Nobel ödülü, her yıl fizik, kimya, edebiyat, ekonomi, barış ve tıp alanında veriliyor. Ödülün organizasyonunu İsveç Kraliyet Akademisi ve Norveç Parlamentosu’nca seçilen Nobel komitesi yapıyor. Her ödülün ayrı bir komite tarafından verildiği bu organizasyonda ödülleri bu yıl, Ekonomi alanında Amerikalı bilim adamları Alvin E. Rotht ve Lloyd S.Shapley, Kimya alanında Amerikalı bilim adamları Robert J. Lefkowiitz ve Brian K. Kobilka’ya, Fizik alanında Fransız Serge Haroche ve Amerikalı David Wineland aldı. Edebiyat ödülü Çinli yazar Mo Yan, Fizyoloji ve Tıp alanında, İngiltere’den John B.Gurdon ve Japonya’dan Sinya Yamanaka’ya verildi. Buraya kadar verilen ödüllerde bir tuhaflık görünmeyebilir. Tuhaflık Barış Ödülü’nde. Ödül bilin bakalım kime verildi? Ben söyleyeyim; Bu yıl barış ödülü Avrupa Birliği’ne verildi. Evet, yanlış okumadınız, Avrupa Birliği’ne, nam-ı diğer AB’ye. Siz de şaşırdınız değil mi? İlk öğrendiğimde ben de çok şaşırmıştım bu tuhaf habere.
TUHAF DURUM
Neresinden baksanız tuhaf bir durum gerçekten. En başta Nobel ödüllerinde barış ödülünü organize eden Norveç Avrupa Birliği üyesi değil. Halkı, yapılan referandumlarda her defasında AB’ye “hayır” oyu vermiş. Böyle bir halkın geleneğinden çıkan bir ödülü, üye olmak için sürekli hayır dedikleri AB’ye vermeleri tuhaf değil mi? Bu, tuhaflıklardan sadece biri. Peki, ödül Avrupa Birliği’ne neden verilmiş olabilir? Avrupa Birliği’nin barışa katkısı ne zaman ve nasıl olmuş olabilir? Dünyanın gördüğü en son dünya savaşı bu birliğin üyelerinin coğrafyasında çıkmamış mıydı? Ödül, üyeler 60 senedir aralarında savaşmadıkları için verilmiş olabilir mi? Daha yakın tarihe bakalım, 1992-1995 yılları arasında, AB’nin hemen yanı başında Balkanlar’da milyonlarca Müslüman’ın katledilişine seyirci kalan bu AB değil miydi? AB’nin geçmişindeki barış izini sürmeye devam edelim. Daha yakına bakalım. Arap baharı ile ayaklanan Libya halkını kurtarmak adına sorgusuz sualsiz bu ülkeyi bombalayan ama Suriye halkı için kılını kıpırdatmayan Avrupa’nın bu hareketleri mi barış ödülünü getirdi acaba? Son iki örnek AB’ye getirse getirse ancak utanç ödülü getirmeliydi bence. Ödül AB’ye layık görülürken bütün bunlar kesinlikle unutulacak ve görülmeyecek şeyler değil. Maalesef unutuldu ya da görülmedi işte. Peki, Avrupa’nın yaşadığı ekonomik krize ne demeli? AB’nin para birimi Euro tartışılır hale gelmiş, birliğin en zayıf halkası ülkelerde halkın perişanlığı ve isyanı ortada. Sokak çatışmalarının yaşandığı kent görüntülerini her gün ekranlardan takip ediyoruz. Yunan, İspanyol ve İtalyan halkı düştükleri durumun sorumlusu olarak AB ve arkasındaki Almanya’yı gösteriyorlar. Almanya ve birliğe adeta ateş püskürüyorlar. Almanya Başbakanı Merkel’in geçen haftaki Yunanistan ziyaretinin nasıl olağanüstü güvelik önlemleri altında gerçekleştirildiğini bizimle birlikte tüm dünya izledi. Barış ödülü, halkları birbirine düşman olmaya başlamış bu AB’ye mi verildi? Alın size bir tuhaflık daha. Bizim üyelik sürecinde karşılaştığımız çifte standarda burada hiç değinmiyorum bile. Resmen İflas etmiş Güney Kıbrıs’ın bize inat AB üyesi yapılması mı diyeyim? Maç başladıktan sonra değiştirilmeye çalışılan kurallardan mı bahsedeyim? Nobel ödülü işte böyle bir AB’ye layık görülmüş ne yazık ki. Ben “tuhaf bir durum” dedim, fakat AB için Sanayi Bakanımız Zafer Çağlayan daha ağır cümleler kullanmış. Bakın ne demiş;” Nobel Barış ödülü verilmeye layık görülen AB, Gümrük Birliği yaptığı, kendisine bir çıkış kapısı olarak gördüğü Türkiye’ye ve Türk iş adamlarına vize uyguluyor. Malınız gider kamyona kota uygular. Gümrük Birliği yapmış olan Türkiye’ye bu ayıbı, bu insanlık suçunu, bu işkenceyi uygulayan Avrupa, Brezilya’ya Arjantin’e, Paraguay’a, Karadağ’a Ukrayna’ya gelince, bunların hiçbir vatandaşına vize uygulamaz. Şimdi böylesine bir insanlık suçu işleyen, ticarette haksız rekabet yaratan bir AB’ye Nobel Barış Ödülü verdiği için bende Nobel Barış Ödülü’nü kınıyorum. Bunun adı barış değil, bunun adı olsa olsa riyakârlık ikiyüzlülük ödülüdür” diyen Zafer Çağlayan, ”AB gelmiş geçmiş ikiyüzlülüğü en fazla hissedilmiş olan bir birliktir. Dünyanın en riyakâr kuruluşudur ve bu AB 50 yıldır Türkiye’yi kapısında bekletmektedir” Haksız mı? Bence değil.
HABERLER
21 saat önceHABERLER
21 saat önceKÖŞE YAZARLARI
4 gün önceKÖŞE YAZARLARI
9 gün önceKÖŞE YAZARLARI
15 gün önce