İşin tarihi boyutunu açıklarken “kadim” ifadesini kullanmak ne kadar doğrudur bilemem ama biraz da espri ile “ fosilleşmiş “ günümüz ifadesiyle kronikleşmiş Yunan sorunları diyeceğimiz bir konuyu açmak istiyorum.
Öyle ki; daha ilkokulda ders kitaplarında Yunan mezalimini okuyarak düşmanlaştığımız bir sorundan bahsediyoruz.
Yunanistan deyince, Ege adaları, 12 mil, Batı Trakya, Rodos ve İstanköy adalarındaki Türk azınlığı, Kıbrıs, İstanbul’daki Ortodoks Rum kilisesi, PKK teröristlerine destekleri, zaman zaman Trabzon ve İzmir’e sulanmaları, AB’deki engellemeleri ve son günlerde Akdeniz’e kadar uzanan doğal gaz ve petrol aramaları ve Navtex uygulamaları aklımıza geliyor.
Osmanlı döneminde, Kurtuluş savaşımızda ve en son Kıbrıs Barış harekâtında askeri olarak sıcak çatışmaya girdiğimiz Yunan ile sürekli bir gerginlik yaşıyoruz.
Açıkçası tarih boyunca potansiyel bir tehdit olsa da Yunanistan’ı bizdeki bir atasözü ifadesiyle “Ateş olsa cürmü kadar yer yakar” ve başka bir atasözüyle “Küçük sinek mide bulandırır” şeklinde tanımlayarak özetlenebilir.
Dost ve Kardeş Arnavutluk
Arnavutluk, 600 yıllık Osmanlı tarihimizde bizimle tarihi bağları olan dost ve akraba olmuş ve hatta çoğunluğu itibari ile Müslüman, dindaş bir millettir. Arnavutluk’un da Yunanistan ile bizim gibi ciddi sorunları var. Her şeyden önce bir kere Arnavutluk ve Yunanistan arasında teorik olmasa da resmi bir savaş hali bulunuyor. Evet, yanlış duymadınız, Yunanistan ile Arnavutluk arasında savaş hala devam ediyor. İkinci Dünya savaşı sırasında 1940 yılında İtalyanların Arnavutluk üzerinden Yunanistan’a saldırmasıyla, Arnavutluk’a savaş açmış ve bu savaş durumu kapanmamış hala devam ediyor. Tam bir trajik-komik durum.
Ancak Arnavutlarla Yunanlılar arasında en ciddi sorun, 1944 yılında Yunanistan’ın Kuzey Batısında Yanya vilayeti dolaylarında Çamerya (Çameria) bölgesinde yaşayan, Yunanistan’ın Çam Arnavutlarına yaptığı tarihi soykırımdır.
Çamerya, kuzey-batısında yer alan yaklaşık olarak 10.000 km2 yüzölçümüne sahip olan bir bölgedir. Literatürde Çamerya, Güney Epir olarak ta bilinir, burada yaşayanlara da Epirli denir. Arnavutların çoğunlukta yaşadığı toprakların en Güney’ini oluşturur.
Bahsi geçen yer Preveze deniz zaferimizin kazanıldığı yarımada bölgesidir. Kanuni Sultan Süleyman’a vezirlik yapmış Arnavut asıllı ünlü Pargalı İbrahim paşanın memleketi.
Burası Yunanistan’ın en verimli topraklarına sahip olmasının yanı sıra Avrupa ile bağlantısını sağlayan en yakın bölgesidir. 1908 Osmanlı sayımına göre Çameya’nın nüfusu 73.000 kişiydi. Bunların % 92’ si Arnavutlardan oluşuyordu.
1944 – 1945 yılları arasında Yunanistan buradaki Arnavutlara karşı bir katliam yapmış, on binlerce Arnavut’u katletmiş birçoğunun da bölgeden ve evlerinden zorunlu çıkmasına neden olmuştur. Tarihte bu olaya Çamerya soykırımı adı verilir.
