DOLAR 32,2042 0%
EURO 35,0207 0.01%
ALTIN 2.501,030,03
BITCOIN 2160055-0.24205%
İzmir
30°

AZ BULUTLU

SABAHA KALAN SÜRE

Fitili kim ateşledi ?

ABONE OL
03/09/2020 00:54
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Türkiye, ekonomide gerçek potansiyelini, Cumhuriyet tarihinin hiçbir döneminde, layık olduğunca kullanma kudretine erişememiştir. Genç nüfusumuz, doğal kaynaklarımız, mevsim zenginliği ile bereket fışkıran topraklarımız, hiçbir vakit gerçek üretkenliği ile ayakları üzerinde duracağı bir dönemi görememiştir. Bütün bu söylediklerimin gerçek müsebbibi, bu topraklarda yaşayan vatandaşlarımız üzerinde senelerce kurgulanan politikalar ve bu politikaların membası olan siyaset ve bürokrasidir. Bu ülke, yıllar boyunca bir zümrenin çıkarlarını gözeten ve politikalarını ülke menfaati imiş gibi gösteren bürokratlar ile onların dümen suyuna giden hükümetlerin sahnelediği oyunları izledi. Ardından da muhasır medeniyetler seviyesine geleceği günlerin hayalleri ile avutuldu. Ülkeyi dümen suyunun aksine götürmek isteyen halk temsilcilerinin ise, 10 yılda bir nasıl bir “balans ayarına” maruz bırakıldıklarına, 75 milyon içerisinde yaşayan her kuşaktan vatandaş, acı hatıraları ile şahitlik etti. Bu keskin tespitleri, siyaset ve bürokrasinin “sevgili” aktörlerinin yıllar yılı devam eden, kayıkçı kavgalarının, para ile ifade edilemeyecek kadar ağır faturasını, bir nebze de olsa ortaya koymak için yaptım aslında. Bu tespit ışığında, başımızdaki yöneticilerin işgal ettikleri makamları dolduracak ağırlıkta kişiliğe, yine bu makamı hak edecek bilgi birikimine ve vizyona sahip olmalarının gerekliliğini de belirtmek gerekir. Tam da bu noktada, siyasileri ayırt etmede turnosol görevi gören bir yaklaşımı vurgulamak isterim, çok tuttuğum bu görüş “devlet adamı ülkesinin geleceğini, siyasetçi ise gelecek seçimi düşünen kişidir” tespitine dayanıyor. Siyasi tarihimizi birde bu düşüncenin süzgecinden geçirerek ele almak, bizi yönetenler hakkında,  daha sağlıklı fikirler edinmemize katkı sağlayacaktır diye düşünüyorum. Ne dersiniz? Yaklaşık 90 yıllık cumhuriyet tarihimiz, devletimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ten başka, devlet adamı sıfatı ile anabileceğimiz, sadece birkaç şahsiyete sahne alma imkânı tanımıştır. Ancak ne yazık ki, memleketin bu şahsiyetlerden de yeterince yararlanılama imkânı olmadı. Memleketine hizmet sevdası ile yola çıkan bu şahsiyetlerin önü, her defasında çıkarcı zümrelerin engellemeleri ile kesildi.

