Prof. Dr. Erdal Bay
Kaynağını tam olarak bulamadığım bir hikayeye göre; vaktiyle şehir devletlerinin hüküm sürdüğü zamanlarda bir şehirde halka karşı iyi ve adaletli davranan krallar dualarla ayakta kalır, zalim olanlar halkın zulme karşı bedduaları sonucunda tutunamaz ve hepsi helâk olur gidermiş. Bu şekilde şehir halkı huzurlu ve refah içerisinde yaşayıp giderken günlerden bir gün yeni bir kral tahta geçmiş ve halka zulmetmeye başlamış. Vezir “aman efendim ne yapıyorsunuz, siz de çok iyi biliyorsunuz ki bu halk öyle bir halk ki zulmeden abad olamıyor, helak oluyor” demiş.
Kral bu duruma bir çözüm bulmak gerek diye düşünmüş taşınmış ve tellallarla dört bir yana haber salmış. “Her ev beytül-mal’a bir adet yumurta bağışlayacak” demiş. Kimse sebebini anlayamamış ama herkes eline birer yumurta alıp getirmiş ve teslim etmiş.
Kısa bir süre sonra tellal tekrar bağırmış “beytül mal’a yumurta bağışlayanlar gelsin yumurtasını geri alsın”. İnsanlar da gidip bıraktıkları yerden birer yumurta geri almış.
Bu hadiseden sonra kralın zulümleri artarak devam etmesine rağmen halkın duaları kabul olmaz, bedduaları işlemez olmuş. İmtihan bu ya zalim kral iyice azmış ve halka olan zulmünü arttırmış.
Bu durumdan iyice mustarip olan halk içlerinden birini seçip dağda yaşayan âlim bir zata göndermişler. Adam âlim zata varıp kralın zulmünden bıktıklarını, dualarının kabul olmayıp, bedduaların işe yaramadığını söylemiş.
Durumu düşünüp ölçüp tartan âlim zat işin içinden çıkamamış. “Bu adam diğerlerinden farklı bir şey yaptırdı mı size” diye sormuş. Adam düşünmüş taşınmış aklına bu yumurta olayı gelmiş anlatmış.
Âlim zat gülümsemiş. “Kimi iri, kimi küçük, kimi taze, kimi bayat yumurta getirdiler, ama herkes kendi getirdiği yumurtayı geri alamadığı için halkta herkesin bir diğerine kul hakkı geçti, bu sebepledir ki zulme karşı ettiğiniz dualar kabul olmadı.” Bu sebeple “Hepiniz bir meydanda toplanın ve birbirinizle helâlleşin. Ondan sonra umulur ki dualarınız geri çevrilmez” demiş.
Adam şehre dönüp olanları anlatmış. Bu durumun önemini idrak eden şehir halkı bir araya gelerek üzerlerinde bulunan kul hakları sebebiyle birbirleri ile helalleşip kucaklaşmışlar. Ondan sonra zalim kralın gücü tükenmiş, zulmü kesilmiş. O da diğerleri gibi helak olmuş gitmiş.
Helalleşme… İnsanların birbirleri üzerindeki haklarını karşılıklı olarak helâl etmeleri; o hakkı bir diğerine bağışlamaları, haktan vazgeçmiş olduklarını bildirmeleri.
Helalleşmek… Bir insanın ezelden ebede her şeyini etkileyen bir olay,
Hesaplaşma vakti gelmeden yapılması gereken bir ödeşme belki de,
Hayattaki en önemli şeylerden biri helalleşmek,
Arşa yayılan bir durum,
Kalbi uyandıran olay.
Helalleşmenin en efdal olanı namazsız ezan ile ezansız namaz arasındaki sürede yüz yüze yapılanıdır derler.
