DOLAR 32,8826 -0.25%
EURO 35,1821 -0.54%
ALTIN 2.449,68-0,30
BITCOIN 1974476-2.46447%
İzmir
33°

AÇIK

SABAHA KALAN SÜRE

160 okunma

Rumeliler hangi Atatükün arkasındalar

ABONE OL
08/02/2011 22:00
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Rumeli Türkleri içinde büyük bir kavram kargaşası yaşanmakta. Kavganın başı belli olmasına rağmen, sonu pekçok tartışılabilir konularla dolu.

Rumeliler, Atatük taraftarıyız dediklerinde, ‘hangi Atatürk’ sorusunu da sormalılar kendilerine.

Türk milletine hayal olarak anlatılan, milleten uzak ve onun değerlerini küçümseyen, dışarıdan ithal edilmiş adet ve değerler yerleştirmeye çalışan bir lider mi Atatürk? Ekim komünist devriminden esinlenen sol komünist kitap ve öğretileriyle yetişmiş bu kişiler, Atatürk’ün yaptığı değişimleri bu öğretinin acımasız ve katı uygulamaları gibi göstermeye çalışmıştır hep. Bu değişikliklere Atatürk devrimleri denmesi aslında, bu beyinlerin bir ürünüdür. Atatürk bu modernleşmeye hiçbir zaman devrim kelimesini kullanmamıştır. Bu durum Ekim Devriminin mantığından kaynaklanır. Atatürk’ün yaptıklarına komünist bir kılıf dökülüyor. Bunlar yapılırken kendisinin bile en çok korktuğu şey başına gelmiştir. Kimsenin ne kanun ile korunmasını ne de ilahlaştırmasını onaylamıştır. Ama maalesef bütün bu korktukları ölümünden hemen sonra kendi başına gelmiştir.

Atatürk’ün hasta olmasına rağmen gemi ile geziye çıkarılması ve ardından gerçekleşen ölümünden sonra “putlaştırma” etkinliği başlanmıştır. Cenazesi daha kaldırılmamışken İnönü taraftarlarınca devletin başına kimin geçeceği sorusu sorulmaya başlanmıştır. Unutulmaya o derece terk edilmiş ki, cenaze namazı bile unutulmuş. Ancak kız kardeşinin ikazıyla bir iki saf tutularak bir cenaze namazı kılınmıştır. Daha sonra belli çevrelerin yönlendirilmesi ile cenaze merasimi başlanmıştır. Atatürk her yerde halktan biri olduğunu, Türk kültürünün bir parçası olduğunu söyleyen biridir. Ama maalesef bütün bu bilgilere rağmen gerek hayatı boyunca gerekse ölümünden sonra bilinçli olarak anlaşılması bazı çevrelerce engellenmiştir. “Benim naçiz bedenim elbet bir gün toprak olacaktır” sözlerine rağmen gereken itina gösterilmedi. Onun yaşam kültürüne, inançlarına ve aile köklerine ters düşecek bir şekilde gömüldü. Hazırlanan ölüm merasimi ne Türk kültürüne ne de dini geleneğimize uygundu. Kafalarda acaba nasıl bir Atatürk portresi oluşturulmak istendi? Bizden uzak, bizden farklı, kültürümüzden uzak biri olarak gösterilmek istendi. Birileri neden onu sürekli kendi hayallerindeki “devrim liderlerine” benzetmeye çalışıyorlar? Sorular… Sorular…

Atatürk’ü bile bu şekilde göstermeye çalışan bir mantalite Atatürk’ün CHP’sine ne yaptı? Atatürk’ün vekil olarak tayin ettiği Fevzi Çakmak Paşa’nın beş vakit namaz kılan biri olduğunu biliriz. Hatta Melâmi tarikatına mensup biridir. Namazlarını kaçırmamak derdiyle nerede kılacağını düşünürken, pragmatik Atatürk “şuracıkta kıl Paşa” diyerek kendi ofisinde yer göstermiştir. İşte böyle bir kişiyi, namazına sadık, mütedeyyin bir kişiyi kendi elleriyle kurduğu devletine vekil tayin etmiştir Atatürk. Ama ne olduysa ondan sonra oldu.

CHP Atatürk’ün dışladığı İnönü tarafından ele geçirildi. Ondan sonrasında Atatürk, kitaplarda çok farklı anlatılmaya başlandı. Gerçek Atatürk, bizim Atatürk, gitti sanki bizden uzak çok uzaklardan kimliğimize ters bir Atatürk getirildi. Yıllarca insanlara böyle sunuldu. Kimsenin sesi de çıkmadı. Onun söyledikleri de istenen yerlere çekilip, kendisinin kastı olmayan şekilde yorumlandı.

