Ayşe Karadan ya da herkesin bildiği gibi ‘Boşnak Börekçisi Ayşa’…
Börekçinin kapısından daha ilk girdiğiniz de o sıcak havayı soluyabilirsiniz. Beni, tahmin ettiğimden çok sıcak ve o hoş mavi gözleriyle Ayşe Hanım karşıladı. Sohbetimiz boyunca hem kendisinden hem de Balkanlar’dan, özellikle de Bosna’dan konuştuk. Çok üzgün yaşananlardan ötürü ama asla ‘umutsuz değilim’ diyor ve ekliyor ‘Birlikte yaşıyorsak, sevdiğimiz ve bizi beraber tutan şeylere önem vermeliyiz’. Tıpkı Boşnak Böreği gibi…
Balkan kökenli olduğunuzu yaptığınız işten de anlayabiliyoruz. Biraz ailenizden bahsedebilir misiniz?
Benim ailem esas Karadağlı. Zorunlu göçlerle Sırbistan’ın bir köyüne göç etmişler. Arada oraya gidip evlerini ziyaret ediyorum. 1954 yılında İlk olarak Makedonya’ya göç ettiler. Çünkü Makedonya’dan Türkiye’ye gitmek daha kolaydı. Türkiye’den garanti mektubu alıyorlardı. Aslında Makedonya’yı da çok sevmiş ve benimsemişler. Üsküp’te Saray kasabasında yaşamışlar. Ama malum Türkiye özlemi içlerinde hep varmış.1959 yılında İstanbul’a gelmişler. 8 kardeşiz annem ve babam da hala yaşıyorlar. Annem Arnavut, babam ise Boşnak. Biz çocukken bazı şeyleri anlamakta zorluk çekiyorduk tabi. Neden buraya geldik diyorduk? Yabancı ülkede yaşadığımız için yabancı sayıyorduk kendimizi. Oysaki sonradan anladık gerçek hikâyemizi…
AYRI BİR MİLLET
Boşnaklara bazı kesimler Türk diyor… Gerçekten Boşnaklar Türk mü?
Boşnaklar Türk değiller ama tek tanrıları olan Bogomil’e inanıyorlar. Bana şu mantıklı geliyor. Osmanlı’nın oraya gidişiyle Müslümanlığa daha çok yaklaşmışlar. Çünkü ben oraya gidip gördüm ki, ibadet yerleri camiye çok benzer mesela ama sadece minare yok başında. Evet, çok etkilenme olduğundan ve isimlerimiz de Türkçe olduğundan bize Türk demişlerdir. Ama hiç birimizin bundan gocunduğu da yoktur zaten. Diğer tüm Balkanlar’daki milletlere baktığınızda zorla Müslüman ettirilme iddialarıyla karşılaşırsınız. Ama Boşnaklar kendi isteğiyle, yatay geçiş yapmışlardır Müslümanlığa.
Benimde yaptığım araştırmalardan ve okuduklarımdan bana en mantıklı gelen hikâye budur. Boşnaklara kimileri Slav kökenli diyorlar. Olabilir belki, ama şu bir gerçek ki her şeyiyle ayrı bir millet onlar…
Börek hikâyesi nasıl başladı?
Benim yemekle, börekle hiç alakam yoktu. Ama öncesin de çeşitli sektörler de çalıştım. Yöneticilik falan yaptım. Ve kendimi çok geliştirdim. Özellikle Kosova savaşı beni çok derinden etkilemişti. Hep demiştim emekli olduğum da Allah nasip ederse Balkanlar’a gideceğim diye. İlk olarak Bosna’ya gittim maalesef. Neden maalesef diyorum? Çünkü daha savaş yeni bitmişti ve uçaktan indiğimde gördüğüm manzara beni çok derin etkiledi… Her yerde elleri ayakları kopmuş insanlar vardı. Etraf kan gölüne dönmüştü. Türkiye’ye geldiğim de uçaktan nasıl indiğimi hatırlamıyorum. Her şeyimi unutup inmişim ve uzun bir süre kendime gelemedim… Daha sonra sık sık Bosna’ya gittim. 2002’de tekrar gittiğim de baktım ki insanlar kendilerini toplamışlar. Küçük yerler de börek yapıp satıyorlar. Bende dedim ki kendi kültürüme ait olan bir şeyi neden insanlara tattırmayalım. Ve zaten bu böreğimiz de Anadolu’ya gelmiş. Hatta Boşnakça da ‘Bürek’ demektir. Böreğimiz oldukça zahmetli ve İzmir de de çok Boşnak olmasına rağmen bu yüzden kimsenin aklına gelmemiş. Börek tamamen elle açılıyor. Hamurun hazırlanması ve açılması ise ayrı bir itina istiyor.
Peki İzmir’de marka olmayı nasıl başardınız? Bunun sırrı nedir?
Ben pek zorlanmadım. Sosyal çevrem zaten çoktu. Şunu da söylemeliyim ki, eğer başarılı olmak istiyorsanız, aileniz ve arkadaşlarınız da sizi destekliyorsa mutlaka bu şansı değerlendirmelisiniz. Benim ki de öyle oldu biraz. Ama şu da var ki, ben bir şey yapacaksam hem orijinal halini bozmayalım ve en iyisini yapalım dedim. Burayı açtığımız günden beri her şey yerine oturmuştu aslında ama ben hala işimi bırakamıyorum. Çünkü insanlar beni görmek istiyorlar. Demek ki, onlara bu güveni ve sıcaklığı verebilmişim.
Başarılı olmak içinse önce bakış açınızı değiştirmeniz gerekiyor. Zaten marka yaratmak amaçlı çıktım bu yola. Hiç bir zaman ticari kaygım olmadı. İnsanlardan duyduğum en güzel sözler; ‘Annemin yemeği gibi’ ya da ‘Eşimin ki gibi olmuş’ demeleri. İşte benim için en büyük mutluluk bu…
Reyhan CÖMERT
HABERLER
2 gün önceHABERLER
2 gün önceKÖŞE YAZARLARI
5 gün önceKÖŞE YAZARLARI
10 gün önceKÖŞE YAZARLARI
16 gün önce