DOLAR 32,2097 0.01%
EURO 35,0575 0.12%
ALTIN 2.528,031,11
BITCOIN 2151933-0.6103%
İzmir
26°

AÇIK

SABAHA KALAN SÜRE

Yatırım yapmak sanayicinin oksijeni gibidir

ABONE OL
12/03/2012 22:00
0

BEĞENDİM

ABONE OL

SalihEge Bölgesi Sanayi Odası (EBSO) Meclis Üyesi Salih Esen, geçen günlerde yürürlüğe giren yeni Çek Kanununda sanayicinin kaygısının tali düzenlemelerle giderilmesini istedi.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Esen, yaptırım boşluğunun yasadışı bir şekilde doldurulmasından endişe ettiklerini söyledi. Çek Kanunu’nun değişmesini ve  karşılıksız çeke daha ağır yaptırımlar getirilmesini söyledi. Esen, bunu her platformda dile getirdiklerini ancak yeni yasal düzenlemeleri de yetersiz bulan Esen Plastik Yönetim Kurulu Başkanı Salih Esen, yeni bir çağrı yaparak tali düzenlemelerle iş dünyanın mağduriyetinin giderilmesini ayrıca çekin itibarının artması için yasa değişikliği önerisinde bulunduklarını hatırlatarak ”Çek şu anda  tamamen pulsuz senet konumuna geldi. Güvence kesinlikle yok dedi.

 

Sanayicilik serüveni ne zaman başladı ve plastik sektörüne nasıl adım attınız anlatır mısınız?

 

1952 yılında Seydiköy’de Ağaç Ambalaj işiyle meşgul olan sanayici bir babanın oğlu olarak dünyaya geldim. Ancak 13 yaşında babamı erken kaybettim. Ağabeyim Önder’de 16 yaşındaydı. Aynı işi bir müddet daha sürdürdük. Sonra Ege Üniversitesi’nin gece bölümünü bitirdim ve makine mühendisi oldum. Ama başka bir yerde çalışmak yerine kendi işimi kurmayı istedim. Tamamen tesadüf eseri, İstanbul’da ki ziyaretlerim sonucunda plastik sektörüyle tanıştım.  Yapabilir miyim, başarılı olabilir miyim diye, Ege Bölgesi ve İzmir’de araştırma yaptım.  Bunun sonucunda çeşme hortumları üretmek üzere 1976 yılında Esen Plastik kuruldu. Karabağlar’da 150 metrekarelik bir iş yerinde iki yerli makine ile işe başladık. O dönemde hem üreten hem ürettiğini satan benimle birlikte çalışan 3 kişiyle başladık. Zaman içerisinde adım adım ilerledik. Dile kolay 36 yıllık bir süreçten bahsediyoruz. Türkiye’nin özellikle 70’li yıllardan sonra geçirmiş olduğu evreleri dikkate alacak olursak gerçekten hem ayakta kalabilmek hem de işi genişletebilmek oldukça büyük bir başarıydı diyebilirim.

Bu gün itibariyle kaç kişiye istihdam sağlıyorsunuz?

 

Gerek Adana gerekse Atatürk Organize Sanayi Bölgemizde ki fabrikalarımız da 400’ün üzerinde bir çalışanımız var. Buralar da alt yapı sektörüne de yönelik ürün gamını üretiyor ve bu konuda oldukça iddialı ve lider konumdayız. Bunun yanı sıra konut sektörüne yönelik üretim çeşitliliğimiz ve zirai sulama sektöründe damla sulama boruları da dahil olmak üzere üretimlerimiz Türkiye’de en geniş ürün yelpazesine sahip firmaların başında geliyor.

 

Zor süreçlerden geçtiniz. Bu süreç içinde sizi destekleyenler kimler oldu?

 

O kadar değişik ve zor süreçleri geçirdik ki, her zaman inandığım bir şey var. Öncelikle insanın işine konsantre olması ve işiyle ilgili konuları yakından takip edebilmesi zorlukların üstesinden gelinebilecek birinci koşul. Ancak bunun için de insanın kafasının dingin olması gerekiyor. Bu noktada ev hayatı ve hayat arkadaşı çok önemli. Çünkü sanayici 8-10 saat sonunda kafasını stop yaparak  eve gitmiyor. Önemli olan evine gittiği zaman gerginlikleri daha az yaşamasına olanak verilmesidir.  En baştan bu yana en fazla destek bulduğum eşim oldu. Mutlu bir evlilik sorunların halli için en önemli bir oluşum.  Bunun ötesinde babamız bizlere dürüstlüğü ve çalışma azmini o kısacık süre içinde aktarma olanağı bulmuştur. Biz de Esen adını kirletmemek adına elimizden geleni yapmak gayretinde bulunduk.

 

Değişik bir sektör içinde aynı başarıyı göstermeyi neden düşünmediniz?

 

İzmir’de üretim yapıyor olmak özellikle bizim sektörümüz için dezavantaj. Yani İstanbul gibi bir metropolde üretim yapmanın, eksilerinin yanı sıra artıları çok fazla. Ama biz İzmirliyiz ve İzmir’de olmaktan dolayı son derece büyük mutluluk duyuyoruz. İzmir’de bir marka olabilmek ve İzmir’den sesimizi duyurabilmek düşüncesi içerisinde oldum ve İzmir’de kaldım. Tabi ki İstanbul’da da bir satış ofisimiz var. Plastik sektöründe tek fabrika gibi görünmemize rağmen ürün çeşitliliğimizi dikkate alacak olursak aslında 5-6 fabrika iç içe bulunuyoruz. Aynı sektörde kalmak suretiyle yatay büyümeyi tercih ettik.

