi bu sahtekârlığın arkasına saklanarak aynı Rum liderliği kendine göre ahkâm kesmektedir. Silah zoruyla, kanunsuzlukla, baskı ve terör ile elimizden alamadığı kurucu ortaklık hakkımızı sanki yokmuş gibi konuşmakta ve bu yanlış, geçersiz varsayımla dünyadan hak ve adalet istemektedir. Rum liderliği bu yolu takip ettiği sürece iki halkın anlaşması, uzlaşması mümkün değildir.”
Dr. Fazıl KÜÇÜK
Adada Ekim ayının sonu gelmeden çözüme ilişkin görüşmeler hızlandırıldı. Son düzlüğe girildiği kanısının yaygın olduğu günlerden geçilirken mendil büyüklüğündeki ülkenin petrol ve doğalgaz çalışmalarına ivme kazandırdığı biliniyor. Bölgede yarattığı fiili durumu, bütün dünyaya egemenlik hakkı olarak sunmayı da başardılar. Sondaj çalışmalarını başlatan Noble Enerji şirketi 2009 yılında bölgede yaklaşık 170 milyar metreküp doğalgaz bulunduğu öngörüsünde bulunuyordu. Bu kadar doğalgazın bir milyar varil petrolden daha fazla olduğunu da kaydetmişti. AB’nin genişlemeden sorunlu üyesi Bay Füle Rumların son olarak yarattıkları fiili durum nedeniyle konunun Lahey Adaletsizlik affedersiniz Adalet Divanında görüşülmesi önerisini ortalık yere attı. Eylül ayında yapılan bu öneriye itibar eden olmadı. Herkes bildiğini okumayı sürdürüyor. İsrail’in bölgedeki rolü sorgulanırken, “Rumların Truva Atı” olduğu = Bu tanım Rumların kendi tanımıdır= noktasından hareket ederek çalışmalarını sessiz ve derinden sürdürüyor.
BAY FÜLE’NİN MARİFETLERİ
Bay Füle’nin marifetleri bununla da sınırlı kalmadı. Bay Füle, “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kendi Münhasır Ekonomik Bölgesini belirlenmesine ilişkin olarak egemenlik hakkını ilke olarak kabul ettiğini” söylediği Rum basınında yer alıyordu. Türkiye’yi yakından izleyen raportör Ruijten ise; “üye ülkenin petrolden yararlanmasının egemenlik hakkı olduğunu, sorunun iki taraflı değil AB’nin sorunu olduğunu, zira bir tanesinin üye diğerinin de aday ülke olduğunu” söylüyordu. AB’nin konuyu egemenlik hakkı diyerek ortalık yere çıkardığı noktada Birleşik Amerika Devletlerinin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Victoria Nuland; “Adanın kaynaklarının iki toplum arasında paylaşıldığını görmek istiyoruz.”açıklaması yapıyordu. Petrol yangınının ortalık yerleri bu şekilde sardığı noktada İngilizlerin konumu da merak ediliyordu. Avrupa Parlamentosu Liberal grup üyesi İngiliz parlamenter Andrew Duff, sondaj krizinin Kıbrıs sorununu çözdüğünü belirtiyordu. Bay Duff Rumları biraz kızdırırken, “Tarihi sorun çözüldü. Ada böylece ikiye ayrıldı. Daha açıkçası Kıbrıs’ın bölünmüşlüğü kalıcılaştırdı. Türkiye’nin AB üyeliğine çözüm bulmak da olanaksız hale geldi” diyordu. Politis gazetesinde yer alan haberde ise Rum Temsilciler Meclisi Başkanı Yannakis Omirou; “İşgal sürdüğü müddetçe Kıbrıs Türkleri’nin Münhasır Ekonomik Bölge’deki doğal zenginliklerden yararlanmasının olanaklı olmadığını” söylüyordu. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Başkanı Mevlüt Çavuşoğlu ise; “Kıbrıs’ta doğal kaynakların sadece Rumların değil, adadaki herkesin malı olduğunu, bunlardan sadece Rumların yararlanmasının adil olmadığını” belirtiyordu. Yunanistan’daki ekonomik açmaz basında her gün yer alırken Yunanistan Hükümeti de boş durmadığını kanıtlıyor. Geçtiğimiz Ağustos ayında To Vima Gazetesi’nde “Atina hükümetinin, Ege konusunda Türkiye ile olan farklılıkların çözümü için, ortaklaşa Lahey Adalet Divanı’na gidilmesi olasılığına karşılık dikkatli bir şekilde ortamı hazırlamaya çalıştığını” yazıyordu. Avrupa Sosyalist Partisi Başkanı Paul Nyrup Rasmussen, Türkiye’nin mendil büyüklüğündeki ülkeyi tehdit ettiğini savlıyor. Adı geçen Bay, “Bu tehditler durmalıdır. Kıbrıs hükümeti haklıdır. Türkiye her türlü gerginlikten ve bölgedeki istikrarı baltalamaktan kaçınmalıdır” diyordu. Kıbrıs’ta yapılmakta olan görüşmeler sırasında Rum tarafı sürekli olarak kasıtlı fauller yapıyor. Sonrasında da mendil büyüklüğündeki ülkenin başı “Kıbrıs Türk tarafıyla anlaştık demeyeyim ama…” diye konuşuyordu. Uyuşmazlığın çözülemediği noktada AB’nin sürece katılmak için pusuda beklemekte olduğunu kaydetmek istiyoruz. Uluslararası hukuk, Rumlara ne kadar hak veriyorsa Kıbrıs Türklerinin de aynı haklara sahip olduğunu yinelemek istiyoruz. Uyuşmazlığın çözümü konusunda açıktan taraf olanlarla değil, uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarımızın fazla zaman yitirilmeden ortalık yerlere çıkarılmasından geçiyor mu ne…
Bayramınızın sağlıkla geçmesini diliyoruz.
Sevgi ile kalınız .
ARAŞTIRMA-İNCELEME
1 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
2 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
2 gün önceHABERLER
5 gün önceHABERLER
10 gün önce