DOLAR 34,3522 0.02%
EURO 37,4803 0.22%
ALTIN 3.027,840,18
BITCOIN 23683790.26843%
İzmir
14°

AÇIK

12:53

ÖĞLEYE KALAN SÜRE

309 okunma

The Terrible Turk…

ABONE OL
03/09/2020 00:54
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Pehlivanlık, Rodoplar’ın en gözde mesleklerinden biriymiş… Havasından mıdır, suyundan mıdır bilinmez, Osmanlı’nın en şöhretli pehlivanları bu diyarda yetişirmiş. Malum, yüzlerce senelik Kırkpınar Güreşleri de bu kültürün bir parçasıdır. Güreş bizim oraların hayat tarzıymış… Anlı şanlı ağalar, besledikleri pehlivanlarla övünürmüş. Çiftliklerde birbirleriyle güreş tutarak idman yapan pehlivanlar, onları yetiştiren ustalar, küçük yaşta güreşçi olmak hayaliyle yanıp tutuşan kızanlar, evlatlarının pehlivan olmasını isteyen ana babalar, pehlivanları kızıştıran cazgırlar, güreş meydanlarını inleten davul zurnacılar, güreş tutanları izlemek için çok uzaklardan gelen meraklılar derken, gerçek bir sektör imiş yağlı güreş… Tuna kıyılarından Ege kıyılarına kadar uzanan bölge, Osmanlı’nın pehlivan tarlasıymış adeta… Kurtdereli’den Kel Aliço’ya, Adalı Halil’den Hergeleci İbrahim’e kadar yüzlerce heybetli pehlivanın yetiştiği bu diyarlar, Osmanlı topraklarından çıktıktan sonra da bu özelliğini korumaya devam etmiş. Bulgaristan, -birçoğu Türk kökenli- çok sayıda ünlü güreşçiyi yetiştirmiş… Olimpiyatlar, Dünya ve Avrupa şampiyonalarında en çok altın madalya kazanan güreş ülkelerinden birisinin de Bulgaristan olması, rastlantı olmasa gerek… Osmanlı Rumelisi’nin yetiştirdiği son büyük Pehlivanlardan birisi de Koca Yusuf idi… Dünya tarihinin görüp görebileceği en kuvvetli Pehlivanlardan olan Koca Yusuf’un 1857 tarihinde Şumnu’nun Karalar isimli yeşile boğulmuş bir Rumeli köyünde başlayan, 1898 yazında Atlas okyanusun lacivert sularında boğularak biten muhteşem bir hayat hikâyesinden bahsedeceğim bugün size…

