Tecrübeli bir iş adamı olarak hep söylüyorum. Gençlerin artık bilgisayarın içinden çıkıp, biraz daha işin içine girmeleri yani sahaya inmeleri lazım. O zaman muvaffak olurlar.
Plaset Plastik firması sahibi Vasillios Liaze, aslen Balkan kökenli. Ancak kendisi İstanbul’da doğmuş büyümüş bir iş adamı olarak Türkiye’ye, İstanbul’a hayran. İstanbul’u ise, vazgeçemeyeceği bir kent şeklinde tanımlıyor. Sektörün en eskilerinden olan ve 53 yıllık başarı öyküsüyle birlikte firma’nın geçmişini anlatmasını istiyoruz.
Sizi tanıyabilir miyiz?
İstanbul doğumluyum. Annem ve babam Makedonya’dan Türkiye’ye geldiler. İstanbul’da 53 seneden beri sanayicilik yapıyorum. Plastik sanayicisi olarak çeşitli zamanlarda İstanbul Sanayi Odası’nda Meclis Üyeliği yaptım. Aynı zamanda Kocaeli Sanayi Odasında da meslek komitesi üyesiyim. Plastik Organize Sanayiciler olarak 17 sene Başkan Yardımcılığı yaparak uzun zaman çalıştım. Aynı zamanda Bulgar Ortodoksların Başkanıyım. Burada Bulgar Ortodokslar olarak aşağı yukarı 700–800 yüz kişiyiz. Edirne’de 15–20 kişi var. Gerisi ise, hepimiz İstanbul’da yaşamaktayız.
Türkiye’de yaşamaktan mutlu musunuz?
Her zaman söylediğim gibi, Türkiye’de olmaktan ve burada yaşamaktan her zaman mutluyuz. Harp görmedik, hiçbir kötü şey görmedik. Gayet iyi ilişkiler içerisindeyiz. Gerek şimdi gerekse gelmiş geçmiş Türk hükümetiyle ve bilhassa son zamanda AK Parti’nin gelişiyle olumlu yönde biraz değişiklikler oldu. İstanbul’da 3 tane Ortodoks kilisemiz var. Şu anda bir tanesi demir kilisedir ve dünyada tek ve bir eşi de bulunmamaktadır. Ancak kilisenin denize kaymasından dolayı İstanbul Büyük Şehir Belediyesi’yle İstanbul İl İdaresi Valilik birlikte restorasyon çalışmalarıyla tamir ediyor. Türk Hükümeti olarak en büyük yardımcımız Başbakanımız Tayip Erdoğan ve İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın Valimizle birlikte elele vererek yenileme çalışmaları yapmasından dolayı çok fazla övünç duyuyoruz.
DEMİR KİLİSE RESTORASYONU MEMNUN EDİYOR
Demir Kilise’nin Türkiye’de ilk inşa edilen prefabrik olduğu söyleniyor?
Doğrudur. İstanbul Haliç’te bulunan Demir Kilise’nin önünden geçen herkes merakla bakar bu binaya. Çünkü bu yapı çok önemli bir yapıdır. Osmanlı döneminde Türkiye’de inşa edilen ilk prefabrik bir yapıdır. Bu gün Bulgar Ortodoks cemaati sayısının da 700–800 kişi civarında olduğu tahmin ediliyor. Ancak bunların büyük bir bölümünün de kiliseye gitmediği söyleniyor. Demir Kilise’nin restorasyonundan da oldukça mutluluk duyuyoruz.
MESLEKTE EN ESKİLERDEN BİRİSİ
53 yıllık patronluğunuz var bundan sonrası için neler düşünüyorsunuz?
Mesleğim kalıpçılık ve kalıpçılık sanatından gelen birisi olarak bu sektörde 53 yıl bitti ve 54 yıla bastım. Plastik sanayine epey emeğimiz oldu. Plaset Plastik markamızla makine ve kalıp imalatı ve de şişe imalatı olarak birçok faaliyette bulunduk, bulunmaya devam ediyoruz. Türkiye’nin en kalbur üstü alanında marka olmuş müşterileriyle çalışıyoruz. Üretimlerimiz genel de yüzde 90 oranında sipariş üzerine oluyor.