Arnavutluk’un Yunanistan ile bir de hala düzelmemiş Yanya denizindeki sınır anlaşmazlığı var. Bu sınır anlaşmazlığı Türkiye’yi de yakından ilgilendiriyor. Aşağıda bu konuda detaylı bilgileri vermeye çalışacağım.
İşte bu nedenlerle Arnavutluk ile Yunanistan arasında ciddi problemler var.
Arnavutluk, bölgede Türkiye için önemli bir stratejik ortak olarak biliniyor. Kıbrıs Barış harekâtı sıralarında dönemin Arnavutluk Komünist lideri Enver Hoca’nın Türkiye’ye gönderdiği şu dostluk mesajı Yunanlıları oldukça tedirgin etmişti: “ Biz buradan siz oradan çıkalım Atina’da buluşalım”
Bölgede bize karşı ne kadar düşmanca olduysa Arnavutlar bir o kadar dost ve müttefik olarak davrandılar.
Arnavutluk neden bizim için stratejik öneme sahip?
Arnavutluk’un bizim için stratejik olarak birçok yönden önemi var.
1-Balkanlarda bulunan Arnavutluk, Kosova (Nüfusunun %98’i) , K.Makedonya (nüfusunun %37’si) , Karadağ (Nüfusunun %20’si kadar) , Sırbistan (Preşeva bölgesi ) ve Yunanistan’da (Çamriya) yaklaşık 10 Milyon Arnavut yaşıyor. Buradan da görüyoruz ki; Arnavutlar Balkanların genelinde varlar. Balkan coğrafyasında etkili olmak Arnavutlarla müttefik ve stratejik ortak olmayı avantaj kılıyor.
2-Arnavutluk Durres kentindeki Dıraç deniz limanı deniz ticareti açısından bölgede çok önemli bir limandır.
Burası, denize kıyısı olmayan Sırbistan, K.Makedonya ve Kosova gibi ülkelere liman opsiyonu sağlayabiliyor. Kosova zaten burayı kullanıyor. Kısa bir süre önce ABD Başkanı Trump’ın öncülüğünde Sırbistan ve Kosova liderlerinin Washington’da bir araya gelerek yapılan bir bakıma zorunlu anlaşma sonunda Sırbistan da Arnavutluk’un bu limanını kullanacak görünüyor. Dolayısıyla, Balkanlarda iş yapan Türk firmaları için bu liman önem kazanıyor.
3-Arnavutluk’ta çok sayıda Fetocu var. Adeta burayı merkez edinmişler. Ancak bunlara karşı Arnavutluk, iç hukukunu neden gösterip kayıtsız kalabiliyor. Bu konuda ABD’nin de Arnavutluk’a etkisi olduğu düşünülebilir. Türkiye, buradaki Feto yapılanmasına istikrarlı ve kararlı diplomatik yollarla gitmeli, uğradığı terör saldırısını Arnavut halkına ve devletine ısrarla anlatarak ikna etmelidir. Böylece zamanla Türkiye’nin haklı isteği kabul edilecek ve Fetocuların buradan ilişiği kesilecektir.
4-Akdeniz ve Yanya (İyon) denizindeki muhtemel doğal gaz kaynakları ve onların Arnavutluk üzerinden Avrupa’ya taşınması
5-Arnavutluk’taki Türk yatırımları ve THY ile ortak kurulan Arnavutluk hava yolları şirketi
6-Türkiye’de yaşayan sayıları 5 milyon dolaylarındaki Arnavut kökenli Türk vatandaşı ve onların iç siyasete etkileri.
7- En önemli madde belki bu olabilir. Arnavutluk devleti, Yunanistan’a karşı bizim için çok önemli ve stratejik bir kozdur.
Bu maddeyi biraz daha açmamız ve detaya inmemiz gerekiyor.
Yunanistan daha dün işte tam da bu maddeyle ilgili çok önemli bir kararını dünyaya açıkladı.
Yunanistan’da, Yanya ( İyon ) Denizi’nde kara sularının 6 milden 12 mile çıkarılmasıyla ilgili kararname, Yunanistan Resmi Gazetesinde yayımlanarak yürürlüğe girdi.