Peki, Atatürk’ün partisi CHP ye ne oldu? Dostlarına ne oldu? Fevzi Çakmaklar, Ali Kılıçlar, Celal Bayarlar, Fethi Ali Okyarlar hepsi birer birer, İnönü ve Atatürk’e açıkça muhalif olanlar tarafından ihraç edilmişler CHP’den. Atatürk’ün arkadaşlarından ihraç edilen bir CHP ne kadar Atatürk’ün ideallerini temsil edebilirdi. Aslında bu gibi, Atatürk’ü kenara sıkıştırma ve susturma fitneleri o hayatta iken bile yapılmaya başlanmış. Kendi görüşlerinden uzaklaşan bir CHP’ye karşı Serbest Fırka’yı acaba Atatürk neden kurmuş? Herkes bunun bir demokrasi denemesi olduğunu söylüyor. Ama kimse asıl sebeplerini araştırmıyor onun. Kapatılması da acaba Atatürk’ün isteğiyle mi, yoksa muhaliflerinin baskısıyla mı yapılmış? Atatürk hiçbir zaman mutlak güç değildi. Öyle bir varsayımı acaba kimler ne için gösteriyorlar onlara sormak lazım. Onların emellerine bakmak lazımdır.

Atatürk’ün vefatından sonra onun kurduğu CHP onun dava arkadaşlarını acaba niye ihraç etti? Bunu 1996’da bizzat Etiler’de bir Rumelili yaşlı amcadan dinlemiştim. Kendileri askermiş. İnönü o bölüğü gezmeye çıktığında, amca da gururla bölükte selamlamış Milli Şefi. Karşısında durmuş bir iki kelime etmiş. Memleket neresi diye sormuş. Asker amcamız da Rumeli’den demiş. İnönü kaşlarını çatarak, ‘Bu çingeneyi kim buraya çıkarmış’, diye mırıldanarak yoluna devam etmiş…

İşte bu yüzden, bizleri böyle gören bir CHP’den dolayı bir Rumeli evladı olan Celal Bayar yine Rumeli asıllı Menderes ve Mehmet Fuad Köprülü ile beraber yeni bir parti kurmuşlar. İktidara geldiklerinde Atatürk’ün depolara atılan resimlerini yeniden hak edilen duvarlara asmışlar. Paralardan çıkartılan resimlerini geri getirmişler. Atatürk’ün bizim bizden biri olduğunu anlatmaya çalışmışlar. Onun başardığı medenileşme sürecini devam ettirmişler. Ancak bunu, eski yönetimin benimsediği zamane modası komünizmden etkilenmeden yapmışlar. Demokrat parti Atatürk’e en yakın partiydi. Atatürk’ü unutturmaya çalışan zihniyete karşı Atatürk’ü bugünlere taşıyan bir parti. Kavga bundan sonra devam ediyor aslında. Bugünlerde bazı Rumeli evladı kişiler, biz Atatürk’ün partisi olan CHP’den olmak zorundayız dediklerinde, onlara şu soruyu sormak boynumuzun borcu: Acaba hangi CHP? Atatürk’ün kendi desteği ile kurduğu parti mi, yoksa ölümünün ardından değişikliğe uğratılan İnönü’nün partisi mi? Hayır, biz değişikliğe uğrayan CHP’ye taraftar değiliz. Biz Demokrat parti çizgisinde olan, sonra da Adalet Partisi ile devam eden hareketin arkasındayız. Bugün de o geleneğe en yakın olan partilerin arkasındayız. Rumeli insanı, Atatürk’ü unutturmaya veya onu Sibirya’daki liderlere benzetmeye çalışan hiçbir ideoloji arkasında bulunamaz.

Makedonya’daki Türklerin, Osmanlı geleneğini ön planda tutarak Cumhuriyet ve Atatürk’ün görüşlerine ters düştüklerine dair söylemlere gelince, hepsi tek dille uydurmadan ibarettir. Bu toprakları ziyaret etmeyen beyinlerin hayalinden başka bir şey değildir bu sözler. Biz bu kişilere Atatürk’ten esinlenerek şöyle cevap veriyoruz: Biz kendi kimliklerinden taviz vermeyen Osmanlı’dan kalan Türkleriz ve de sonuna kadar demokrat ve cumhuriyetçiyiz. Doğrunun ve modernleşmenin arkasındayız. Atatürk de: Türkiye Cumhuriyetini Osmanlı komutanları kurmuştur, demiyor muydu?

Geçmişini bilmeyen geleceğe sağlam bakış atamaz.

Kökler güçlü olduktan sonra meyveler dallarında kalır dökülmez çürümez…

    En az 10 karakter gerekli