Geçen hafta AK Parti Genel Başkan yardımcısı Sayın Ekrem Erden beyefendinin konukları olarak 50 kadar milletvekili Ankara’da bir kahvaltıda buluştuk. Bu kadar milletvekili olunca siyaset konuşulur zannedenler, yanılgıya düşerler. Zira konu Türk dili ve edebiyat idi. Ekrem Bey’in siyaset dışında Dil ve Edebiyat Derneği Başkanlığı da bulunuyor. Kahvaltılı toplantımızda Ekrem Başkan’ın “Dertlenmek gerek, bize dertli, dava sahibi insanlar gerek” sözleri toplantıya damgasını vurdu. Toplantıda ağırlıklı olarak Türkçe’de yapılan hatalar ve Türkçe’nin doğru kullanılması üzerine önemli konular konuşuldu. Bu kapsamda Sayın Hüseyin Çelik’in muhalif olarak verdiği mesajlar ve Sayın Mehmet Metiner’in farklı yorumlarını dikkatle dinledim. Aslında bütün konuşmalardan oldukça fazla yararlandım. Ancak tabii ki her konuşmaya tamamen katılmıyorum. Ancak saygıyla karşılıyorum ve istifade etmeye çalışıyorum. Toplantı, Türkçe’nin demokratik bir ortamda bir beyin fırtınasına konu alınmasıydı. Bu fırtına bizleri üşütmedi aksine kimilerine göre kalbimizi kimlerine göre yüreğimizi veya kimilerine göre beynimizi ve kimilerine göre uslarımızı ısıttı ve doyurdu. Siyaset dışındaki bu toplantılara da ihtiyaç duyduğumuzu anımsadık. Ben naçizane bir yazar olarak bir dil uzmanı ya da edebiyatçı değilim. Üstad Necip Fazıl’ın dediği gibi
Ben artık ne şairim, ne fıkra muharriri!
Sadece, beyni zonk zonk sızlayanlardan biri!
Bakmayın tozduğuma meşhur Babıali’de!
Bulmuşum rahatımı ben de bir tesellide.”
Bu kadar dil uzmanın yanında bir çırak edasıyla dinleyip, mümkün mertebe yararlanmak düşerdi bize, biz de onu yaptık. Ancak söz bize verildiğinde naçizane birkaç kelam ettik. Bizim konuşmamız dil ya da edebiyat üzerine değil, “Türkçe’nin önümüzdeki 50 hatta 100 yıl için bir devlet stratejisi olarak işlenmesi hatta bir güç olarak kullanılabilmesi üzerine oldu.”
TÜM DÜNYAYA İHRAÇ
Daha açık bir ifadeyle, Türkçe sistemli olarak akıllı bir devlet politikası ile tüm dünyaya ihraç edile bilinir. Bize düşen Türkçe’nin kullanılması için nedenler oluşturmak ve teşvikler sunmaktır. Örneğin Türkiye’nin ev sahipliğinde oluşturulacak organizasyonlar, kurumlar, kurullar, topluluklarda Türkçe’nin kullanılması sağlanmalıdır. Bu konuda çalışan Yunus emre Enstitüsü’ne destek verilmelidir. Yurt dışındaki Türk kolejleri teşvik edilmelidir. Yurt dışından Türkiye’ye öğrenciler gelmesi için kontenjanlar artırılmalıdır. Bugün İngilizcenin dünya dili olarak kimlere nasıl bir güç verdiğini hepimiz biliyoruz. Türkçe de böyle olabilir. Bunun için dünyada uygun bir ortamın olduğunu düşünüyorum. Türk dili üzerine yapılan bu toplantıdan dolayı emeği geçenlere teşekkür ediyorum. Dil ve Edebiyat Derneği’nin güzel bir dergisi de mevcut. Bu konuda çalışma yapanların bu dergiye abone olmalarını tavsiye ederim. Ayrıca derneğin http://www.ded.org.tr isimli web sayfasını ziyaret edebilirsiniz. Dil ve Edebiyat Derneği’nin önümüzdeki günlerde Balkan ülkelerine de açılacağını duydum ve sevindim. Balkanlarda yaşayan yaklaşık iki milyon Türk soydaşımız ve 10 milyon kadar akraba toplulukları hemşerimiz bulunuyor. Eminim dernek Balkanlar’da yararlı çalışmalar yapacaktır.
ARAŞTIRMA-İNCELEME
1 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
3 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
3 gün önceHABERLER
5 gün önceHABERLER
10 gün önce