Avrupa Birliği ülkeleri, dünya ülkelerine demokrasi dersi veriyor gibi görünüyor. Kendi ülke sınırları içerisinde barınan farklı etnik grupların günümüzdeki durumları ise hangi seviyede? Azınlık olarak yaşayanlar yaşadıkları ülkeye entegre mi oluyorlar ya da asimile mi ediliyorlar?
Her çağdaş insan yaşadığı ülkeye entegre olmak durumundadır. Hele o ülkenin çoğunluğunda yer alamayanların, muhakkak yaşadıkları ülkenin kanunlarına uymak zorunluluğunu bilmeleri gerekir. Ne yazık ki ülke sınırları içerisinde yaşayan azınlıkların bazıları entegreye sıcak bakarken, bazıları ise kendilerini farklı ırklardan gösterip “kültür” farklılığı adı altında konuştukları ana dillerinin resmi dil olarak yasallaşmasını istiyorlar.
Yıllardan beri AB ülkeleri sınırları içerisinde yaşayan azınlıklar, günümüzde her ne ad altında olursa olsun entegre değil, resmen asimile edilmeye çalışılıyorlar. Bazı ülkelerde ırka değil dine dayalı ulus gösterme çabasındalar. AB, bugün kendi ülkelerinde ayrılıkçılara karşı silahlı dâhil her türlü yolla mücadele ediyor.
Balkan ülkesi sınırlar içerisinde birden fazla ırk yaşamakta. AB ülkeleri bugüne bu gün bu ülkelerde azınlık sorunlarıyla ilgilenmiyorlar. Avrupa’nın göbeğinde bir azınlığa yirminci asrın sonunda soykırım uygulanırken başlarda seyirci kalınıyor, daha sonra ise soykırım yerine katliam işlendiği hususları kabul ediliyor. Batı Trakya’da bugün Türk varlığı inkar edilirken, Bulgaristan’da yaşayan azınlıklar ise çeşitli etkinlikler altında asimile edilmeye çalışılıyor.
Balkan savaşından sonra sınırların çizilmesiyle birlikte, ülke idarecilerinin ilk işleri Osmanlıdan kalan şehirlerin, kasabaların, köylerin, derelerin, tepelerin isimlerini değiştirmek oldu. Bugün azınlıklar kendi köylerinin, kasabalarınnı, derelerininn isimlerine eski adlarıyla hitap ediyorlar. AB, günümüzde bu ülkelere değiştirdikleri coğrafi isimlerini iade baskısı yapmıyor. Hatta bazı ülkelerde ki bunlardan birisi Bulgaristan’dır, ulusal televizyonda on beş dakika azınlıkların dillerinde yayınlanan haberleri kaldırma çabasındalar.
AB ülkeler kendi ülkelerinde yerine getirmedikleri talepleri, başka ülkelerden azınlık hakları statüsünde isteme cüretini gösteriyor. Sözde demokrasi açılımı adı altında resmi dilden başka dil konuşulan ülkelerde resmi dil olması, coğrafi isimlerin iade edilmesi, anadillerinde okullar açılması, devlet televizyonunda anadillerde program yapılması v.s.!!!
“DEMOKRASİ AÇILIMI” adı altındaki taleplerin öncelikle AB üyesi ülkelerin kendi topraklarında uygulaması daha sonra ise aday ülkelere karşı talepleri olsa, bu çok daha inandırıcı ve adil olmaz mı?
HABERLER
16 saat önceHABERLER
16 saat önceKÖŞE YAZARLARI
4 gün önceKÖŞE YAZARLARI
9 gün önceKÖŞE YAZARLARI
15 gün önce