DOLAR 32,2482 0.01%
EURO 35,0913 0.19%
ALTIN 2.406,72-0,21
BITCOIN 21853500.0967%
İzmir
37°

PARÇALI AZ BULUTLU

03:30

SABAHA KALAN SÜRE

Oy Kosova Oy – 1

ABONE OL
30/11/2015 20:41
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Tarih boyunca Avrupa’nın kültür kavşaklarından birisidir Kosova. Yıllarca süren sorunlar ve sınır ihlalleri, soykırım mücadeleleri, doyma bilmeyen Sırp istekleri kaçınılmaz savaşlar ve çift taraflı öldürmeler… Çözümü zor bir sorun yumağı haline getirmiştir bölgeyi. Bölge insanı hayatta kalma mücadelesini Sırplarla savaş etmek şeklinde algılamaktadırlar. “Su uyur ama Sırp uyumaz.” dillerde şarkılara konu olmuştur. Sırplar tarafından çarpıtılan tarihi gerçekler ve dini fanatizm olayları içinden çıkılmaz hale getirmiştir. Yüzyıllarca Kosova’da birçok savaş yaşanmıştır. Fakat 1989 yılından sonra ki savaş hiç birine benzemiyor. Doyma bilmeyen ve körüklenen Sırp arzu ve istekleri çevrilen filmlere bile konu olmuştur. Tarihi gerçeklerin ters yüz edildiği, İslami gerçeklerin bile yanlış yansıtıldığı filmler bu konu da çok etkin olarak kullanılmıştır. Masum olan Sırp gençleri Arnavut ve Müslüman düşmanlığına yönlendirilmiştir. “Boj na Kosovu” 1989 yılında çevrilmiş ve binlerce Sırp gencinin beynini gerçek olmayan bilgilerle yıkamış o filmlerden sadece biridir. Bu filmde açıkça Osmanlı ve Müslüman düşmanlığı işlenmeye devam etmektedir. Sırp halklarının ezikliği ve direnişe teşvik edildiği görüntüler, uydurma sözlerle çok kuvvetli biçimde işlenmiştir. Kosova’nın bir Sırp toprağı olduğu yalanı genç beyinlere aktarılmaktadır. Buna inandırılmış Sırplar, filmi izleyip sinemadan çıktıktan sonra Arnavut ve Müslüman komşularına saldırmaya başlamışlar kin ve nefretleri bir kat daha artmıştır. Bu yıldan sonra yaşanan çatışmalar ve savaşlar, eski savaşları aratmıştır. Geçmişte görülmeyen, ama yakın zamanlarda görülmeye başlayan etnik isteklerden doğan küçük çarpışmalar artık soykırım niteliğine dönüştürülmüştür. Bundan böylede bu çatışmalar etkin köken niteliği taşıyan politik içerikli savaşlar şeklinde devam edeceğe benziyor. Evet, yer yer ortak düşmana karşı sırt sırta omuz omuza Arnavut-Sırp beraberce çarpışmıştırlar. 1939’da Almanlarla yapılan savaşlar bunların en güzel örneğidir. Bu savaşlarda Arnavutlarla Sırplar birlikte mücadele vermişlerdir. 5 asırdır bu coğrafyada komşu olarak yaşamış Arnavut ve Sırplar yeri gelmiş komşuluk gereği ekmeğini suyunu paylaşmış iki millettir. Ne var ki bu iki millet arasında ne olduysa oldu ve ekmeğini ve yemeğini paylaştığı komşusunu öldürmek isteği gün yüzüne çıkartıldı. Kapı komşusunu öldürmeye kadar varan bir etnik çatışma niteliği eski savaşlarda görülmemiştir. Bu kadar çok düşmanlık yaşanmamıştır. Yüzyıllarca iç içe yaşamış bu iki halk neden düşman oldular? Son yıllarda birbirlerine nasıl bu kadar düşmanlık yapabiliyorlar? Bilinmez…