Yunan Dışişleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, ülkenin batısında yer alan İyon Denizi’nde, Arnavutluk yakınlarındaki İyon Adaları’ndan Mora Yarımadası’nın güney ucunda yer alan Tenaro Burnu’na kadar olan deniz bölgesinde, körfezlerin kapatılması ve düz ana hatların çizilmesiyle ilgili kararnamenin yürürlüğe girdiği ifade edildi.
Bakanlık açıklamasında, kararnamede Yunanistan’ın, benzer haklarını ülkenin diğer bölgelerinde de uygulama hakkını mahfuz tuttuğunun kaydedildiği belirtildi. Yani Ege Denizinde Türkiye’ye karşı da bunu uygulayacağını ima ediyorlar.
Yunanistan’ın, “kara sularını genişletme hakkını gelecekte diğer deniz alanları için de kullanabileceğini” savunan Miçotakis, İtalya ile İyon Denizi, Mısır ile Doğu Akdeniz için yapılan Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) anlaşmalarını Yunanistan için “tarihsel ve siyasi öneme sahip” olarak nitelendirmişti.
Bütün bunlar ne demek oluyor? Açıklayalım.
Yunanistan’ın Yanya (İyon) Denizinde aldığı 6 mili 12 mile çıkartma kararı bölgedeki Korfu adası ve yakınında bulunan, suların gelip çekilmesiyle bazı belli belirsiz üstünde insan yaşamayan kayalıkları başlangıç noktası varsayıp, buralardan 12 mili çıkartması, bu bölgede kıyısı olan Arnavutluk’u yakından ilgilendiriyor. Zira bu şekilde Yunanistan 12 mil hikâyesi ile Arnavutluk’un kara sınırını ihlal etmiş oluyor ve resmen Arnavutluk’a giriyor. Ayrıca bu durumu uluslararası alanda örnek gösterip Ege Denizinde de 12 mil ile Türk karasularını da ihlal etmeyi hak sanacak kadar sinsi ve cüretkâr davranacak.
Arnavutluk ve Yunanistan arasında yaşanan yanlış anlaşmanın fesih edilmesi
Yunanistan ve Arnavutluk arasındaki deniz sınırının seyri, 2009 yılında imzalanan ikili antlaşmayla belirlenmişti. O dönem Arnavutluk’ta hükümette olan Başbakan Sali Berişa maalesef bu anlaşmayı çeşitli baskılar sonunda imzalamışlardı. Ancak o dönem muhalefette ve şimdi Başbakan olan Edi Rama, anlaşmayla Arnavutluk karasularına dâhil 225 kilometrekarelik alanın kaybedildiği gerekçesiyle konuyu Anayasa Mahkemesi’ne taşıdılar. Arnavutluk Anayasa Mahkemesi 2010 yılında Yunanistan ile yapılan bu uluslararası antlaşmayı anayasaya aykırı bularak feshetti. İyi ki de ettiler zira bu durum Türkiye için olumsuz bir uluslararası örnek teşkil ediyor olacaktı. O dönemki bilirkişiler de Arnavutluk hükümetinin Yunanistan’ın baskısına boyun eğerek Arnavutluk açısından dezavantaj yaratan bir düzenlemeye onay verdiği sonucuna varmıştı.
Yunanistan, Arnavutluk Anayasa Mahkemesi’nin bu kararını tanımadığını ilan etti ve Arnavutluk’a anlaşmaya uyması için baskı uyguladı. Hatta Arnavutluk’un AB’ye katılım ön şartını bu anlaşmayı uygulama zorunluluğuna indirgedi.
Arnavutluk asıl şoku, Yunanistan Enerji Bakanlığı’nın 2014’te Arnavutluk ve Yunanistan arasındaki denizin 225 bin kilometrekarelik bölgesindeki petrol yataklarını gösteren bir haritayı yayınlamasıyla yaşadı. BP, Exon Mobil, Chevron, Stat Oil gibi uluslararası petrol şirketleri belirlenmiş, yirmi bölgede ihaleye hazırlanılmış, 20 milyar Euro da kar bekleniyordu. Ne var ki Yunanistan’ın ihaleye çıkacağı birinci ve dördüncü alanlar Arnavutluk’a ait deniz egemenlik bölgesi içindeydi. Buralar 2009 anlaşmasıyla Yunanistan’a verilmiş bölgelerdi. Arnavutluk protesto notu verdi, gerilim arttı.
