DOLAR 32,2053 -0.22%
EURO 35,1156 -0.22%
ALTIN 2.498,171,32
BITCOIN 21648821.07818%
İzmir
29°

AÇIK

SABAHA KALAN SÜRE

Dağın Farelisi

ABONE OL
03/09/2020 00:54
0

BEĞENDİM

ABONE OL

“Biliyoruz ki bir gazetenin en büyük vazifesi, riyakârlık, yalancılık ve sahte tavırlarla sürüm temin etmekten ziyade; görebildiği her hatayı işleyenleri doğru yola getirmek için ikazdır. Ancak böyle yapıldığı zamandır ki bu güne kadar bulunmaz kalan, ihmal edilen ve hemen hemen her hak ve hukuku hasıraltı edilen bir toplum kurtulabilir. Biz bu yoldaki vazifemizi yaptığımıza inandığımız içindir ki, vicdan rahatlığı hissediyoruz. Halkımızdan gördüğümüz yüksek himaye de bizi bu yolda daha ileri adımlar atmaya teşvik ediyor.” 1950

 

Dr. Fazıl KÜÇÜK

 

Kıbrıs adasının bilinen tarihi boyunca sürekli olarak özenli ve değerli bir mal gibi görüldüğünü söylemek olasıdır. Bu nedenden olacak, tanıma uygun olduğu gibi mal olarak satıldığı dönemlere tarih tanıklık etmektedir. Bu nedenle büyük güçler adaya egemen olabilmek için her türlü yöntemi uygulamaktan çekinmiyorlar. Yaşamakta olduğumuz uyuşmazlığın temelinin de bu olgu olduğunu kaydetmek istiyoruz. Ada ve çevresindeki yeraltı zenginliklerinin biliniyor olması günümüzde bu önemi daha da arttırmaktadır. Uçak gemisi olarak görülmekte ve tanımlanmaktadır. Şimdilerde sürdürülmekte olan çabalarla yaratılmış olan uyuşmazlığa çözüm arayışlarıdır. Kıbrıs’ta varlıklarını sürdürmekte olan Türklerle Rumlar, emperyal güçlerin adaya egemen olma dürtüleri öne çıkarılarak üzerlerinde oyunların oynanmakta olduğu biliniyor.

Beyrut’ta 1969 yılında başlayan çözüm görüşmelerine karşın arpanın boyu kadar bir ilerlemenin olduğunu söylemek inandırıcılıktan uzaktır. Yapılan açıklamaların belli merkezlere verilen veya verilmesi gereken bir mesaj olarak değerlendirilmesi gerektiğine vurgu yapıyoruz. New York’taki görüşmelerden sonra yapılan açıklamalar bu şekilde okunmalıdır. Görüşmeciler yaptıkları açıklamalarla kendi iç kamuoylarına da mesaj vermiş oluyorlar. Buna karşın uyuşmazlık durdurulduğu noktadadır. Rum tarafı özellikle kendi konumunu korumaya özen gösteriyor. Kıbrıs Türkleri adına görüşmelere katılanların “ Biz çözümden yanayız” konumunu korumaya yönelik açıklamalarla zaman kazanmaya çalıştıklarını söylemek olasıdır. Buna karşın gerçek, iki taraf arasındaki görüşler arasında uçurumların olduğudur. Bu nedenle Rum yönetiminin başı ısrarla “Çözüme yakın değiliz” diye konuşmaktadır.

 

YURTTAŞLARIN BEYNİ YIKANMAKTA

 

Mendil büyüklüğündeki ülke yurttaşlarının beyinleri de yıkanmaktadır. Bu söylem ve yaklaşımı sadece adı geçen ülkenin yöneticileri söylemiyor. Ortodoks Kilisesinin papaz başısı da sıklıkla yinelemektedir. Bay Hrisostomos “Eğer onlara (Akel hükümetine) ülkeyi yok etme emrini vermiş olsaydık bundan daha iyi başaramazlardı. Ülkeyi mahvettiler” diye konuşuyordu. Siyasi alanda konuşmayıp onay verdiğini söyleyerek dikkatleri ekonomik alana çekiyor. Uluslararası para ile ilgilenen kuruluşlar kredi notlarını düşürüyor olsa bile yollarına devam etmekte kararlılık sergiliyorlar. Şeyini şey ettiğimin şeyi yöntemini uyguluyorlar. Son olarak yapılan görüşmeler sonrasında uluslararası toplumun başındaki kişi, “Ocak ayında iç sorunlarda uzlaşmaya varılmasından sonra çok taraflı bir konferans’ın toplanmasından söz ediyordu. “Multirateral conferance” sözcüğünü öne çıkarırken buna karşın Rumlar da “ international conferance” sözcüğünü öne çıkarıyorlar. Bizler ise 4’lü veya 5’li konferanstan söz ediyoruz. Uluslararası toplumun başındaki kişi toplanmasını istediği konferansa kim veya kimleri çağıracağını inandırıcı bir biçimde açıklamak durumundadır. Bu güne değin görüşmelerden sonra yapılan açıklamalarda genel içerisinde sürekli olarak umut pompalanmıştır. Sonuçta büyük beklentilerle gidilen toplantılar sonrasında dağ fare doğurmuştur. Halen de doğurmaya devam etmektedir. Görüşmelere gidilmeden önce mendil büyüklüğündeki ülkenin önde gidenleri benzer şekilde yaptıkları açıklamalarla görüşmeleri dinamitlemeyi yeğlemişlerdir. Önümüzdeki yıl adı geçen ülkenin AB dönem başkanı olacağı günlere doğru hızla yaklaşmaktayız. Bu dönemde uygulayacakları yeni oyun ve tuzakların hazırlıklarını da yaptıklarını gizleme gereğini bile duymuyorlar. O zaman farelerle dolu olan bu dağlarda dolaşmamamız gerekiyor mu ne…

Yüce Atatürk’ü yılda yalnızca bir gün değil her gün anıyoruz. O’nun ışığı yolumuzu aydınlatmaktadır.

 

Sevgi ile kalınız.

 

 

    En az 10 karakter gerekli