İNSAN İHLALLERİ

Bu soruların cevaplarını tarihçilerin bile çözemediğini düşünüyorum. Çözümü olmayan bir problem var önümüzde… Sıradağlar gibi dimdik ayakta duruyor. Her iki taraftan da binlerce, yüz binlerce cana kıyılıyor. Analar, bacılar evlatları ve kocaları, babaları, ağabeyleri ya da kardeşleri için gözyaşı döküyorlar. Avrupa’nın merkezinde adeta bir insanlık dramı, katliam yaşanıyor. Tarihin en korkunç insan hakları ihlallerini meydana geliyor. Birileri de bu milletlerin karşısına geçmiş, bacak bacak üstüne atmış, sallanan koltuğunda çayını yudumluyor, nargilesini fokurdatıyor. Film izler gibi olanları izliyor. Yeni filmlere senaryolar düzüyorlar. Sorunların bitmemesi için sorun üzerine sorun üretiyorlar. Evet, bölgedeki sorunların bir an önce çözüme kavuşturulmaması durumunda, gelecek günler Kosova’nın, Arnavut ve Sırpların korkunç bir yıkıma ve katliama uğratılacağı savaşlara sahne olacağı ortada. Sırpların yoğun olduğu bölgelerde yaşanan kin ve nefretle bilenen insanların hareketlerine bakarak bunları öngörmemek safdillik olur. Osmanlı’nın engin hoşgörüsü içinde 5 asır iç içe yaşamış bu iki halk (Sırplar ve Arnavutlar) bugün birbirlerine düşmanca duygular besliyorlar. Ya da bölgeye hâkim güçler (Rusya, İngiltere, Almanya, Fransa, ABD, İsrail.) tarafından besletiliyorlar. Arnavutlar, Belgrat’ın otoritesini tanımazken, Sırplar da Kosova’nın Sırbistan’a ait olduğunu öne sürmektedirler. Sanki taraflara bu birbirini tanımama fiili bir yerlerden pompalanıyor gibi… Bu amansız savaşta iki tarafın da tarihsel iddiaları, yer yer de fantezi ve kendi mitolojilerinin içinde kaybolup gittikleri gözlemlenmektedir.

ETNİK ÇATIŞMALAR

Kosova’da yaşananlar hakkında, Batılılarca yaygın olarak kabul edilen görüş, ortaya çıkan anlaşmazlıkların, güçlü bir etnik nefretin doğurduğu etnik çatışmalardan kaynaklandığı yönde… Oysaki anlaşmazlığın tarihsel niteliği incelenmeye başlandığında, etnik ya da dinsel nefret düşüncesine dayalı iddiaların giderek inandırıcılığını yitirdiğini görüyoruz. Bu düşünce de her geçen gün kuvvet kazanmakta. Savaşın ve savaşa sebep sorunların sıradan siviller tarafından değil, yukarıdan yönlendirilen silahlı güçler tarafından başlatılmış olduğuna dikkat çekilmektedir. İsterseniz gelin bu kısa girişten sonra sorunların tarihsel gelişimine birlikte göz gezdirelim. Bu coğrafyada ortak bir kanı var ki hemen herkes aynı düşünceyi seslendiriyor;  “Yugoslavya bunalımı Kosova’da başladı ve Kosova’da bitecek.”. Tito Yugoslavya’sının hemen her kesiminde açıkça seslendirilen düşünce bu sözle tekrarlanıyor. Hatta bazen de çatışmada taraf olanların üzerinde anlaştığı tek nokta bu. Anlaşılamayan diğer sorunlar içerisinde, özerklik, sınırların taksimi ve bağımsızlık sorunu da var. Bu sorunların halledilip mutlu sona varmak için taraflar arasında hazırlanan sivil antlaşmalardan ve barışçıl müzakerelerden sonuç alınamazsa, iç savaşa kadar bütün yolların deneneceği taraflarca söyleniyor. Kabul edilen ortak bir nokta var ki, o da Kosova sorununun, Balkanlar’daki bütün politik çatışmaların en zorlularından biri olduğudur. Kosova ve bölgede yaşanan çatışmalar, insan hakları ihlalleri ve soykırım mücadelesi Avrupa’da daha önce yaşanan örnekleri arasında en ağırlarından.