Yunanistan, İtalya ve Mısır’ın ardından Arnavutluk ile de deniz yetki alanlarıyla ilgili anlaşmanın sonuçlandırılmasını istiyor. Atina ve Tiran deniz sınırı sorununun çözümü için Lahey’deki uluslararası tahkime gitme kararı aldılar.
Kısa bir süre önce Yunanistan Dışişleri bakanı Nikos Dendias Arnavutluk’a gitti. Arnavutluk Başbakanı Edi Rama, başkent Tiran’da Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias ile gerçekleştirdikleri görüşme sonrasında yaptığı açıklamada konuyu doğru bir şekilde çözümlemek istediklerini belirterek kararın uzmanların bilgisine başvurularak uluslararası deniz hukuku çerçevesinde alınacağını söyledi.
Dendias da konuyu devletlerarası anlaşmazlıklarda en üst mahkeme olan Lahey merkezli Uluslararası Adalet Divanı’na götürme kararı aldıklarını açıkladı.
Ancak Lahey’deki uluslararası tahkimin sonucu gelmeden Yunanistan dün aldığı bir kararla Yanya (İyon) denizinde 12 mil kararını açıkladı.
Bölgede doğal gaz tahmini
Yunanistan bu konuda acele ediyor. Belli ki tedirgin olduğu şeyler var. Yunanistan, kuzeybatısında Arnavutluk sınırıyla kesişen kıta sahanlığı bölgesinde doğal gaz kaynakları bulunduğunu tahmin ediliyor. Yunanistan Başbakanı Kiryakos Mitsotakis Ağustos ayında yaptığı açıklamada, İyon Denizi’ndeki kıta sahanlığını genişleteceklerini açıklamış, Tiran’dan bu açıklamaya sert tepki gelmişti.
Yunanistan İyon (Yanya) Denizi’nde de henüz deniz yetki alanı sınırlandırma anlaşması yapmış değil. Ancak hazırlıklarını tamamladığı hidrokarbon arama ihalesine çıkabilmesi için deniz egemenlik bölgelerinin belirlenmesi gerekiyor. Hukuki açıdan Yunanistan petrolü sadece kendi karasuları ve kendi karasuları dışındaki itilaflı olmayan sularda arayabilir.
Yunanistan iddiaya göre Mısır ve İsrail’le yapacağı Münhasır Ekonomik Bölge sınırlandırma müzakerelerinin son aşamasında emsal olarak kullanmak için de Arnavutluk’la bir an önce anlaşma imzalamak istiyor.
Arnavutluk’un da bu konuda beklentileri var çünkü Avrupa Konseyi’nin Balkanlarla ilişkilerini tartışmayı planlanıyor ve bu konunun Arnavutluk’un AB üyelik müzakerelerini başlatma kararını etkileyeceğine inanıyor
İki ülke hâlâ savaş halinde
Basın toplantısında konuşan Arnavutluk Başbakanı Rama, komşu Yunanistan ile resmi savaş halini artık sona erdirmek istediklerini söyledi. Yunanistan ve Arnavutluk, 1940 yılı Ekim ayında İtalya’nın Arnavutluk üzerinden Yunanistan’a saldırmasından bu yana teorik olarak savaş halinde bulunuyor. 1990 yılında imzalanan dostluk bildirisine rağmen, azınlık hakları gibi pek çok alanda iki ülke arasında anlaşmazlıklar bulunuyor. Yunan Bakan Dendias da İkinci Dünya Savaşı’ndan kalma savaş halini sona erdirecek yasal düzenlemeyi yakında tamamlayacaklarını belirtti.
Yunanistan, İyon Denizi’nde Haziran ayında İtalya ile imzaladığı deniz yetki alanları anlaşmasının ardından Arnavutluk ile olan deniz yetki alanları sorununu da çözmek istiyor. Yunanistan, Ağustos ayında Mısır ile de deniz yetki alanlarıyla ilgili bir ön anlaşma imzalamıştı.