MÜSPET ADIMLARI ATACAKKEN

Yine her defasında da bu ülke, ayağa kalkarak geleceği ne doğru müspet adımları atacakken yerinde saymak zorunda bırakıldı. Türk siyasi tarihinin tümünü ve ekonomik yıkımların tamamını bu yazıda ele ancak değilim elbette. Ancak 28 Şubat 1997 ile başlayıp 2001, yılında yaşanan ekonomik felaketle başka bir boyut kazanan bir zaman dilimi var ki, meslek yaşantımın da en sıkıntılı dönemlerini, çöken piyasaların ve tepetaklak olan bankacılık sektörünün enkazı altında geçirdiğim bu dönemden bahsetmek istiyorum. Ekonominin altına konulan dinamit,  Anayasa kitapçığının fırlatılması ile patlatılmış oldu. Tüm ülkenin bir akşamda yarı yarıya fakirleşmesine neden olan bu patlamaya neden olan dinamitin fitili, aslında 28 Şubat 1997 Milli Güvenlik Kurulu Kararları ile ateşlendi. Devletin üst düzeyinde iyice su yüzüne çıkan büyük kavga, beraberinde getirdiği siyasi istikrarsızlıkla, devlet hazinesinde 25-30 milyar gibi ağır bir fatura çıkardığı ifade ediliyor. Devletin hazinesi, o yıllarda devlet bankalarından, Türkiye’nin önde gelen sermayedarlarının şirketlerine aktarılan ve geri dönüşü olmaya kredi zararlarını kapatmakla meşguldü. Bugünkü ekonominin en sağlam sektörü olan bankacılık, o günlerde hazine desteği ile ayakta ancak durabiliyordu.. İş kamu bankaları ile kalsa keşke. Tüm sektör uçuruma sürükleniyordu. Devletin başı nasıl olsa dumanlı yürütme askeri vesayete teslim olmuş, fırsat bu fırsat diyerek, bu kez özel sektör, kurduğu bankalarda biriken kaynağı,  sorumsuzca patronlarının şirketlerine hortumladı. Hatta hortumculuk Türk işadamlarının nerede ise,  ana iş kolu haline gelmişti. Ülkede istihdama ve büyümeye hizmet etmesi beklenen sermaye, sahipleri vasıtası ile bankalarındaki kaynaklarla birlikte yurtdışında malikâne kat, yat yatırımlarına aktarılır oldu. Böyle bir ortamda üretim mi? Hak getire! Parayı “bin yıl” boyunca daha kolay kazanmanın yolu bulunmuştu bir defa. Her sermayedar, bakkal dükkânı açar gibi, banka kurup mevduat toplayabiliyordu. Sonra bu parayı, ister sahibi olduğun şirkete kredi diye ver oradan harca, istersen yüzde 110 faizle devlete borç ver halkın parasından para kazan. Evet o dönemde ekonomik düzen bu realite üzerine işliyordu. Ve bu durum, ekonominin alttan alta oyulduğu anlamına geliyordu. Hesap veren yok hesap soran yok. Bugün olduğu gibi, bankacılık sektörü üzerinde bir kontrol mekanizması da yoktu o dönemde, (1982 yılı ile getirilen Bankalar Kanunu ile “Bağımsız Denetim” zorunluluğu getirilmiş böylelikle bankaların özel denetleme kuruluşları vasıtası ile makyajlanmış bilançolar açıklamalarına göz yumulmuştu). Ne ala memleket! Bu kez 19 Şubat 2001 deki Milli Güvenlik Kurulu ile 28 Şubat 1997 yılında ateşlenen fitilin sonuna gelindi ve dinamitin patlaması ile büyük ekonomik çöküş başladı. Anayasa kitapçığını fırlatılması ile oluşan gerilim, Başbakan Ecevit’in açıklamaları ile piyasalarda etkisini hızla gösterdi. Aynı gün yüzde 14 düşen borsa ile birlikte, repo faizleri yüzde 760’a fırladı. Merkez Bankası’ndan yaklaşık seki milyar dolarlık bir rezerv çıktı. Yine 3,5 milyar dolarlık net sermaye çıkışı ile dolar 670 bin seviyelerinden 1 milyon 160 bin seviyelerine fırladı. İlerleyen dönemlerde ise tepetaklak düşen bankacılık sektöründe 26 banka kapandı ve şehirlerdeki genç işsizlerin oranı yüzde 30’lara yükseldi.2002 yılında işsiz sayısı 2,5 milyona ulaştı. Bütün bu yaşananlar 2001 yılı sonunda ekonomimizin yüzde 9.5 küçüldüğüne işaret ediyordu ve bu durum tam anlamı ile bir felaketti. Bu acı bilanço, güzel memleketimin güzel insanlarının kendisini yönetecek şahsiyetleri seçerken memleketin önünü açacak, önden giderek ekonomiye yol gösterecek “adam gibi devlet adamlarını” seçmelerinin ne kadar önemli olduğunu görmemiz için önemli bir ders oldu. Muasır medeniyetler seviyesine giden yol bu seçimlerden geçiyor. Siz ne dersiniz?

 

    En az 10 karakter gerekli

    Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.