Son günlerde üzülerek ve kaygılı bir şekilde takip ettiğimiz Kırım, Türk tarihinde olduğu kadar dünya medeniyet ve siyasi tarihinde de oldukça önemlidir. Tarihin çok eski dönemlerinden itibaren kültür ve medeniyetler eşiği ve hatta köprüsü olan Kırım yaklaşık 1500 yıldır Türk yurdudur. Çağ kapatıp tüm Avrupa’nın siyasi ve etnik yapısını şekillendiren Kavimleri Göçü, bu topraklar üzerinden başlatılmıştır. Avrupa Hunları, büyük Türk Hakanı Balamir ve sonraki dönemler de Atilla, Avrupa’ya Kırım üzerinden hükmetmiştir. Kırım; 13. yy da tamamen bir Türk yurdu haline gelmiş, Altınordu Devleti’ne ve Kırım Hanlığı’na merkezlik yaparak, siyasi, ekonomik ve askeri olarak bölgenin önemli bir üssü haline getirilmiştir. Kırım’ın, hem nüfus olarak Türk varlığı ve hem de ekonomik olarak ipek yolu güzergâhının kuzey yolunu tutması nedeni ile Osmanlı Devleti tarafından, Fatih Sultan Mehmet döneminde fethedilmiştir(1475).Aralıksız 1000 yıl değişik Türk Hanlıklarına ev sahipliği yapan Kırım, 300 yıl kadar Osmanlı Türklerinde kaldıktan sonra, 1774 de ne yazık ki Osmanlıdan koparılmış ve bu süreç 1782–1783 yıllarında(Yaş Antlaşması) Çarlık Rusya’ya bağlanması ile sonuçlanmıştır. Kırım Osmanlıdan siyaseten kopmuş, kültürel hakları ve dini hâkimiyeti Osmanlı halifeliğine bırakılmış ve Türk kültür hakları koruma altına alınmıştır. Son imparatorluğumuz olan Osmanlı’nın azalan gücü ve I. Dünya Savaşı ile fiilen yok olması üzerine, Kırım Türkleri için kıyım ve sürgün yılları da başlamıştır. 1917 de Kırım Türkleri, bağımsız Kırım Tatar Cumhuriyeti’ni kurmuş ancak 2 yıl sonra Sovyet Rusya tarafından işgal edilmiş ve yerine Rusya’ya bağlı otonom Kırım Tatar Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kurulmuştur. 1930’lu yıllarda Komünist Rusya, Tatar aydın ve mütefekkirleri baskı altına almış birçoğunu ise katletmiştir.
İSMAİL GASPIRALI’NIN YURDU
‘’Dilde, fikirde işte birlik’’diyen İsmail Gaspıralı bu aydınların şüphesiz en önde gelenlerindendir. Kırım için en acı senaryo Rusya eli ile 18 mayıs 1944 de sergilenmiştir.Türk nüfusun yaklaşık yarısı, Stalin yönetiminde ki Rusya tarafından Orta Asya ve Sibirya’ya sürgün edilmiş, trenlere istiflenerek doldurulan bu sivil nüfusun büyük kısmı, göç yolunda şehit olmuştur. Bunca baskıya rağmen, Kırım Türkleri yok edilememiş ve 1950’den itibaren ‘’Vatana geri dönme hareketini’’ başlatmışlardır. 1957 de Rusya Kırım’ı, Ukrayna Sovyet Sosyalist idaresine bağlamış, 1987 gibi Komünist Rusya’nın çözülmeye ve dağılmaya başladığı yıllarda yüz binlerce Kırım Türk’ü vatanlarına geri dönmüştür. Çadırlarda ve sokaklarda yaşayarak vatanlarına tutunmaya çalışan Tatarların, 2014 itibari ile idari bağlılık noktası Kiev merkezli Ukrayna Cumhuriyeti’dir. Yaklaşık 1 haftadır Rusya ve Putin, hiçbir hukuki geçerliliği olmayan sebeplerle, Rus ordusunu Kırım’a sokmuş ve işgal etmiştir. Kırım, tarih biliminin verileri ile de sabittir ki öz be öz Türk yurdudur. “Ukrayna’nın en hassas bölgesinde gerilim artıyor” diyerek Türk televizyonlarında verilen haberler, ne yazık ki biz Türkiye Türkleri nezdinde ki hassasiyeti unutularak verilmektedir. Şüphesiz Kırım konusunda devletimizin siyasi çizgisini; Karadeniz de ki varlığımızın önemi ve tarihi ve etnik olarak bir bütün olduğumuz Kırım Tatarlarının hayatı belirleyecektir. Basında yer almasa da Kırım’da ki soydaşlarımızın haklı sesi her Türk evladının vebali altındadır. Çanakkale şehitliğini gezen her vatandaş, mezar taşlarında ki KIRIM yazısı ile bu vebali hatırlayabilir.
Kırım başbakanının Ukrayna kararlarına uyacaklarını söylemesi, ancak parlamento başkanı Vladimir Kostantinov’un bağımsızlık vurgusu yapıp Rusya’dan destek çağrısı, durumu bir iç savaşa sürükleyebilir. Bu durum sebep bulmakta zorlanan Rusya’ya, aradığı fırsatı planlı şekilde verme çabasından başka bir şey değildir. Kırım Türklerinin kaderi Rus ve Avrupalıların eline terk edilemez. Bu durum, Allah korusun yeni bir “Hocalı” demektir. Türkiye bu durumda gerekli endişeye sahip olmalı ve gerekirse tarihi ve etnik haklarını kullanarak müdahil konuma şartlanmalıdır. Madem dünya devletiyiz, madem Ortadoğu’nun ağabeyiyiz! Sözümüz Karadeniz’de de geçer herhalde. Bizim için Akdeniz’de Kıbrıs ne ise, Karadeniz’de de Kırım odur. Kırım Türk yurdudur, Kırım’da Türk kıyımına izin verilmemelidir. Tarih bu sorumluluğu bize fazlası ile yüklemiştir. Bilirsiniz ki birçok Osmanlı Sultanı Kırımlı’dır ve bunlar oldukça önemli Sultanlardır. Osmanlı kanunlarında, erkek evlat bulunmadığı takdirde, Osmanlı padişahlığını Kırım Hanı’nın yapması yazmaktadır. Rabbim tüm mazlumların, haklı davasında daim olanların ve yüce Türk milletinin yar ve yardımcısı olsun.
HABERLER
1 gün önceHABERLER
1 gün önceKÖŞE YAZARLARI
5 gün önceKÖŞE YAZARLARI
10 gün önceKÖŞE YAZARLARI
16 gün önce