22 Mayıs 2010 tarihinde Yunanistan Dışişleri Bakan Vekili Dimitri Druças, T.C. Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Atina ziyareti ile ilgili olarak İsotimia gazetesine demeç verdi. Batı Trakya’da müftülerin seçimle belirlenmesi ile ilgili soruya Druças, Yunan vatandaşı olan Müslüman azınlık ile ilgili sorunlar ve yükümlülüklerin yalnızca Yunan devletinin özel yetki alanında olduğunu ifade etti. Druças, kimsenin bunları kötü şekilde kavranmış “karşılıklılık” “cenderesi”ne koymasına izin vermeyeceklerini belirtti.
Basit bir mantık ile hareket edildiğini ancak gerçeğin daha karmaşık olduğunu söyleyen Druças, Trakya’da müftülerin bazı medeni, yargısal ve idari sorumluluklara sahip olduğunu ifade ederek müftülerin atandığını ifade etti. Druças, bu yetkilerin İslam’ın özüne ilişkin olduğunu belirterek bunlara saygı duymaları gerektiğini dile getirdi. Druças, aynı zamanda her Yunan vatandaşının insan haklarına saygıyı güvence altına almanın Yunan devletinin görevi olduğunu ifade etti. Bu çerçevede Druças, müftülerin yetkilerinin Anayasa’nın koymuş olduğu kurallar, Yunan hukuku, uluslar arası ve AB sözleşmeleri ile uyumlu olması gerektiğini dile getirdi.
Druças: Ulusal tezlerimizden geri adım atmış değiliz
Başbakan Erdoğan’ın Atina ziyareti sırasında Türkiye ve Yunanistan arasındaki protokol anlaşmaları ile ilgili olarak Druças, imzalanan protokollerin iki ülke arasında yıllardır süre gelen bazı konulara cevap verdiğini ifade etti. Daha zor konular üzerine çalıştıklarını söyleyen Druças, Yunanistan’ın Türkiye ile ilişkilerinde hedeflerinin değişmediğini ancak iki ülke arasındaki sorunların çözümünde irtibat ve diyalogdan başka bir yol görmediklerini belirtti. Druças, dış politikanın hedeflerinin zamandan bağımsız olarak sabit olduğunu ancak politikayı uygulama şeklinin değişmesi gerektiğini söyledi. Druças, bu değişikliğin ne görüşlerini ne de sabit ulusal tezlerinden geri adım attıkları anlamına gelmediğini belirtti.
Konu ile ilgili olarak Avrupa Batı Trakya Türk Federasyonu(ABTTF) Başkanı Halit Habipoğlu, “Lozan Anlaşması ile Yunanistan ve Türkiye’de yaşayan azınlıkların haklarını minimum standartta garanti altına almak amacı ile karşılıklılık prensibini getirmiştir. Tarih, karşılıklılık ilkesinin iki ülke arasındaki ilişkilerin seyrine bağlı olarak bir araç olarak kullanıldığını göstermektedir. Ancak bu durum karşılıklılık prensibinin özüne ilişkin bir sorundan kaynaklanmamaktadır. Bu ilkenin ruhuna ve gerekliliklerine uygun hareket etmek Yunan devletinin ikili anlaşmalardan doğan yükümlülüğüdür. Bundan herhangi bir sebep ile kaçmak mümkün değildir” açıklamasında bulundu.