 

Yatay büyümenin avantajı ve dezavantajı neler oldu?

Her ikisi de var tabi. Bu kadar kurtlar sofrasında ve yaşanan krizlerden bir ölçüde etkilenmeden büyümek için en iyi bildiğimiz işi yapmamız gerekiyor. Bir başka sektöre kaymak yerine aynı sektörün içerisinde birbirini tamamlayıcı ve sinerji yaratacak ürünleri üretmeyi tercik ettik. 7–8 bin çeşit ürün üretmek kolay bir hadise değil tabi. En başta ürettiğimiz çoğu ürün yok ama birbiriyle sinerji yaratacak aynı müşteri kitlesine hitap edecek ürün gamımızı daha da genişletmeyi planlıyoruz.

Ulaştığınız noktalar nereleri?

 

Türkiye’de güçlü bir marka olmak için Türkiye’nin her tarafına ulaşmak gerekiyor. Özellikle Adana’daki fabrikalarımız kanalıyla zayıf olduğumuz Güney Doğu ve Doğu Anadolu bölgelerinde etkinliğimizi oldukça artırdık.  İhracatımız gün geçtikçe artıyor. Geçtiğimiz yıl 50 üzerinde ülkeye ihracatımız gerçekleşti. Bunun içerisinde Vietnam ve Çin’de dahil olmak üzere. Gün geçtikçe dışarıda ki tanışıklığımızın artması nedeniyle satış potansiyelimiz artıyor.

 

Balkan pazarına nasıl bakıyorsunuz?

 

Balkan ülkelerine de ihracatımız var. Balkan Pazarı gittikçe gelişiyor. Yaptığımız seyahatler de görüyoruz. Her şeye ihtiyaçları olduğu bir gerçek Bizim de ilgi alanımızın içerisinde bulunuyor. Özellikle alt yapı ürünlerimize bir hayli talebin olduğu da gerçek.

 

Yatırım yapmaya devam edecek misiniz?

 

Her zaman söylediğim, “Yatırım sanayicinin oksijeni gibidir” Yatırım yapmayan sanayici oksijensiz kalır. Ölmese de baygındır, gelişemez, büyüyemez. Yatırım her zaman için çantamız da bulunan projelerdir. Bunun için uygun koşulları ve iklimi beklemek gerekiyor. Biz özellikle Adana’daki plastik fabrikamızı geliştirmek için çalışmalarımız var.

Siyasetin içine girmeyi düşünmediniz mi?

 

Burada almış olduğumuz görevler ve çalışanlarımıza karşı mecburiyetlerimiz, bizleri siyasete zaman ayırmaktan her zaman alıkoymuştur. İçimde siyasete girmek gibi bir heves ve istek de yok. Ayrıca ben siyaseti bilmiyorum ve biraz da yapım uygun değil herkes bildiği işi yapmalıdır sanayiciliği biliyorum. Ama siyaseti yapan çok iyi sanayici arkadaşlarımız ve İzmir’de son derece değerli milletvekillerimiz var. Bizim görevimiz onlara destek vermek diye düşünüyorum.

Zorlukları nasıl aşıyorsunuz?

 

Zorluklara fiziki olarak hazırlıklı olmak gibi mecburiyetimiz var. O yüzden  fiziki sorunumuzun  olmaması lazım. Bir takım nedenlerden dolayı işinize zaman ayıramazsanız, başarılı olamıyorsunuz. Benim mütevazı bir aile yaşamım var. En sevdiğim mümkün olduğunca eve erken gitmeye çalışmak. Spor ise,  hayatımın vazgeçilmezlerinden. 1987-98 yıllarında iki yıl, Altınordu Kulübü’nde başkanlık yaptım. İZVAK’ın da Yönetim Kurulu üyesiyim. Spordan kopabilmiş değilim. Sporun çeşitli kolları olarak yürüyüş yapıyorum, tenis oynuyorum, yaz ayları sörf, kış ayları ise, kayak yapıyorum. Bütün bunlar hem kafanızı hem de ruhunuzu bir ölçüde rahatlamanızı ve rehabilite olmanızı sağlıyor. Fabrikada makinelerimizin yenilemelerini yapıyoruz. Bu yenilenmeyi kendimiz için de yapmamız gerekiyor. Yoksa bizlerin dışında oluşmuş olan bir takım sorunların çözümü ya da çözümsüzlüğünden kaynaklanan zorlukların bir parçası haline gelebiliriz.  O yüzden bütün arkadaşlarıma sporu yaşamın ayrılmaz parçası olarak tavsiye ediyorum.

 

Mesajınız neler?

 

Bizler sanayi kesimi olarak şu anda Türkiye’nin en vazgeçilmez unsurlarından biri olduğumuz için desteklenmemiz gerektiğine inanıyoruz. Üretmeyen bir Yunanistan örneğini verecek olursak, ne hale geldiğini hep birlikte görüyoruz. Üretmenin bu kadar zor olduğu bir ortamda ve bizlerin sorunlarını bilmeyen kişiler tarafından çıkarılan olan yasalar işverenin önünü tıkıyor ve ayrıca çalışma barışını bozacak olan nitelikler. Benim özellikle Ankara’ya vermek istediğim mesaj. İşverenin, odaların, meslek örgütlerinin görüşlerini almalarına olanak sağlanmasıdır.

 

 

 

 

    En az 10 karakter gerekli