Yunanistan’ın Yanya (İyon) denizinde karasularını kıyı şeridinin tabanından itibaren 6 milden 12 mile çıkarma talebi şu anlama geliyor.
Yunanistan’ın talebine uygun şekilde deniz sınırı da Korfu adasının kuzeyindeki bir bölgeden geçiyordu. Ancak burada da ana sorun bölgedeki küçük adalar… Tıpkı Ege Denizinde olduğu gibi .
Sınırlar Arnavutluk için kıyı toprağından başlarken uyanık Yunanistan için Arnavutluk’a en yakın adasından başlıyor. Burada uluslararası hakkaniyet ilkesine aykırılık bulunuyor. Hatta anlaşmada, “orta hat” metodu uygulanırken de Yunanistan’ın talebine uyularak Ksamil Boğazı’ndaki Barketa (Barchetta) kayası taban çizgisinin belirlenmesinde kullanılmış. Hâlbuki 1982 UA Deniz Hukuku Sözleşmesi 121.maddesinde adalar ve kayalar ayrımı çok net yapılmış; üzerinde insan yaşaması koşulu getirilmiştir. Barketa denilen kayalık gel-gitlerle bir var olan bir kaybolan bir kaya… Yunanistan cinlik yapıp kendince bu sorunu da Barketa kayasının Korfu Adasıyla takımada oluşturduğu iddia ediyor ve bu şekilde 12 mili bu kayalıktan başlatmak istiyor.
Yunanistan dış politikasını takip edenler Yunanistan’ın ulaştığı noktadan asla geri adım atmayacağını bilirler.
Yunan içine düştüğü ekonomik kriz nedeniyle battı, iflas etti. Ancak, “baskın belirleyici” rolünden ve “küstah” açıklamalarından bugünün koşullarında dahi vazgeçmiyor.
Arnavutluk-Yunanistan ilişkileri, K.Makedonya-Yunanistan ilişkilerinden ya da Türkiye-Yunanistan ilişkilerinden farklı değil. Arnavutluk ve K.Makedonya için AB dışında bir alternatiflerinin olmaması, bu iki ülkenin Yunan taleplerine boyun eğmesine neden oluyor.
Yunan sürekli elindeki AB kozunu şımarık bir edayla oynuyor. AB olmasa Yunanistan ulu orta açıkta kalacak.
Tıpkı geçen ay Fransa ile birlikte Yunanistan’ın Avrupa Birliği içerisinde Türkiye aleyhine yaptıkları yoğun lobi çalışmaları gibi. Ancak Bulgaristan, Polonya, Almanya gibi ülkelerin aklıselim ile hareket etmesiyle AB’in Türkiye’ye karşı bir baskı politikası Mart-Nisan aylarına ertelendi.
AB’nin hiçbir şekilde hakkaniyetli ve adaletli yaklaşmadığı, arabuluculuk yapmadığı ve Yunanistan’ı tam desteklediği açık görülüyor. Kıbrıs olayında bunu açıkça görmüştük.
İşte tam konumda şımarık Yunanistan’a karşı bölgede Arnavutluk’u çok iyi kullanmamız ve değerlendirmemiz gerektiğini bir kez daha görüyoruz.
Türkiye’nin Arnavutluk ‘un Vlora (Avlonya) kenti yakınlarında Orikum’da bulunan bir askeri deniz üssü bulunuyor. Buraya Osmanlı döneminden kaynaklanan Paşa limanı ismi verilmiş. Küçük ama son derece stratejik bir askeri üs. Paşa limanı, 1950’lerde Sovyetler Birliği’nin Akdeniz’deki tek üssüydü. Arnavutluk’un 1961 yılında Varşova Paktı’ndan ayrılmasından sonra üs Sovyetler Birliği ile Arnavutluk arasında bir sorun haline geldi. Sovyetlerin dağılmasından sonra üs Türkiye tarafından yeniden inşa edildi ve ikili anlaşmalara göre Türk Deniz kuvvetleri üssü kullanma hakkına sahip. Türkiye’nin yurt dışındaki ilk askeri üssü olan Paşa limanı 1997’de kuruldu. Burası iki ülke ilişkilerinin geliştirilmesi için büyük rol oynuyor. Aynı zamanda Arnavutluk Donanması’nın da bulunduğu Paşa Limanı, 20 dönümlük bir arazide hizmet veriyor ve burada sürekli olarak Türk askeri (Bahriyelisi) bulunuyor.