Peygamber efendimizin (SAV) ölmeden önce helalleşmek için sahabeyi toplaması ve kendinde hakkı olduğunu iddia eden Ukkaşe bin Hasene Hazretlerine sırtını açması bunun en güzel örneklerindendir. Hiç kimsenin onda hakkının olamayacağı Peygamberimiz belki de insanlara ölmeden önce helalleşmenin ne kadar önemli olduğu mesajı vermek için böyle davrandı.
Saray bahçesindeki ağaçları gezerken kendi dikmiş olduğu ağaçlardan birinin karıncalar tarafından kaplandığını ve müdahale etmezse ağacın zarar göreceğini gören Kanuni Sultan Süleyman’ ne yapması gerektiği konusunda hocası Ebu Suud efendiye aşağıdaki soruyu sorar:
“Dirahta ger ziyan etse karınca, Günah var mıdır anı kırınca?”
(Eğer karınca ağaca zarar verir, onu kurutursa onu yok etmenin bir günahı var mıdır?)
Şeyhülislam Ebussuud Efendi de bu soruyu aynı şekilde bir beyitle cevaplar:
“Yarın Hakk’ın divanına varınca, Süleymân’dan hakkın alır karınca”
İftira atmaya çalıştığınız köpek,
İşkence yaptığınız hayvanlar,
Öldürdüğümüz kadınlar
Kısacası bilerek, bilmeyerek yaptığımız hiçbir şeyin bedelini ödemeden gitmeyeceğiz.
Yarım kalmayacak hiçbir hesap bu dünyada…
Çok sevdiğim düşünürlerimizden Alev Alatlı bir gün konuşmasında şunları söyler:
“…asıl olan hakkın helal edilmesi olmalıdır.
Asıl olan helalleşmek olmalıdır…
Helalleşmek mahkemede dava kazanmaktan daha üstün olmalıdır.
Her yasal hak helal değildir ve olamaz…
Örneğin iflas edilen kardeşinizin icrada satışa çıkarılan malını satın almanız yasal hakkınızdır ama HELAL değildir…”
Bir düşünelim, yasal görünümlü olan helal olmayan işlerimizi
Bilerek veya bilmeyerek hayatımızda helallik almamızı gerektiren eylemlerimizi…
Peki, helalleşmek için hesaplaşmak -ödeşmek mi gerekir?
Hesaplaşmadan helalleşme olabilir mi?
Kişi kendisine zarar veren, ülkesine zarar veren kişiyi affederek helalleşebilir mi?
Ya da kişi diğerleri ile hesaplaşmadan önce kendisiyle mi hesaplaşmalıdır?
Kişi kendi ile hesaplaşırsa kendine hakkını helal eder mi?
Kendisinde çok sayıda hesaplaşacak hata/eksiklik bulabilir mi?
Velhasıl zor bir dilemma.. Hesaplaşmadan helalleşme
Ezcümle;
İster hesaplaşarak helalleşme olsun,
İster hesaplaşmadan helalleşme olsun
Ülkemizde her anlamda “toplumsal onarıma” ihtiyaç vardır.
Toplumsal onarım içinde herkesin birbiriyle helalleşmesine…
Öyle ki; helalleşme törenleri yapılmalı…
Hikâyedeki gibi insanlar birbirleriyle hesaplaşmalı ve helalleşmeli
Not:
Facebook’ta paylaşılan dördüz kardeşlerin birbirlerine sarılmaları gibi birbirine sarılmalı ülkemin güzel insanları…
https://es-es.facebook.com/dralparslandemir/videos/d%C3%B6rd%C3%BCzler/1898735856834076/
https://www.palandokengazetesi.net/dualar–beddualar-ve-mahallenin-kabadayisi_9225.html
HABERLER
3 saat önceHABERLER
3 saat önceKÖŞE YAZARLARI
3 gün önceKÖŞE YAZARLARI
8 gün önceKÖŞE YAZARLARI
14 gün önce
Sevgili hocam çok güzel ifade etmişsiniz. Sizi seviyor ve dua ediyorum. Bize çok emeğiniz geçti. Lütfen hakkınızı helal ediniz.