Bunlar kimler, örnek verebilir misiniz?
Örneğin Eczacıbaşı Grubu, Hayat Kimya Grubu, Balparmak Balının şişelerini yapıyoruz. Bir çok gruplarla çalışıyoruz. İşimizden memnunuz. Onlar da bizden memnun ki bu kadar sene çalışıyoruz. Bu işi biliyoruz ve ambalaj sanayinde devam ediyoruz. İnşallah bundan sonra da çocuklarımız bizim bırakacağımız sanayiyi yürütebilirler.
İKİNCİ JENERASYON GENELDE TÖKEZLİYOR
Neden ikinci jenerasyon başarılı olamıyor?
Çünkü ikinci jenerasyon biraz zor jenerasyon oldukları için, genelde tökezliyorlar. Ama üçüncü jenerasyon biraz kolay oluyor. Gençlerin artık bilgisayardan çıkıp işin içerisine, sahaya girmeleri halinde Muaffak oluyorlar. Bu nedenle gençler biraz aşağı inmeye lazım. Çünkü üstten idareye alıştıkları için başarısız oluyorlar. Tecrübeli bir iş adamı olarak hep söylüyorum. Gençlerin artık bilgisayarın içinden çıkıp, biraz daha işin içine girmeleri, yani sahaya inmeleri lazım. O zaman muvaffak oluyorlar.
Sektörünüzü nasıl değerlendireceksiniz?
Sektörümüz iyidir. Sanayi Odası’nda da da sektörümüzde olan arkadaşlarım çoğunlukta. Bu meslekte 53 senelik işverenlik olduğunu düşünecek olursak, ayrıca 7 yıl da çıraklık eklerseniz 60 yıl demek oluyor. Yani en eskilerinden bir tanesi kaldım. Gördüğüm kadarı ile herkes çalışıyor. İhracatta da gayet iyi neticeler almaya başladık. Biz de ihracata biraz bir şeyler katkı sağlamaya çalışıyoruz. Yanımızda da 80–90 kişiye istihdam sağlıyoruz. Hiç bir sorunumuz yok ve gününde her şeyimizi ödüyoruz.
Başka bir sektörde var olmayı düşündünüz mü?
Makine sektöründe çalışıyorduk. Ancak çok büyük rekabet olduğu için 15 sene önce o işi bıraktım. Hem de Türkiye’de ilk makine yapanlardan olduğum halde bıraktım. Buna çok büyük rekabet neden oldu da diyebiliriz. Bilhassa piyasaya Çinlilerin girmesinden dolayı makine sektörünü bıraktım. Ambalaj sektöründe ortalarda oynamaya devam ediyoruz.
Bulgaristan ile ilişkileriniz nasıl?
Devam ediyor. Burada yaşayan Bulgaristanlıların çoğu yaşlanmış durumda. Gençler ise, çok ilgi duymadıkları için Bulgarca bile öğrenmediler ve dünyada geçerli bir dil olmasından dolayı hepsi bir İngilizce öğrenme hevesindeler. Biz her ne kadar Bulgarca bilsek de evde Türkçe konuşuyoruz.
MAKEDONYA’NIN SÜTÇÜ VE MUHALLEBİCİLERİ
Makedonya’dan genelde sütçü ve muhallebici çıkar derler doğru mudur?
Doğrudur. Önceleri geçmişimiz de bizler de sütçü ve muhallebiciydik. Ancak yeni jenerasyon olarak muhallebicilik sanatı geçmişte kaldı hatta bitti diyebilirim. Ama geçmişte İstanbul’da 67 tane muhallebici vardı. Bunların hepsinin dönemi şimdiki gençlerin bilgisayar ve mühendislik hevesleri yüzünden ve bu yönde çalışmaları nedeniyle sona erdi. Benim de çocuklarım burada yanımda çalışıyor. Onlara bu mesleği sevdirdim ve benden sonra bu işi başarıyla sürdüreceklerine inanıyorum.
ARAŞTIRMA-İNCELEME
4 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
5 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
5 gün önceHABERLER
8 gün önceHABERLER
13 gün önce