Sokrates
2500 yıl önce yaşadı. Tanrılar tanrısı Zeus’a inanmadı. Güneşin, ayın bir taş parçası olduğunu iddia etti. Tanrılara saygısız davrandığı, gençleri yoldan çıkardığı iddiasıyla yargılandı. Kendisini yargılayanlara “Sizin istediğiniz gibi konuşup yaşamaktansa, kendim gibi konuşup ölmeyi tercih ederim.” dedi. Arkadaşları onu kaçırma planları yaptı. Bu öneriyi kabul etmedi. Kaçarak düşünceleriyle ters düşemezdi. Mesele ölümden değil haksızlıktan sakınma dedi. Alçalmaktansa ölümü tercih etti. Seni haksız yere idam ediyorlar diyen eşine “Ya haklı yere idam etselerdi, o zaman daha mı iyiydi?” dedi. İdam edildi.
Susmadı…
Kür-Şad (Şu tigin)
Göktürk hükümdarı olan Çuluk Kağan’ın oğlu. Zehirlenerek öldürülen babasının yerine geçen amcası Kara Kağan ile birlikte Çinlilerle yapılan savaşta esir düştü. Kür-şad ve Türk önderleri esareti ve yurtlarını kaybetmeyi kabullenmedi. Çin hükümdarını kaçırarak fidye olarak yurtlarını ve aksakallıları kurtarmayı planladı. Kür-şad 40 çerisiyle Çin sarayını bastı… çerileriyle şehit oldu. Türkün gücünü kanıtladı. Kür-şad ve çerilerinin “Gök girsin kızıl çıksın, gök Tanrı sen tanıksın” nidaları semada duyuldu. Çinliler esir Türkleri bırakmak zorunda kaldı. Kürşad uçmağa vardı…
Susmadı…
Hz Şuayip (As) ve Hz Eyyüp (As)
Şam bölgesinde kuraklık oldu. Firavun bu dönemde Hz Eyyüp (As) peygamberi kendi topraklarına davet etti. Hz Eyyüp daveti kabul etti Mısır’a gitti. O dönemde Hz Şuayp halkın şikayetlerini bildirmek için Firavunun yanına gitti. Hz Eyyüp Firavunun yanındaydı. Hz Şuayp (As) Firavunla tartıştı. Hz Eyyüp sessiz kaldı. Bunun üzerine Allahu Teala Hazreti Eyyüp’e (as) “sen Firavun’un ülkesinde olduğun için sustun. İbtilaya hazırlan” diye vahiy gönderdi. Bunun üzerine Hz Eyyüp “ben yetimleri geçindirdim, fakirleri doyurdum” dedi. O anda çok daha sert tonda “ey Eyyüp sana bunları yaptıran kimdi?” dendi. Hz Eyyüp hemen bir avuç toprak alıp başına koydu ve “Sen’din Yarabbim” dedi. Hz Eyyüp ibtilaya uğradı.
Hz. Eyyüp sustu. Hz Şuayip susmadı…
Hz Musa’ya “Ya Musa sen haklısın ama Firavun ekmeğimizi veriyor” dediler. Hz Musa susmadı…
Hz. Peygamber (S.A.V.), “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.” dedi, münafıklara karşı susmadı…
Hz. Ali, “Haksızlığa karşı susarsanız, hakkınızla birlikte şerefinizi de kaybedersiniz dedi susmadı.
Vatan toprağı dört bir yandan işgal edildi. Mustafa Kemal Atatürk susmadı.
Şems,
Çeçenistanda Cevhar Dudayev,
Bosna’da Aliya İzzetbegoviç,
Doğu Türkistan’da Abdürrehim Heyit,
Bulgaristan’da Recep Küpçü,
Yunanistan’da Sadık Ahmet
Kosova’da Süleyman BİRİNA
SUSMADI
***
SUSMAYANLAR
Yaşar Kemal’in dediği gibi zulme sessiz kalanların gün geldiğinde kendilerinin zulme uğrayacaklarının farkındadırlar.
Kısa çöpün uzun çöpten hakkını alacağını bilirler.
Allahın zalimi ihmal değil imhan edeceğini yani mühlet vereceğini bilirler.
Cılığımız-ciliğimiz yani bana dokunmayan bin yaşasın-cılığımız savunma mekanizmalarını kullanmazlar…
Hakikat karşısında susan, kaçan korkağın anasının ağlamayacağını ama ileride yüreğinin çok ağlayacağını bilirler.
Mevlana’nın “Allah için ateşe atılmak vardır. Lakin ateşe atılmadan önce kendine İbrahimlik olup olmadığını araştır. Çünkü ateş seni değil İbrahimleri tanır ve yakmaz” sözlerinde olduğu gibi İbrahimce bir duruşun kıymetini bilirler.
“Şimdi yüzüstü yürüyen mi daha doğru gitmektedir, Yoksa dosdoğru bir yolda dümdüz giden mi?” ayetlerinde olduğu gibi dosdoğru bir yolda dümdüz giderler.
Tıpkı ATSIZ misali ,başları Elif gibi dimdik!
Kısaca, Baş verir ama Başeğmezler.
***
Ez cümle;
Halil Cibran “Hakikat iki şeye muhtaçtır: Onu dillendirene ve onu anlayana!” sözünde olduğu gibi gerçekleri hem dillendiren hem de anlayabilenlerden olmayı nasip etsin…
ARAŞTIRMA-İNCELEME
2 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
3 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
3 gün önceHABERLER
6 gün önceHABERLER
11 gün önce