Peki ama neden? Çünkü artık birey olduğumuzu fark ediyoruz. Çünkü artık kendi zevklerimizi, duygularımızı, anılarımızı paylaşmak istiyoruz. Görünür olmak, paylaşmak istiyoruz.
Belki burada “iyi de sosyal medyada görülenlerin yarıdan fazlası aslında illüzyon, kişiler hayatlarından bir anı kesip paylaşıyor ve bu bir an sanki hayatlarının tamamı böyleymiş gibi anlaşılıyor” diyenleriniz olabilir, günün sonunda her şeyin fazlası ya da şeffaf olmayanı zarar. Öte yandan dengeli ve uygun şekilde kullanıldığında sosyal medya aktif olabileceğiniz, paylaşabileceğiniz, deneyimleyebileceğiniz bir alan. Düşünsenize evlerde geçirdiğimiz bu uzun süreçte sosyal medya araçları olmasaydı ne kadar pasif ve tek başına hissederdik kendimizi.
Gelelim sosyal medyanın çiçeği burnunda mecrası Clubhouse’a. Şu an için sadece Apple ürünlerinde çalışan bu mecra pek çok yönüyle diğerlerinden ayrılıyor. Öncelikle kişiler profil fotoğrafları dışında fotoğraf ya da video paylaşımında bulunamıyor, yazı olarak da biyografi bölümü hariç iletti paylaşabileceğiniz bir alan yok.. Sadece farklı konuların tartışıldığı odalarda tamamen sesiniz ve fikrinizle var olabiliyorsunuz. Dolayısıyla ne kadar düşünürsen o kadar varsın bu mecrada. Elbette geyik muhabbetlerinin yapıldığı, desti izdivacın dijital versiyonlarının olduğu odalar da var ancak tercih senin elinde. Yaklaşık br haftadır ben de bu uygulamayı kullanıyorum. Dijital pazarlama, tüketim alışkanlıkları, astroloji gibi konuların konuşulduğu odalara katıldım, yeni bilgiler edindim, konusunda uzman kişilerle tanıştım. Hatta Elon Musk bile kendine oda açtı ve soruları cevapladı. Radyo günlerinin nostaljisinde yormadan, dingin ve yalın bir tasarımla keyifli zaman geçirmenizi sağlıyor bu uygulama. İlerleyen günlerde elbette markalar birer birer bu alanı da keşfetmeye başlayacak ancak görsel olmadığından sanırım diğer mecralarda olduğu gibi algı oyunları ve reklamlara o kadar fazla maruz kalmayacağız.
Dolayısıyla keyifli sohbet etmek, yeni kişilerle tanışıp fikir alışverişinde bulunmak için değerlendirilebilecek bir alan. Artık canlı yayınlarda kıyafet değiştirip, süslenmemize gerek kalmadı, sadece sesim ve fikrimizle var olabileceğiz 🙂
Sizlerle paylaşımda bulunmak istediğim diğer konuda sevgililer günü… Araştırdığım kadarıyla bu tarihin Sevgililer Günü olarak seçilmesinin sebebi kuşların eşlerini seçtikleri gün olmasaymış. Ayrıca Antik Roma’da baharın gelişi ve doğurganlığın sembolü olarak da yine bugün seçilmiş ve kutlamalar yapılmış. Biliyorsunuz Hristiyan aleminde bu günün ismi Aziz Valentine Günü. Çünkü Aziz Valentine, M.S.270’te Roma’da Hristiyan bir çiftin evlenmesine yardımcı olduğu için İmparator 2. Claudius’un ömrüyle öldürülüyor. Bin yılı aşkın süre sonra ise bugün onun ismiyle anılıyor.
Sevginin, aşkının, birlikteliğin sembolü olan bugün genelde “Ona ne alsam?” Sorusuyla gündeme oturuyor. Eğer sevgi ve aşk maddi olan her şeyin üstündeyse pahası ne olursa olsun materyalle sevgiyi anlatmak mümkün olabilir mi? Bazen tek bir çiçek, bazen tek bir cümle bile çok daha kıymetli değil mi? İngiltere’deki bir çiçekçi dükkanı bu sene Sevgililer Günü’nde kırmızı gül satmamaya karar vermiş, çünkü aşk ve sevgi ezberlenmiş, alışılmış hediyelerin, standartların çok daha üzerindedir demiş. Sizce de çok haklı değil mi?
Tüketmekten çok üretmeye, kendimizi fotoğraflarla, süslü karelerle ifade etmekten çok düşüncelerimizle var etmeye odaklandığımız günlerimiz olsun.
ARAŞTIRMA-İNCELEME
1 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
3 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
3 gün önceHABERLER
6 gün önceHABERLER
10 gün önce