Kosova’da süren bu savaş ve çatışmalar gerçekten etnik kökene dayanan bir savaş veya çatışma mıdır?

İlk bakışta bu böyle görülüyor. Ancak bölge de hâkim olan dış güçler başta ABD ve Rusya sonra da İngiltere, Almanya, Fransa ve İsrail böyle görülsün istiyor. Savaşın çıkışında ve temelinde oluşturulan ayrılık, en başta ve kelimenin tam anlamıyla etnik bir ayrımcılıktır. Her toplumun kanayan yarası bulunup bu yarayı kaşımak emperyalizmin temel çıkış noktasıdır. Nitekim burada da aynı oyun masum insanlar üzerinden oynanıyor. Bilindiği gibi Bosna halklarının hemen hepsi Slav kökenli olup aynı dili konuşuyorlar. Sırplar ile Arnavutlar ise dil bakımından tamamen farklılık arz ediyorlar. Dildeki bu farklılığın yanı sıra dinsel temellere dayanan birçok farklılıkları da var. Sırplar ekser çoğunlukta Ortodoks-Hıristiyan, Arnavutlar ise Müslüman… Hâkim güçler için bulunmaz bir kaşıma noktası. İslam ve Hıristiyan çatışması… Bir toplulukta birlikte yaşayan farklı iki halk arasında hem dil, hem de din farklılıkları varsa ve birbirlerinden ayrılıyorlarsa, bu nazik nokta birinci dereceden küçük çatışmalar ve sonrasında da büyük bir savaş için bütün şartların hazırlanabileceği hassas bir noktadır ve çatışma buradan çıkartılmalıdır. Kosova da ki problemin temelinde oluşturulan etnik ya da dinsel nefret düşüncelerinin varlığı ilkesi giderek etkisini kaybetmeye başlamıştır. Çünkü Arnavutlar arasında İslami bir partiye rastlanmadığı gibi politik bir harekete de rastlanmaz. Dinin etken olduğu savı belki de Sırplar için söylenebilir. Çünkü “kutsal Sırp çıkarları” için sık sık dinsel ritüellere başvurmaları bilinen bir gerçektir. Nitekim 2012 Noel kutlamaları için Kosova Devleti’ne siyasi açıklama yapmama garantisi vermesi üzerine şartlı izin alan Sırp başkanı Tadiç, siyasi açıklama yapmama sözünde durmadı. Noel kutlamalarına katılmak üzere Kosova’ya gelen Sırbistan Başkanı Boris Tadiç yaptığı konuşmada Kosova’yı hiçbir zaman tanımayacaklarını kaydederek “Kosova, Sırbistan toprağıdır” dedi. Bu ve benzeri söylemler sorunu bitirme yerine başka bir hedefe hizmet ediyor. İki farklı toplumu birbirine düşmanca davranmaya sevk ediyor. Buradan sn. Boris Tadiç’e bir kaç sözüm olacak. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Sn.Tayyip Erdoğan’ın ve Bosna Halklarının huzurunda tüm dünyaya işittirtecek şekilde Srebrenitca için özür dilemiş olmanız, bence güvence vermiyor. Demek ki siz sözünüzün eri değilsiniz. Hedefiniz barış değil savaş. İkiyüzlü siyasetiniz yoksa kişiliğiniz de mi gizli? Sözlerinizle yaptıklarınız birbirini tutmuyor. Bunları anlatmamdaki amacım Kosova’nın bir iyi niyet ülkesi olduğunu açıkça ifade etmek içindir. Ancak Kosova Devleti tarafından gösterilen bu iyi niyet tavırlarına karşı Sırp liderlerinin sözlerinde durmamaları ciddiye alınacak bir sorundur. Oy Kosova oy “Su uyur düşman uyumaz”. Gelecek yazımda görüşmek üzere sağlıcakla kalın.

 

    En az 10 karakter gerekli

    Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.