KOCA YUSUF

İlk güreş derslerini kendisi gibi pehlivan olan babası ve dedesinden alan genç Yusuf, Bulgar çetecilerin Türk köylerine kan kusturduğu yıllarda çocukluğunu geçirdi. Pehlivanlık hususunda diğer çocuklardan çok daha yetenekli olduğu fark edilince dönemin ünlü pehlivanlarının dikkatini çekti. O dönemin geleneksel usta – çırak ilişkisi içinde, Şumnulu Dursun Pehlivan, Nasuhçulu Kel İsmail Pehlivan ve Pomak Osman gibi usta pehlivanlarının yanında yetişti. Kısa zamanda nam saldı, bölgenin en meşhur güreşçisi haline geldi. Nihayet ünü o kadar yayıldı ki dönemin en ünlü Pehlivanı Kel Aliço ile karşılaştırılmaya başlandı. Kendisinden 12 yaş daha büyük olan Kel Aliço, acımasız güreş tarzı, sert mizacı ve acı kuvvetiyle yenilmesi imkânsız kabul edilen bir efsane idi. Yıldız Sarayı’nın Şamdancıbaşısı olarak itibar gören ve Sultan Abdülaziz’in başpehlivanı olan Kel Aliço’nun lakabı, “Gaddar Ali” idi. 1885’te Kel Aliço ile güreş tuttu. 27 defa Kırkpınar Başpehlivanı olduğu rivayet edilen Kel Aliço ile Koca Yusuf, bu güreşte yenişemediler. Bu karşılaşma, Koca Yusuf’un ününe ün kattı. Dönemin bir diğer şöhretli pehlivanı Adalı Halil (ki onun da 16 defa Kırkpınar Başpehlivanı olduğu söylenir) ile iki defa güreşti ve onu yendi. Artık İmparatorluğun başpehlivanı olarak kabul edilmeye başlandı. Hayatı boyunca tek yenilgisini 1894’te Rami’deki bir karşılaşmada Koca Yusuf’a tattıran Kavalalı Çolak Mümin’in bu güreşte sakatlanıp bir daha güreşemediği rivayet edilir. Osmanlı’nın en tanınmış pehlivanlarından birisi olarak ünü sınırların dışına taşmaya başlayan Koca Yusuf’un hayatı, ünlü Fransız güreşçi Doublier ile tanışınca değişti. Doublier,  Avrupa’nın en önemli güreşçilerinden kabul edilen rakibi Sabés’e yenilmiş olmanın hırsı içinde onu yenebilecek bir pehlivan bulabilmek ümidiyle Osmanlı ülkesine gelmişti. Filibeli Kara Osman, Filiz Nurullah gibi tanınmış bazı isimler, onun çağrısına uyarak Fransa’nın yolunu tutmuştu. Koca Yusuf başlangıçta gitmek istemedi. Ama ulemanın “Türk’ün gücünü Avrupalı’ya kanıtlamak cihattandır” diye konuşması fikrini değiştirmesine yol açtı. Kısa sürede Avrupa’nın en ünlü güreşçilerini yenen Koca Yusuf, minder güreşini de burada öğrendi. Henüz ilk maçında Sabés’i yenmesi, Avrupa güreş camiasında büyük yankı buldu. Artık onun müsabakalarına gelenler, “kim kazanacak?” diye birbirlerine sormuyordu. Koca Yusuf’u kimsenin yenmesi mümkün değildi ne de olsa… Güreşseverler, 1.88 boyunda ve 144 kilo ağırlığındaki bu dev adamı seyretmek için onun maçlarına geliyordu. İzleyicisi o kadar çoğaldı ki sirklerden bile teklif almaya başlamıştı. Bu gösterilerin birinde vatandaşı Hergeleci İbrahim ile öylesine zorlu bir güreşe tutuştu ki seyirciler sahaya indi, büyük bir kavga çıktı, polis müdahale etmek zorunda kaldı.

YENMEDİĞİ KİMSE KALMADI

Avrupa’da yenmediği kimse kalmamıştı. Bu defa yenidünyanın yolunu tuttu. ABD’de dünya şampiyonu Evan Lewis’i iki defa üst üste mindere yapıştırdı. Burada 33 maç yaptı ve tek yenilgisini diskalifiye ile aldı. Zira Madison Square Garden’da yapılan bir müsabakada rakibini minderden dışarı atmış, rakibi baygınlık geçirince öldüğünü sanan taraftarları onu linç etmeye kalkmış, çıkan büyük kavga tüm Amerika’da yankı bulmuştu. Artık Koca Yusuf, bütün dünyada “The Terrible Turk” (Korkunç Türk) olarak tanınıyordu. Koca Yusuf, 1898’de Fransız bandıralı bir transatlantik ile ülkesinin yolunu tuttu. Ancak gemi, 4 Temmuz günü 60 mil kadar açıkta bir başka şileple çarpışıp battı. Koca Yusuf, bu kazada hayatını kaybetti. Bir rivayete göre Koca Yusuf, bir kayığa tırmanmak için tutunmuş, onun muhteşem gövdesinden korkan ve bindiği takdirde kayığın batacağından korkan diğer kazazedeler tarafından eline balta vurularak ölüme terk edilmiştir. Bir diğer rivayet ise, belindeki altın kemerin onun batmasına yol açtığı şeklindedir. Ünlü edebiyat üstadı Sunay Akın, kazadan sonra civardaki bir adaya 20 cesedin vurduğunu, bunlardan birisinin heybeti ve kıyafetleri ile farklı olduğunun söylendiğini aktarır. Muhtemelen bu kişi Koca Yusuf’tur ve eğer öyleyse cenazesi Azor Adalarındaki bir kilisenin bahçesine defnedilmiştir.

 

    En az 10 karakter gerekli


    HIZLI YORUM YAP