Osmanlı İmparatorluğu’na 1479’da katılan Arnavutluk’un Vlora kenti Avlonya olarak biliniyor. Paşa Limanı ismi ise Osmanlı paşalarından kaynaklanıyor. 1992’de iki ülkenin ilişkileri, 1997’deki bankerler krizi ile yardıma dönüştü. Halkın binaları yağmalaması ve iç karışıklık nedeniyle Türkiye ile birlikte Yunanistan ve İtalya askeri yardım gönderdi. Kısa süre içinde sadece Türkiye’nin askeri kalırken, 2001 yılında ise üssümüz tam olarak hizmete girdi. Kentteki 18 derslikli, 600 öğrencinin eğitim gördüğü Mustafa Kemal Atatürk Lisesi ise Atatürk’e duyulan saygı ve sevgi nedeniyle 1964’te inşa edilmiş. 2015’te TİKA tarafından yenilenmiş.
Arnavutluk’a yaptığımız destekler
Türkiye, Arnavutluk’a çeşitli alanlarda destek vermeye devam ediyor. Başkent Tiran’daki en büyük camiyi Türkiye yaptırıyor. Yine aynı şekilde TİKA’nın Arnavutluk’ta yapmış olduğu çok güzel proje ve çalışmalar var.
Türkiye son olarak Arnavutluk’ta depremzedeler için TOKİ marifetiyle konutlar inşa ederek, kardeşlik hukukunu güçlendirdi. Arnavutluk’un Laç şehrinde TOKİ tarafından inşa edilecek 522 konutun temeli, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Erdoğan’ın da katıldığı canlı bağlantıyla atıldı. Arnavutluk’ta 26 Kasım 2019’da meydana gelen 6,3 büyüklüğündeki depremin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, depremzedeler için 500 konut inşası talimatı vermişti. Projeyle 522 konutun yanı sıra 37 ticari ünite ile 375 araçlık kapalı otopark da inşa edilecek. Bu çalışma İki ülke arasındaki dostluğun anlamlı bir sembolü oldu. Arnavutluk’taki 6,3 büyüklüğündeki depremde 51 kişi hayatını kaybetmiş, 900’den fazla kişi yaralanmıştı. Yaklaşık 17 bin kişinin evlerini terk etmesine neden olan depremden 202 bin 291 kişi etkilenmişti.
Türkiye’nin Arnavutluk’taki deprem konutlarını yaparak, hem Arnavutluk’un dostluğunu perçinleştiriyor hem de Pandemi ile birlikte Dünya’da yaşanan bu ekonomik krize rağmen dışarda güçlü bir devlet algısı oluşturuyor. Ayrıca yukarıda Arnavutluk ile ilgili saydığımız 7 maddenin de stratejik avantajını güçlendiriyoruz. Yani bir taşla yedi kuş.
Arnavutluk bizim dost ve kardeş dediğimiz bir ülkedir. Bu güzel ilişkilerimiz ilelebet sürecektir.
KÖŞE YAZARLARI
2 gün önceKÖŞE YAZARLARI
7 gün önceKÖŞE YAZARLARI
13 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
21 gün önceKÖŞE YAZARLARI
22 gün önce
Bir avuçlar ama gelin görün ki bölgenin çıbanı hale gelmişler. Her batislarinda AB onlara arka çıkmaları şımardıkça şımaran kendilerini güçlü devlet zanneden bu biravuc züğürt gavur tüm komşu ülkelerle ihtilafa halinde. Nasılsa bedavadan toprak sahibi olmuşlar zannediyorlar ki bu avanta hep böyle devam edecek, Osmanlı tokadını yediler mı otururlar kiclarin üstüne