Çağdaş ve medeni diye tarif ettiğimiz demokrat yapıların durumlarını önceki yazılarımda sizlerle paylaştım. İngiliz demokrasisi, Alman demokrasisi, Fransız demokrasisi, Amerikan demokrasisi gibi övgüyle anlatılan çağdaş ve demokrat sistemlerin gerçek yapıları inceledim. Göründükleri gibi olmadıklarını, az da olsa gözler önüne sermeye gayret ettim. Örnek alınan ve örnek gösterilmeye çalışılan bu ülke ve demokrasilerinin içyüzüne dikkatleri çekmeye çalıştım. Demokrat görülen bu ülkelerin, denildiği gibi demokratik olmadıklarını dilimin döndüğü kadar anlatmaya da çalıştım. Bu arada da çağdaşlık ile medeniyet kavramlarının ülkeden ülkeye farklılık gösterdiğini arz ettim. Üzerinde yapılan farklı yorum ve tanımlamaların ülkelere göre farklılık arz ettiğini sizlerle paylaştım. 19.yy’dan başlayarak günümüze kadar ve 21.yy’ın ilk çeyreğinde, demokrasi serüveninde alınan yolu irdeledim, sizlerle tartıştım. Tüm bu gayretlerimin sonucunda insaniyet kavramı ile çağdaşlık ve medeniyet kavramlarının farklı ülkelerde ve farklı kültürlerde birbirinden farklı değerlendirildiğini yazdım. Demokrasi ve insan hakları denerek, insan hakları ve özgürlüklerin ne denli ters yüz edildiğini ortaya koymaya gayret ettim. Günümüzde, demokrasinin incisi denilen ve demokrasileri “Ah keşke biz de onlar gibi olsak” diye taklit edilmek istenen ülkelerde insanlık dışı uygulamalara vize veren uygulamaların varlığı gerçeği ile yüz yüze kaldım. Sözüm ona bu türden medeni toplumların demokrasi kavramı uygulamalarının yanlış yolda olduğunu ve örnek alınası bir durumlarının olmadığını söylemeğe gayret ettim. Bu yazımda kendilerine medeniyet kisvesi giydirmiş zavallı Avrupa’nın bize yutturduğu demokrasi kavramının temellerinin ne olup ne olmadığını, uygulamadaki temel dinamikleri ve muğlâklıkları mercek altına alamaya çalışacağım.
İÇİ BOŞ DEMOKRASİ
Evet, açıkça diyebilirim ki Avrupa demokrasisi, içi boş bir demokrasidir. Asla çağdaş bir medeniyet değildir. Peki, İçki, fuhuş ile yönlendirilmiş, aile yapıları deformasyona uğramış ve de uyuşturucu ile uyutulmuş insanlar nasıl oluyor da medeni toplumlar kurabiliyorlar. Ayrıca bu toplumlar saydığım kötü davranışlardan uzak ülkelere nasıl oluyor da örnek medeniyetler olarak özendiriliyorlar. Diye de kendime soramadan edemezdim ve sordum da… Bana göre cevabı çok da kolay… Sadece dışı süs içi pis bir demokrasinin reklamını iyi yapıyorlar. Kurdukları demokrasilerinin temelleri sadece kendi halkları için icat edilmiş, başkalarını kale almayan sistemden öte bir şey değil. Çağdaş ve medeni(!) Avrupalılar insanlık adına, insaniyetle yakından uzaktan ilgisi olmayan bir sistem üretmişlerdir. Modernlik adı altında insanları yoldan çıkaran, yeni çareler üretemeyen bir yapı kurmuşlardır. Kurdukları sistemlerde aradıkları özgürlük ortamını kendileri için bile bulamaz hale gelmiştir. Hollanda, İsveç, İsviçre v.b. ülkelerde madde bağımlıları için hastalıklarına çare bulunamadığından açık hava hapishaneleri kurulmuştur. Bu ülkelerde ve diğerlerinde de benzer şekilde yaşayan, kontrol altında yaşama terk edilen binlerce insan var. Uyuşturucu ve madde kullanımına çare bulunamayan bu yerlerde, fuhuş ve ensest ilişkilere rahat ortamlar hazırlanmış ve koca bir toplum zehirlenmeye terk edilmiştir. Nefsanî yaşama biçimi, insani olmaktan çok insanlık dışı yaşama biçimi arzu ettiğinden bozulma son derece hızlı olmaktadır. Daha da kötüsü demokrasi kılıfı altında bu türlü yaşam tarzları diğer toplumlara da transfer edilmeğe çalışılmaktadır. İşte, Avrupa demokrasisine sahip demokratik ülkelerin geldiği garip durum budur. Uyguladıkları demokrasi de ortadadır. Mehmet Akif’in dediği gibi Avrupa demokrasisi tek dişi kalmış bir canavardan başka bir şey değildir.
YENİ ANAYASA
Adına demokrasi değil de “medeniyet” diyebileceğim bir yaşam biçimimiz var. Demokrasinin daha ötesinde, insanlığa temel olmasını arzu ettiğim yaşam biçimimiz var. Evet, oluşturulması düşünülen yeni anayasaya, anayasanın bizcesine, değinmek istiyorum. Bin yıllık tarihi mirasımız gösterdi ki, atalarımızın kurduğu medeniyet, Avrupa demokrasisinden çok daha iyiydi. Avrupalıların ortaya koydukları demokratik idare biçimi bizim ölçülerimize uymamaktaydı. Bu nedenle biz asla birebir onlar gibi olmadık, olamayız. Olmamalıyız da. Tarihi dinamiklerimizi harekete geçirmek yeni anayasa yazımı esnasında asıl şiarımız olmalıdır. Dünyaya insanlığı ve ulvi değerleri öğretmiş bir devletin torunları olan bizlerin artık kendimize gelme zamanı bu anayasa tasarımı ile olmalıdır. Bizim medeniyetimiz mevcut Avrupa medeniyetini birebir kabul etmez. Çünkü söz konusu medeniyet, bizim medeniyetimizce kabul görmeyen beş esas üzerine bina edilmiştir. Gelecek yazım da öncelikle medeniyetimize ters düşen bu esasları açıklığa kavuşturup anayasanın bizcesini sizlerle paylaşmak istiyorum. Şimdilik kalın sağlıcakla.
ARAŞTIRMA-İNCELEME
1 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
3 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
3 gün önceHABERLER
5 gün önceHABERLER
10 gün önce