Kadın değil, kadına bakış sorunlu…! diyor , Prof. Dr. Tülay Özüerman ve devam ediyor, toplumdaki sorunlara parmak basmanın yanında, gidermeye yönelik çözüm önerilerinin geliştirildiği akıl ve bilim yuvası olması gereken üniversitelerden Profesör unvanını taşıyan kişilerin kadına sorunlu bakışını kürsüsünden yansıtıyor olması gidişatın vahametini yansıtırken; kadına yönelik şiddet, demokrasimiz ilerledikçe (!) azalacağına, artıyor. Kadının nasıl giyinmesi, nasıl davranması gerektiği üzerine, kadına giydirilen “namus” kavramı üzerinden üretilen baskı, özünde insan hak ve özgürlüklerine aykırı. Kadınları ilgilendiren olaylarda kolluk kuvvetlerinden yargıçlara varıncaya, soruşturma ve karar süreçlerinde eşitlik eğitiminden geçmiş, kültürün erkek egemen vurgusuna sorgulayıcı yaklaşan kadın görevlilerin sayısı çoğaltılmalı diyor Sn. Prof. Tülay Özüerman. Gazetelerde neredeyse hergün bir kadın cinayetiyle karşılaşıyoruz. Töreye göre aile içinde yargılanıp ölüme mahkum edilen evin kızını, hafif bir cezayla kurtulması için yaşı 18’den küçük kardeşine öldürtürler. Bunun adına da töre veya namus meselesi deyip haklılık kazanmaya çalışırlar. Yıllardır ceza indirimleriyle bu anlayışa yargı kurumunun bir anlamda destek olduğunu düşünmeden edemiyor insan. Üniversite kürsülerinden bazı profesör unvanlı kişilerin akla ziyan fetvaları da cabası.
SORUNUN ODAĞI
Prof. Orhan Çeker, sorunun kökenine inilmesi gerektiğini ifade ederek şunları söyledi: “Sorunun odağında kim var? Kadın var. Kardeşim sen dekolte giyinirsen bu tür çirkinliklerle karşılaşman sürpriz olmayacaktır. Tahrik ettikten sonra sonucundan şikayet etmen makul değildir.” Hüseyin Atar isimli okuyucu da haklı olarak Prof. Orhan Çeker’e soruyor? “Irak’ta ABD askerleri binlerce Müslüman kadına “dekolte giyindikleri” için mi tecavüz etti ?” “Konuyu saptırıyor” diyenler için açıklama yapayım: O kadınların kıyafetlerinin hiç önemi yoktu. Kadın oldukları için, Müslüman oldukları için, ABD’lilerin gözünde “düşman” oldukları için, askerlerin hayvanca güdüleri ön plana çıktı. Adam bunca yıl okumuş, üstüne birçok aşamadan geçip bir de profesör olmuş ama dekolte fetvası verirken neyi amaçladığını Fatih Altaylı’nın yazısında görüyoruz. Onu arayan bir ilahiyat profesörünün verdiği tanıma göre dekolteden maksatları; ayak bileğinden yukarısını gösteren etek, kısa pantalon ve saçları açıkta bırakan her türlü kıyafet bunlara göre dekoltedir demiş…Konu bu kadar ilkel bir gözle mi değerlendiriliyor, hayret ettim. Enteresan geldi bana!!! Kendi çocuklarını, karılarını satan, dilendiren, seks kölesi olarak kullandıranlara ne demek lazım??? Aile içi cinsel tacizler, ensest ilişkileri nereye koyacağız??? Mine Kırıkkanat’ın yazdığı; Diyarbakır’da üvey kardeşi tarafından tecavüze uğradığı için, öz babası tarafından elektrik kablosuyla boğulan 18 yaşındaki Gülseren. Babası boğarken, “kıpraşmasın” diye boğulan kız kardeşinin ayaklarını tutan ağabey. Baba ve ağabey ablasını öldürürken seyreden küçük kardeşi nasıl izah edeceğiz??? Sorunun adını “kadın” koymak yanlış, sorunlu olan kadına bakış açımız!.. Bu çarpık kültürü dönüştürmek yerine, hala bundan beslenmeyi seçiyorken birileri, kadınların dramına seyirciliğimiz sürecek demektir. İnsan ve onur birbirinden koparılamaz. Kadının bedeni üzerinden tanımlanan “namus” kavramına değil, onuruna yığılsak hepimiz; insanı öne çıkaran bir kültürü oluşturmak için ilk adımı da atmış olacağız, diyor Sn. Prof. Dr. Tülay Özüerman. Ben de düşüncelerini izinsiz alıntıladığım için affına sığınarak teşekkür ediyorum kendilerine… Her ne sebeple olursa olsun eşleri, çocukları, kardeşleri, akrabaları veya ortalıkta dolaşan sapık ve cani ruhlu insanlar tarafından katledilen kadınların hatıralarına saygıyla…
HABERLER
1 gün önceHABERLER
1 gün önceKÖŞE YAZARLARI
4 gün önceKÖŞE YAZARLARI
9 gün önceKÖŞE YAZARLARI
15 gün önce